|

Tek suçumuz edebiyat mı?

Garip Akımı’nın temsilcilerinden Melih Cevdet Anday’ın edebiyat üzerine kaleme aldığı düzyazıları “Suçumuz Edebiyat” adıyla bir araya geldi. Yalçın Armağan’ın yayına hazırladığı çalışmada bir şairin gözünden edebiyat dünyasına bakmayı deniyoruz.

Yeni Şafak ve
04:00 - 13/09/2017 Çarşamba
Güncelleme: 04:57 - 13/09/2017 Çarşamba
Yeni Şafak
Garip Akımı’nın temsilcilerinden Melih Cevdet Anday
Garip Akımı’nın temsilcilerinden Melih Cevdet Anday
AHMET EDİP BAŞARAN

Melih Cevdet şiirden romana, tiyatrodan gezi yazısına edebiyatın değişik türlerinde eserler yazmış bir isim. Sağlığında yayınlanmış deneme kitaplarına ilave olarak, dergi ve gazetelerde kalan sanat ve edebiyat merkezli yazılar belli konu başlıkları etrafında toplanıp yeniden yayınlanıyor. Yalçın Armağan’ın hazırladığı bu kitaplar, Melih Cevdet’in sanat ve edebiyat üzerine yazdığı metinlerin derli toplu bir şekilde yeniden gün yüzüne çıkmasını sağladı. Yalçın Armağan’ı bu çabasından dolayı tebrik etmek gerek. Vakti zamanında gazete ve dergi sayfalarında yayınlanmış yüzlerce metni tematik bir bütünlük kaygısı içinde yeni baştan derleyip toparlamak önemli bir yayıncılık başarısı.

Suçumuz Edebiyat, Melih Cevdet’in edebiyat ve edebiyatın temel meseleleri üzerine yazdığı metinlerin toplamından oluşuyor. 630 sayfalık kıymetli bir çalışma. Öncesinde yine Yalçın Armağan’ın hazırladığı Şiir Yaşantısı: Şiir Yazıları (2015) ve Kalabalığın Şiiri: Garip ve Orhan Veli Üzerine Yazılar (2016) isimli deneme toplamları aynı yayınevinden basılmıştı. Suçumuz Edebiyat’ta Melih Cevdet’in bazısı gazete ve dergilerde kalmış, bazısı da çeşitli deneme kitaplarına dağılmış edebiyat yazıları ilk kez tek bir kitapta toplanmış. 1939-1996 yıllarını kapsayan bu metinlerde Melih Cevdet, edebî konular başta olmak üzere toplumsal ve sanatsal meselelere kendine has bakış açısıyla ışık tutuyor. Oldukça uzun bir sürece tanıklık eden bu yazıları okurken aynı zamanda dönemin ruhuna ve şartlarına dair iyi kötü bazı belirlemeler de öne çıkıyor.

HANGİ KLASİK

Suçumuz Edebiyat’taki yazılar ele aldığı konular çerçevesinde yedi bölüme ayrılmış. Bu konu başlıkları Melih Cevdet’in benzer meselelere yaklaşımını daha yakından görme açısından bir okuma kolaylığı sağlıyor. İlk bölümdeki yazılar klasikler ve klasik sorunu merkezinde yazılmış metinlerden oluşmuş. Bu metinler aynı zamanda Anday’ın modernleşme tartışmalarında durduğu yeri gösteren, bu tartışmaların kökenlerini ve belli başlı özelliklerini irdeleyen bir karaktere sahip. Anday, Balkan Edebiyatçılar Toplantısında bir Bulgar yazarın kendisine sorduğu “Sizin klasikleriniz kimlerdir?” sorusuna “Bizim klasiklerimiz yok” cevabını verdiği söylüyor. (s.29) Klasik üzerine yazdığı diğer metinlerde de sıkça atıf yapıyor bu görüşmeye.

Klasik nedir, klasikten ne anlamalıyız, hangi eser hangi özelliğinden dolayı klasik tanımını hak eder, klasik olanla gelenek arasında nasıl bir ilişki kurulabilir… Bu ve buna benzer soruların eşliğinde Anday, Divan ve Halk şiirimizin klasik sayılıp sayılamayacağı meselesine eğiliyor. Anday’ın Yunus Emre bahsinde söyledikleri ise oldukça ilginç. “Yunus Emre, Türkçe denilen kaba dilde yazdığı için eskilerce yüzyıllar boyu küçümsenmiştir. Hiçbir Divan şairi onun adını anmaz. Bu küçümseme Tanzimat’tan sonra da sürer; hatta daha kötü biçimde: Namık Kemal, Sahaflar’da eline geçen bir manzume kitabını ‘Derviş Yunus’unmuş’ diyerek yere atar.” (s.64)


Anday, Cumhuriyet döneminde yapılan Yunus Emre çalışmalarını örnek gösterip, sanılanın ve iddia edilenin aksine eski kültürümüzle ve geçmişimizle sıkı bir bağ kurulduğunu söylüyor. Cumhuriyet dönemindeki Yunus yorumlarının macerasına bakınca Anday’ın bu tespiti de bir hayli sorunlu ve tartışmalı. Bunu belirtmeden geçemeyiz. Bununla birlikte Anday şu gerçeğin de altını çiziyor: “Yazınımızın (eleştirimizin) asıl büyük yanılgısı, Yunus Emre’yi bir tarikat şeyhi olarak ele alması, fakat bir şiir yaratıcısı olarak değerlendirememesidir.” (s.65) O halde bu yanılgının sebebi neydi? Bir soru.

DÜZYAZIDAN ELEŞTİRİYE

Kitabın ikinci ve üçüncü bölümleri düzyazı ve eleştiri konularına ayrılmış. Anday, bizde düzyazının yeteri kadar gelişmediğini belirterek bunun sebepleri üzerinde duruyor. Düzyazı geleneğimizin halk öyküleri, hadis ve yorumların sınırını aşamadığını söylüyor. Ona göre “Düzyazı kültür dünyasında aklın, mantığın ve düşünsel yaşantının anlatım aracı olarak önem kazandı.” (s.86) Divan nesrimizin bir koşuk yazını olduğunu ve bu nedenle de çağdaş anlamda bir düzyazı olmadığını söyleyen Anday, akılcılık, rasyonalizm, aydınlanma özelinde düzyazıyı gerekli kılan zihniyet dünyası bağlamında tartışmaya açık bazı tespitlerde bulunuyor. “Noktalama işaretleri kullanılmayan eski düzyazımızda ne anlatılabilirdi ve ne anlatılabilmiştir?” (s.98) diye soruyor Anday.

Anday, eleştiri kuramını ise öncelikle bir dil ve edebiyat meselesi olarak görüyor. Eleştiri anlayışında gördüğü bazı kusurları irdeleyen şair, eleştirinin bir sanat eserini layıkıyla anlamada önemli imkânlar sunduğunu belirtiyor. Bununla birlikte eserlere ideolojik bir bakış açısıyla yaklaşan eleştirmenlerin içine düştüğü çıkmazların, bu eserleri anlamada ve yorumlamada bazı sorunlarla yüzleşmek zorunda kaldığı gerçeğini hatırlatıyor. (s.138) Anday’a göre eleştiri yöntemleri doğrudan yazılan metne dönük, onu merkeze alan bir karaktere sahip olmalıdır. Okur da bu sürecin tam içinde olmalı, tembelliğe ve hazırcılığa alışmamalı, okuduğu eseri anlamak için çaba sarf etmelidir. “Biz bu açıklama geleneğini sürdürdükçe,” diyor Anday, “okurun, sanat meraklısının tembelliği de sürüp gidecektir. ‘Nasıl olsa sorup öğrenirim’ tembelliğidir bu. Okuru, sanat meraklısını, yapıtla baş başa kalmaya alıştırmalıyız.” (s.181)

KAVRAMLAR VE TARTIŞMALAR

Kitabın dördüncü bölümü Anday’ın roman sanatı üzerine yazdıklarına ayrılmış. Anday, “romanlardan bildiğimiz kişiler, tanıdığımız kişilerden daha etkilidirler üzerimizde.” (s.250) sözüyle romanın hayatla olan ilişkisinin derecesini açıklıyor bir bakıma. Roman kahramanlarından yola çıkarak yaptığı bazı hatırlatmalar da bu gerçeğin ipuçlarını veriyor aslında. Beşinci bölüm Anday’ın bazı kavram, sorun ve tartışmalar merkezinde yazdığı metinlere ayrılmış. Sağ ve sol meselelerinden, doğa ve toplum ilişkisine; yazılı edebiyattan sözlü edebiyat geleneğine ve masallara değin oldukça geniş bir çerçevede edebiyat sorunlarına eğiliyor.

Yazarlar, Kitaplar, Olaylar başlıklı altıncı bölümde, Anday’ın belli başlı yazarlardan ve kitaplardan yola çıkarak yazdığı metinler bir araya getirilmiş. Sait Faik, Namık Kemal, Oktay Akbal vd. isimler üzerine Anday’ın değerlendirmeleri bahsi geçen yazarları farklı açılardan okuma/anlama imkânı sunuyor. Son bölümde ise Anday’ın okuma ve yazma alışkanlıkları üzerine yazdığı metinler, Anday’ın sanatçı kişiliğine daha yakından eğilmek için önemli bir kılavuz. Anday aynı zamanda okurlar için tavsiye niteliğinde belli başlı bazı kitap isimleri de veriyor. Suçumuz Edebiyat, bir şairin dünyasını daha yakından tanımak isteyenler için önemli bir kaynak.

#Garip Akımı
#Melih Cevdet Anday
7 yıl önce