|

Türk müziği ileride biz geride kaldık

Kurulduğu günden bugüne Türk müziğine sayısız sanatçı kazandıran Üsküdar Musiki Cemiyeti yüzüncü yılını kutluyor. Bu vesile ile bir araya geldiğimiz cemiyetin bugünkü başkanı bestekar Amir Ateş, “Günümüz bestecileri birbirine benzer besteler yapıyor. Gerçek manada besteler çok azaldı. Türk müziği her zaman kendi yerinde, makamında ama biz çok gerideyiz” diyor.

Yeni Şafak
04:00 - 11/11/2018 Pazar
Güncelleme: 15:00 - 10/11/2018 Cumartesi
Yeni Şafak
Amir Ateş
Amir Ateş

Üsküdar Musiki Cemiyeti, Cumhuriyetten önce 1918 yılında kurulmuş en değerli bestekar, ses ve saz sanatçılarını ülkemize kazandırmış cemiyet. Ali Rifat Çağatay, Zeki Arif Ataergin, Selahattin Pınar, Şükrü Tunar, Emin Ongan, Arif Sami Toker, Avni Anıl, Şekip Ayhan Özışık, İnci Çayırlı, Ahmet Özhan, Cinuçen Tanrıkorur, Erdinç Çelikkol, Cüneyd Orhon, Cüneyd Kosal, Niyazi Sayın, Hüsnü Anıl, Cahit Peksayar ve daha nice büyük ismi Türk müziğine kazandırdı. Cemiyetin bugünkü başkanı bestekar Amir Ateş›in cemiyette 60 yıllık emeği var. Bu hafta cemiyetin başkanlığını yürüten Amir Ateş ile bir araya gelip cemiyetin yüzüncü yılına özel bir röportaj yaptık. İki binden fazla bestesi bulunan Ateş, bugünkü bestecilerin tembellik edip bütün benzer sesleri benzer sözleri kullanarak birbirine benzer besteler yaptığını eleştiriyor ve “İstisnalar kaideyi bozmaz, iyisi muhakkak var. Gerçek manada bestelerin çok azaldığını söylemek üzücü. Türk müziği her zaman kendi yerinde, makamında ama biz o makamda değiliz. Biz çok gerideyiz” diyor.

Cemiyetin musiki çalışmaları nasıl gidiyor?

Haftanın üç günü, Salı, Perşembe ve Cumartesi günleri olmak üzere çalışmalarımız devam ediyor. Bugünlerde 15.00 - 17.00 arası meşk korusu çalışmalar yapıyor. Koro cemiyet üyesi olmayan ama vaktiyle merakı olan ancak memuriyeti dolayısıyla ilgilenenemiş kimselerden oluşuyor. Yine aynı günler 18.30 - 20.15 saatleri arasında diğer koroların dersleri var. Cumartesi ise 15.00’dan 18.00’a kadar nazariyat dersleri oluyor. Musikimizin farklı değerlerini arkadaşlarımıza akrtarmanın gayreti içindeyiz. Konservatuvar öğrenicisi olan talebelerimiz de var. Orada bulamadıkları güzellikleri cemiyetimiz çalışmalarında öğreniyorlar. Bu arada benim ilgilendiğim ve hocalığını yaptığım beste ve etüt derslerim var. Cemiyetimiz bayram ve tatil günleri haricinde çalışmalarına aralık vermeden devam ediyor.

BİZİ YABANA ATMAYIN
Siz cemiyete başladığınızda kaç yaşındaydınız?

16-17 yaşlarındaydım. Orada askerliğime kadar çalışmalarım devam etti. Üsküdar sahilde bir binaydı ve bize ait değildi. Türk müziğine gönül vermiş iki yaşlı kardeşe aitti. Kullanmamız için bize sunmuşlardı. Onlar vefat edince biz de yeni bir yer aramaya başladık. Şu anki binayı arsa olarak bulduk. Temelini attık. Hatta duasını da hem cemiyetin üyesi hem de en küçüğü olarak ben yaptım. Özellikle Kale Şirketler Grubu kurucusu merhum İbrahim Bodur başta olmak üzere birçok dostlarımızın da desteğini gördük. Bizim bir mal varlığımız yok. Ancak üyelerimizden gelen aidatlarla yakıt, elektrik, su, çalışanlarımızın ücretlerini ödüyoruz.

Bugünkü ilgi nasıl cemiyete?

Cemiyete olan ilgi artı ama musiki dernekleri de çoğaldı. Benim zamanımda İstanbul’da üç dört koro vardı. Şimdi binin üzerinde. Her semtte üç beş musiki topluluğu var. Üsküdar’da sanırım on on beş tane var, Kadıköy’de yirmi otuz tane, Beşiktaş, Bakırköy, Zeytinburnu’nda da öyle. Buranın eğitimi daha kapsamlı. Buradan yetişmiş daha sonra konservatuvarlarda yıllarca nazariyat hocalığı yapmış bir hocamızdan bizde ders vermesini rica ettik. Programımızı gözden geçirdikten sonra “Burada olanlar konservatuvarda yok” dedi. Üsküdar Musiki Cemiyeti deyip geçmemek lazım. Burası hiç küçümsenecek, yabana atılacak bir yer değil. Gerçekten kültürümüze özellikle kültürümüzün en güzel süsü olan musikimize hizmet etmenin gayreti içinde çok büyük yararlılıklar gösteren bir dernek.

İki binden fazla besteniz var? Bugün yapılan besteleri nasıl buluyorsunuz?

İstisnalar kaideyi bozmaz, iyisi muhakkak var. Ama teknolojinin getirdiği aletlerle beste yapmak gibi arkadaşların teamülü var. Bunların hiçbir zaman gönülden gelen beste anlayışıyla uzak yakın ilgisi olamaz. Çünkü duygu ve his önemli. Türk musikisi bir manada his musikisidir. Maalesef gerçek manada bestelerin çok azaldığını görüyorum. Hemen hemen yok denecek kadar azaldığını söylemek üzücü olsa da gerçek bu.

GÜRÜLTÜDEN İBARET
Neden?

Birçok cemiyet dernek konser yapıyor ama bunlar patırtı gürültüden ibaret. Müzik güzel sesin güzel sözlerle birleşmesinden ibarettir. Musikiye ruhun gıdası diyoruz. Bunun manası çok başka. Afedersiniz ama musiki meyhanelerde çalınan şey değildir. O zımbırtı ve gürültüden ibarettir. “Musiki denilen nutku ilahi, engin bir denizdir namütenahi”. Musiki bitmez tükenmez bir ummandır.

Türk müziğinin temsili de değişti mi?

Tembellik edip bütün benzer sesleri benzer sözleri şiir yazdım, beste yaptım diye derleyip derleyip sunuyorlar. Hepsi birbirine benziyor. Gerçek manadaki besteci ve şairler edebiyatın derinine vakıflar. Gerçek bestekar okuduğu şiire hangi makamın hangi usülün gideceğini bilir. Bunu birleştirdikten sonra da hangi forma daha uygun diye tespit eder. Yaptığı hiçbir şeye beste denmeyecek insanları görüyorum. İnanır mısınız bu insanlar milyarlar kazanıyorlar üstelik. Söylemesi ayıp benim iki bin bestemden bugüne kadar 40- 50 milyon kazanmadım. Biz onu para için yapmıyoruz. Özellikle zevk-i selimizi tatmin için yapıyoruz. ‘Sanatımıza, musikimize, kültürümüze acaba bir katkımız olur mu’ duygu ve düşüncesiyle yapıyoruz.

Sizce Türk müziği şu anda hak ettiği yerde mi?

Türk müziği her zaman kendi yerinde, makamında ama biz o makamda değiliz. Biz çok gerideyiz. Bizim gibi musikiye gönlünü, ömrünü vermiş bir şeyler yapmaya çalışmış ve hala yapmaya devam edenler var. Öbür tarafta sesi olmayan abuk sabuk bir şeyler söyleyen, birazcık ağzı laf yapanlar var. Dikkati bizden daha çok onlar çekiyor. Rekor kırıyor. Onun abuk sabukluğu arka planda kalıyor ama voleyi vuruyor. Onlar tabiri caizse dağdan gelip bağdakini kovuyor. Biz ise öz evinde giriftarı gurbetten öteye gidemiyoruz. Kendi öz kültürüne hiç korkmadan, utanmadan ve sıkılmadan kezzap döken bir durumla karşı karşıyayız.

İSTANBUL BESTLERİM ALBÜM OLUYOR
Besteciliğinize gelirsek beste yapmaya da Üsküdar Musiki Cemiyeti’nde mi başlamıştınız?

Ben musikiye ilk hafızlıkla başladım. Harikulade güzel bir sesim yoktu ama çirkin de denemezdi. Türk musikisiyle tanışınca acaba ben de böyle bir şeyler yapabilir miyim gayreti içine girdim. Henüz bestenin bile ne olduğunu bilmeden... Cemiyete intisab ettikten birkaç hafta sonra besteler yapmaya devam ettim. Rahmetli Hocam Emin Ongan’a gösteririrdim bestelerimi.


Besteciliğiniz hakkında ne derdi size?

Başlarda daha sık gösterirdim ve “Fena olmamış, şurasını şöyle yap” derdi. Birkaç ay sonra daha seyrek göstermeye başladım. Bu sefer o sorardı “Evladım yeni bir şeyler yok mu?” diye. Bir keresinde günümüzde yaşayan bestekarlardan kimler ön planda diye sormuştum. “Alaeddin Yavaşça, Arif Sami Toker, ondan sonra sen de fena kerata sayılmazsın” deyince dünyalar benim olmuştu. O zamanlar Münir Nurettin Bey konservatuvarın icra heyetine girmemi istedi. Şimdi olsa balıklama atlarım. Ben o zamanlar Mezarlıklar Müdürlüğü’nde okuyucuydum. Onun iltifatına da mazhar oldum. Şimdi bestekarlar arasında benim de naçizane bir saygınlığım var. Alaeddin Yavaşça, Erol Sayan, Bilge Özgen ve beni sayıyorlar. Ben bin kez estağfurullah diyerek haddimi bilmeye, aşmamamaya çalışıyorum.

Bu sıralar neler besteliyorsunuz?

En son geçen haftalarda iki beste yaptım, biri segah biri nihavend. Şu anda Ali Coşkun›un sözlerini hicaz olarak bestelemekle meşgulüm. İstanbul bestelerini konseri yapacağız 30 Kasım’da Kartal Bülent Ecevit Kültür Merkezi’nde. Birkaç ay sonra İstanbul Kültür AŞ bu bestelerimden bir albüm yayınlayacak.

Ne demek yasak
Türk müziğinin yasaklandığı yıllar cemiyetin faaliyetlerini nasıl etkiledi?

Cemiyetimiz bu durumdan hiç etkilenmedi ama durumu şöyle izah edeyim: Aziz Atatürk’ün birilerine kızıp radyoyu kastederek ‹kaldırın şunu, dinelemek istemiyorum› lafını fırsatı ganimet bilenler radyolardan kaldırın anlayışını canlandırıyorlar. Atatürk›ün huzurunda her akşam saz var. Bu hadiseyi bizzat saz heyetinde bulunan Ferit Alnar’dan dinledim. Bir gün yine fasıldan sonra Tanburacı Osman “Ah paşam ah! Zaatı şahaneleri her akşam burada musikimizin nadide eserlerine zevkiye olurken mahallelerde Rum ve Arap radyolarından başka radyo dinmelemez oldu. Yasakladınız” diyor. Bunun üzerine Atarük, “Ne demek yasak! Hemen gidin bir kürdilihicazkar faslı istiyorum radyoda” diyor. Orada bulunan 26 kişi o anda radyoya gidiyor.

#amir ateş
5 yıl önce