|

Türkiye’nin din ve siyaset ekseni

Türkiye Türklerinin demokratik hayata ve çok partili sisteme geçişi, diğer Türk topluluklarına daha önce ve doğal olarak daha mütekâmil bir hâlde olsa da din-siyaset ilişkilerinin özgül ağırlığı her zaman varlığını hissettirmiştir. Sinan Ateş tarafından kaleme alınan eser de bu gerçeklikten hareketle yapılmış bir çalışmadır.

Yeni Şafak
04:00 - 10/11/2018 Cumartesi
Güncelleme: 14:59 - 9/11/2018 Cuma
Yeni Şafak
Arşiv
Arşiv
BAHADIR BUMİN ÖZARSLAN
Pek çok toplumda gözlemlendiği gibi Türk toplumunun da tarihin her döneminde ve hüküm sürdüğü her coğrafyada, din-siyaset ilişkilerini dikkate aldığı bilinmektedir. Bunun muhtelif sebepleri vardır ve bir çırpıda ortak etkenler, rahatlıkla sıralanabilir. Bununla birlikte, Türkiye Türkleri bakımından çok partili hayata geçiş süreci, bu ilişkilerin zirvesini oluşturmaktadır. Nitekim son dönemde ortaya çıkan gelişmeler ve içinden geçtiğimiz süreç, bu durumun en yalın örneklerini her fırsatta gözler önüne sermektedir. Her ne kadar Türkiye Türklerinin demokratik hayata ve çok partili sisteme geçişi, diğer Türk topluluklarına daha önce ve doğal olarak daha mütekâmil bir hâlde olsa da din-siyaset ilişkilerinin özgül ağırlığı her zaman varlığını hissettirmiştir. İşte Sinan Ateş tarafından kaleme alınan “Türkiye’de Din Politikaları ve Din-Siyaset İlişkisi: Cumhuriyet Döneminde Din Politikaları ve Din-Siyaset İlişkisi (1946-1960)” isimli eser de bu gerçeklikten hareketle yapılmış bir çalışmadır.
GELİŞMELERİN KÖŞE
TAŞLARINI DOĞRU ANLAMAK

Yazarın doktora tezi olan bu eser, çok partili hayata geçiş sürecini ve temelde, çok partili hayatın ilk dönemi olarak kabul edilen 1946-1960 arasını esas almıştır. Birinci bölümde, çalışmanın alt yapısını oluşturan Osmanlı Devleti’nin son dönemindeki din-siyaset ilişkisi ile Cumhuriyet’in ilk yılları ve 1946’ya kadar olan gelişmeler irdelenmiştir. Gerçekten de 1946-1960 yılları arasındaki din-siyaset ilişkisini anlamanın yolu, birkaç yüzyıllık gelişmelerin köşe taşlarını doğru anlamaktan geçmektedir. Bu dönemdeki gelişmelere bakıldığında, zamanın oldukça hızlı aktığı ve kısa aralıklarla hayatın her alanında büyük değişimlerin gerçekleştiği görülmektedir. Yazar, zaman zaman yöneltilen ve “çok partili demokratik hayata geçişin geciktiği” şeklindeki eleştirilerin de fazlasıyla klişe olduğuna; bu sürat ve değişim karşısında, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kuran çekirdek kadronun bu döneme dair yaşadığı tecrübelerin etkisiyle temkinli hareket etmekte ne kadar haklı çıktığına, “Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Din ve Siyaset İlişkisi (1946’ya Kadar)” başlıklı ilk bölümde aşama aşama yer vermiştir.

BİR TARTIŞMA ALANI OLARAK LÂİKLİK

Ateş’in eserinde ikinci bölüm, 1946-1950 yıllarına ayrılmıştır. 1946-1950 yıllarının din-siyaset ilişkisi bağlamında önemli bir tartışma ve çekişme alanı da lâikliktir. Çok partili seçimlere geçişle birlikte CHP’nin parti programında yaptığı değişiklikler ve bu çerçevede sert söylemlerini yumuşatması; eğitim politikalarında din eğitimi ve öğretimiyle ilgili olarak eski döneme göre attığı seçmeli din dersinin konulması, İmam ve Hatip okullarının yeniden açılması, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nin kurulması, Kuran kurslarının faaliyete geçmesi gibi somut ileri adımlar, sosyal düzen içinde yeni taleplerin dile getirilmesine yol açmıştır. Bu durumun görüş ayrılıklarını körüklediğini ifade eden Ateş, dinî grupların giderek yaygınlaşması karşısında sıkı lâiklik taraftarı olan kesimlerin de tepkilerini dile getirdiğine işaret etmiştir. Böylesi bir ortamda CHP-DP çekişmesinin önemli bir zemini de lâiklik olmuş; taraflar birbirlerini, dinin siyasete alet edilmesi üzerinden itham etmişlerdir. Bu tartışmaların günümüze kadar uzanması, tarihî arka planı bilmenin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha göstermektedir. Üstelik bu tartışmaların en az bir yüzyıl geriye uzandığı dikkate alındığında, Ateş’in eserinin bu yönüyle literatüre ne derece ciddi bir katkı yaptığı, daha iyi anlaşılmaktadır.


DİNİ GRUPLAR VE YAYINLAR

Çalışmanın üçüncü bölümü, 1950-1960 yıllarını, bir başka deyişle DP’nin iktidar dönemini mercek altına almaktadır.

Ateş, 1950 seçimleriyle başlayan ve 1960’a kadar devam eden dönem içinde gerçekleşen seçimlerin, gerek propaganda dönemleri gerekse seçimler sonrası DP iktidarının uygulamaları sebebiyle pek çok yönden benzerlikler taşıdığını belirtmiş ve din konusunun da bunun önemli bir göstergesi olduğuna dikkat çekmiştir. 1950 seçimleriyle başlayan yeni dönemde din-siyaset ilişkisi, odak konulardan biri hâline gelmiştir. Bunun doğal bir sonucu olarak da DP iktidarı, muhtelif uygulamalar gerçekleştirmiştir. Ateş bu uygulamaları incelemiştir ki bunlar din eğitimi alanında yapılan çalışmalar ile İmam-Hatip okulları, Kuran kursları, İlahiyat Fakültesi, Yüksek İslâm Enstitüleri ve Diyanet İşleri Başkanlığı gibi kurumların durumudur.

Ateş’in ele aldığı konulardan biri de “İslamî Hareketler ve Cemaatleşme” alt başlığı altında, dönemin dinî gruplaşmaları ve bunların tutumudur. CHP’nin dinî gruplara yaklaşımının ve DP iktidarının tutumunun değerlendirildiği bu kısımda, dönemin tartışmalarına da yer verilmiştir. Bu kapsamda Nurculuk, Süleymancılık ve Ticanilik gibi akımların durumu ele alınmıştı. Bu çerçevede bir diğer somut inceleme, “İslamî Yayınlar”a dairdir. Sebilürreşad, Büyük Doğu, Hür Adam, Din Yolu, Müslüman Sesi, Ehl-i Sünnet, İslam, Serdengeçti ve Allah Yolu gibi somut örnekler üzerinden dönemin iklimini yanıtsan Ateş, DP’nin takındığı iki yönlü tutuma dikkat çekmiştir. DP döneminde bir yandan irticaî yayınlara sansür uygulandığını, diğer yandan da din karşıtı içeriğe sahip yayınlara yasaklar getirildiğini belirten Ateş, Bu yolla DP’nin dengeli bir politika takip etme çabası içinde olduğuna da işaret etmiştir.

#sinan ateş
5 yıl önce