|

Yaman Dede’nin kalbine yolculuk

Sadık Yalsızuçanlar son romanı Diyamandi’de Peygamber Efendimize yazdığı naatlarla tanıdığımız Yaman Dede’nin hayatını kaleme almış. Yalsızuçanlar bir Resulullah aşığının gönül dünyasına okuyucusunu davet ediyor.

Yeni Şafak
04:00 - 7/11/2015 Cumartesi
Güncelleme: 21:14 - 6/11/2015 Cuma
Yeni Şafak
BEGÜM SOYSAL


Sadık Yalsızuçanların “Diyamandi” adlı eserinde; “Diyamandi” den “Yanan Dede” ye uzanan uzun bir varoluş yolculuğuna tanık oluyoruz. İrfan geleneğimizde önemli bir yeri olan Yaman Dede; Sadık Yalsızuçanlar'ın kalemiyle romanlaşıyor. Bu romanda; Mevlana aşkıyla ve Peygamber Efendimiz (sav) 'e yazdığı naatlarıyla tanıdığımız Yaman Dede'nin gönül dünyasının kapılarını öğrencilerine nasıl sonuna kadar açtığını müşahade ediyoruz. Kendi kızıyla ve ailesiyle büyük bir hicran yaşayan Mevlevi Dedesinin öğrencilerinden birine yazdığı mektupları okuyoruz.



Kitabın girişinde; Sadık Yalsızuçanların, ariflerin macerasını aktardığı için Mustafa Tatçı Hocaya, Yaman Dede hakkındaki kitapları için Muhsin İlyas Subaşı, Mustafa Demirci ve Mustafa Özdamar'a; mektupları için Yaman Dede'ye ve değerli dostu Yahya Özdoğan'a minnet ve şükran dilekleri göze çarpıyor. Yaman Dede'nin hayatı daha önce de kitaplaştırılmış; ancak Sadık Yalsızuçanlar Yaman Dede hakkındaki engin bilgisiyle Yaman Dede'den mektuplar sunuyor bize. Romanın en özel yanı; Yaman Dedenin mektuplarını okurken mektuplar size yazılmış gibi bir hisse kapılıyorsunuz. Her mektupta; nefsin arzularına dair bir muhasebeye giriyorsunuz. Ruhun hallerini tanıma arzusu sizi de halka halka kuşatmaya başlıyor. Aşk okyanusuna bir nebze de kendi kabiliyetinizce daldığınızı hissediyorsunuz.



MÜSLÜMANLIĞI SEÇİYOR


1887 yılında Kayseri Talas'ta dünyaya gelen Diyamandi, Kayseri Rumlarından bir iplik tüccarının oğlu olarak karşımıza çıkıyor romanda. Hristiyan bir Rum olarak büyüyor. Lise yıllarında; Farsça Hocası'nın tahtaya yazdığı satırlar gönlüne bir ateş düşürüyor. Aşk Sultanı Hz. Mevlana ile İslam denilen kapıya giriyor. Müslüman oluyor Diyamandi. Aşk ateşinin, gönlünü fersah fersah nasıl kapladığına tanık kılıyor bizi her mektupta.



Bir Resulullah aşığının gönül dünyasına ortak eylemiş Sadık Yalsızuçanlar bizi bu romanıyla. Aşk uğruna; sahursuz sabahlar, iftarsız akşamlar geçirerek nasıl oruç tutulabileceğini, kalp kırmamak için inanç saklamanın nasıl bir hal olabileceği üzerine tefekkür ediyorsunuz. İnancınız uğruna en sevdiklerinizi geride bırakmak zorunda kalmanın haliyle halleniyorsunuz. Feragatsiz sevginin ne derece sevgi olduğunu tartarken, aşk, merhamet, feragat kavramları üzerine durup durup düşünüyorsunuz. Kin tutanlara merhamet duymak gerektiğini, kinin kalbe layık bir vasıf olmadığını terennüm ediyor adeta hücreleriniz.



MEKTUPLARIN IŞIĞINDA


Sadık Yalsızuçanlar dervişliğe ait değişik halleri bir Mevlevi Dedesinden gelen mektuplarla sunuyor bu defa okuyucuya. Kalbin dehlizlerine doğru uzun yolculuklar yaptırıyor bu mektuplarla bize. İncitmektense diri diri yakılarak ölmeyi tercih edebilecek bir yürekle buluşturuyor bizi



Yaman Dede'nin hayatı bir hicran öyküsü. Bu dünya hayatının bir hicran hali olduğunu bir kere daha hatırlıyorsunuz mektupları her okuyuşunuzda.



Yaman Dede'nin öz kızıyla yaşadığı hicran ve engin merhamet duygusuyla yüreğinde yeşerttiği büyük umutlar; kitabın arka kapağındaki iki cümlede tecessüm ediyor: “Kızım bir gün anlayacaktır… Mevlana beni onlardan almadı, beni benden aldı…”


Ruhunu yakan hicrana rağmen şikayet etmeyen; hicran ve tesellinin de O'ndan geldiğine inanmış bir sufiyle buluşturuyor bizi Sadık Yalsızuçanlar. Ortodoks bir Hristiyanın gönlünde yanan aşk ateşinin sıcaklığı ile ürpertiyor kalplerimizi. Yaman Dedenin öğrencilerine gösterdiği alakaya tanıklık ederken şefkat-merhamet denizinde serinlediğinizi hissediyorsunuz.


Bir öğretmenin öğrencileriyle olan ilişkisinde ne kadar derinleşebileceğini keşfediyorsunuz. Aşka dair, şiire dair, Canana dair ne varsa yüreğinde paylaşan bir öğretmen ben de bulabilir miyim hayalleri kurdurtuyor bu roman bize. Aşk yolunda yürümek isteyenlere eşlik ediyor.“Gerek Mushaf, gerekse gönlümüzdeki Furkan sahilsiz bir denizdir.”diyerek gönül kitabını okurken yoldaş oluyor bizlere.



Sadık Yalsızuçanlar bizleri birçok şahsiyetle de buluşturuyor. Yaman Dede'nin Mevlevihane'deki hocası Remzi Dede'nin huzuruna gelenler arasında bir gönül ehli olan Anne Marie Schimmel ve Hallac-ı Mansur sevdalısı Louis Massignon da var. Anne Marie Schimmel'i anlattığı mektupta; bir insanı sureti üzerinden değil gönül dünyasına inerek tanımanın önemini bir kez daha idrak ediyorsunuz. “Şekle bakan bazı dinidar kişiler” ifadesi üzerinden ön yargılarınızı dikkatlice en yakınınızdaki masaya yatırmak istiyorsunuz bir an önce.



Kitapta; Yahya Kemal Beyatlı ve Behçet Necatigil de anılıyor. Yahya Kemal Beyatlı'nın; Yaman Dede için söyledikleri meşhur dizeler dökülmüş satırlara:



“Yüz sürdü hâk-i pâyine çok Müslüman dede


Mollâ-yı Rûm görmedi senden yaman, dede”



Ayrıca; İbrahim Edhem Hazretlerinin, Yemen ellerindeki Veysel Karani Hz.lerinin hikayelerinden katreler buluyoruz. Çanakkale ve Yemen Cephelerinin şehadet iklimini teneffüs ettiriyor yazar bizlere. Vatana dair hicranlarla buluşturuyor bizleri. Ebuzer Efendimiz geçiyor bir mektupta. Mektubu okurken; Ebuzer (r.a)'ın“Yalnızlık zor değil mi?” sorusuna “İnsanlar daha zor!” deyişi çınlıyor kulaklarınızda.



Satırlar arasında; Galip Dede, Şefik Can Dede, Nazım Hikmet ve dedesi Mehmet Nâzım Paşa da var.


Halil Cibran'dan birkaç satır sizi koca bir sayfaya konuk ediyor.


Yaman Dede hicrandan şikayet etmiyor; hicran hikayelerini paylaşıyor bizlerle… Diğer eserlerinde olduğu gibi bu eserinde de Sadık Yalsızuçanların kullandığı tasavvufi imgeler romanı zenginleştiriyor. Ayrılık ve ney bu imgelerden sadece iki tanesi. Bu imgeler dünyasında gezinirken mesafesiz, zamansız bir aleme tanıklık ettiğinizi hissediyorsunuz.


Sadık Yalsızuçanlar, Yaman Dede ile tevazu kapılarını sonuna kadar aralıyor. Aşk Sultanından öğrendiği aşkı Yaman Dede'nin büyük bir tevazu ile paylaştığını görüyorsunuz.



“Aşktan soruyorsun. Nerden bileyim evladım… Benim haddime mi? Ama yüreğimden damlayan kandan biliyorum; aşk zayıf kişinin harcı değil. Yumuşak tabiatlı kimsenin haddi değil. Aşk er işidir…” dediğini duyuyorsunuz Yaman Dede'nin.


Hz. Mevlana, Mesnevi geçer de romanda vahdet geçmez mi? Yaman Dede gönlünüzün derinliklerine değecek şekilde fısıldıyor adeta: “Mesnevi vahdet diyarıdır yavrum. Bir hazinedir.”


Sadık Yalsızuçanlar'ın romanında da paylaştığı; Yaman Dede için yazılan satırlar arifin hikayesini oldukça güzel özetliyor:


“Yaman Dede, Yaman Dede


Pervane gibi Yanan dede


Mevlana'nın eşiğinde


Mevlası'na varan dede”





Diyamandi


Sadık Yalsızuçanlar


H Yayınları


2015


270 sayfa




#Sadık Yalsızuçanlar
#Yaman Dede
#Galip Dede
#Şefik Can Dede
#Nazım Hikmet
#Diyamand
8 yıl önce