|

Yepyeni bir dünya için

“Nuri Pakdil’in horozu o “yepyeni dünya”yı kurmak için direnmeye çağırır insanlığı. Çünkü yaşadığımız dünya sürekli felaket salgılayan bir yapıya dönüştü. Gelir dağılımındaki eşitsizlikten, hak ve özgürlüklere, tabiatın dengesini bozan teknolojik gelişmelerden birer terör eylemine dönüşen savaşlara ve inançsızlığa...”

Yeni Şafak
04:00 - 10/10/2018 Wednesday
Güncelleme: 13:18 - 9/10/2018 Tuesday
Yeni Şafak
​Yepyeni bir dünya için
​Yepyeni bir dünya için
ARİF AY
HOROZUN FOTOGRAFI ÇEKİLİYOR(1)
Ne kini ki direntinin bal özü
O pınar soluğunu yıkadığı

Ötüşler hayatı güzelleştiren, ona ahenk katan, ruha dinginlik veren, onu besleyen seslerdir. Kuşların cıvıtısı, bülbülün, kanaryanın, kekliğin, horozun ötüşü... Şehirlerde yaşayanlar olarak bizler, tüm bu seslerden mahrumuz ne yazık ki. Şimdinin şehirleri insanı tabiattan kopardı. Öyle bir betona, çeliğe ve asfalta büründü ki şehirler, en yakınımızda olan kuşlar bile barınamaz oldular bu çelik ve beton yığınlarında. Çekip gittiler sonunda. Kala kala horozun fotografına bakmak kaldı bize. Çünkü o da yok günümüz şehirlerinde.

Horoz deyip geçmemeli. O, müzikal sesiyle, uzun uzun ötüşüyle köylerde, kasabalarda, saatin, hoparlörün olmadığı zamanlarda vakti haber verirdi insanlara. Dahası bu konuda Peygamber Efendimizin şöyle bir hadisi olduğu rivayet edilir: “Horoza sövmeyiniz. Çünkü o, namaz için uyandırır.” (Kaynak Ebû Davût, Edep 11.5 ve Ahmed İbni Hanbel, Müsned IV, v.193) Hadis, Zeyd İbni Halid el- Cüheynî’den (r.a) nakledilir.

HER ZAMAN DAVAYA
İHANET EDEN ÇIKAR

Horoz, aynı zamanda dik duran, dikleşen, dirençken bir hayvandır. “Horozlanmak” tabiri onun bu özelliğinden dolayı dilimizde yer almıştır. Horoza İncil’de de rastlarız. Otuz yaşında peygamber olan ve peygamberliği sadece üç yıl süren Hz. İsa(s.a.) kendine inanan on iki havarisi ile son görüşmesinde: “Horoz üç defa ötmeden, sizden biriniz beni inkâr edecek ve pek az bir paraya satacak” der. İnsanoğlunun nankör tarafı burada da ortaya çıkar ve havarilerden biri olan Yahuda İsa’ya ihanet eder.

Köklü inançlarda ve köklü davalarda ona inanan ve o davanın sahipleri arasında her zaman davaya ihanet edenler çıkmıştır. Tarihte bunun örnekleri saymakla bitmez. Dolayısıyla Nuri Pakdil’in horozun fotografını çekmesi boşa değil. O, bir yazısında “Mümbid bir cenk gibi güneşin doğuşu.” (Otel Gören Defterler II, Yazının Epik Resmi Çekildiği Sırada, s.15) Horoz da şafak sökerken ötmez mi zaten. Üstad Necip Fazıl Kısakürek de:

“Ensemin örsünde bir demir balyoz;
Kapandım yatağa son çare diye
Bir kanlı şafakta, bana çil horoz,
Yepyeni bir dünya etti hediye”
demez mi Çile isimli şiirinde. (Çile, s.17)

Nuri Pakdil’in horozu da o “yepyeni dünya”yı kurmak için direnmeye çağırır insanlığı. Çünkü yaşadığımız dünya sürekli felaket salgılayan bir yapıya dönüştü. Gelir dağılımındaki eşitsizlikten, hak ve özgürlüklere, tabiatın dengesini bozan teknolojik gelişmelerden birer terör eylemine dönüşen savaşlara ve inançsızlığa... Dünya yaşanmaz bir hâle geldi. İnsanlık, ya topluca yok olacak ya da dünyayı insanca yaşanılır hâle getirmek için ayağa kalkacak. Yeter ki direniş tohumları toprağa saçılmaya görsün. Nuri Pakdil’in dediği gibi: “Direniş bir ekildi mi de, ne toprak arar, ne bakım ister: fırlar taşların, kayaların arasından bile.” (Otel Gören Defterler I, Çarpışan Sesler, s.22) Ve devam eder: “Başkaldırş, zulme karşı ise, insancıl değerlerin savunulması için olmuşsa, o eylemi, hiçbir güç durduramaz.” (Biat II, s.170) Çünkü, zulme başkaldırarak girmiş oluyoruz insanlığa!

“kötülüklere karşı kinlenmek, bu kötülükleri ortadan kaldırmaya yetmiyor. Kinlenmek pasif bir davranıştır. Oysa o kini öğretinin bal özüyle besleyip, bize taze bir soluk verecek kaynağa yönelmeliyiz ve direntiyi kesiksiz sürdürür hâle gelmeliyiz. Bu akım diğer insanlara da geçer. Bu akımın geçmesi için önce direnişin önündeki tek engeli kaldrımak gerekir. Nuri Pakdi, direnişin önündeki tek engelin kirli mülkiyet olduğuna vurgu yapar sürekli. “Erenköy istasyonundaki görkemli çınara alışmaya çalışıyorum: tüm insanlara direnci de böyle; köklü, damıtılmış, özsuyu toplayarak, geçer insandan insana bir akım: insancıl bir dikkafalılık.” (Bir YazarınNotları II, s.10) diyen Nuri Pakdil, bu direncin sanatın, edebiyatın özünde var olduğunu belirtir.

  • “Kötülüklere karşı kinlenmek, bu kötülükleri ortadan kaldırmaya yetmiyor. Kinlenmek pasif bir davranıştır. Oysa o kini öğretinin bal özüyle besleyip, bize taze bir soluk verecek kaynağa yönelmeliyiz”
AHLAK VE ONURUN AZALMASI

Nuri Pakdil’in kitaplarında sıkça geçen direnç, direnti, direniş sözcükleri insanda ahlak ve onuru azaltan çağa karşı duruşumuzu, onunla hesaplaşmamızı zorunlu kılan sözcüklerdir. Bu zorunluluklar şunları da kapsar: 1- Şirke karşı çıkmak için direnmek. 2- Kirli, kanlı mülkiyeti yakmak için direnmek. 3- İnsanı Tanrı’yla buluşturmak için direnmek. 4- Allah’ın buyruklarını yeryüzünde hâkim kılmak için direnmek. 5- Zulmü, sömürüyü yeryüzünden silip atmak için direnmek. 6- Emeğin tek değeri olduğu bilincini yaymak için direnmek. 7- Onurlu bir yaşam için direnmek. 8- Batı’nın paslı çivisini sırtımızdan söküp atmak için direnmek. 9- Peygamberimizin ve öteki peygamberlerin sevgisini hak etmek için direnmek. 10- Birbirimizi sevmek için direnmek. 11- Irkçılığı yeryüzünden silmek için direnmek. 12- Allah’a ve Önder’e bağlanmanın önündeki engelleri kaldırmak için direnmek.

Horozun ötüşünü bir de o zaman dinlemeliyiz.

(*) Osmanlı Simitçiler Kasidesi -34

#NURİ PAKDİL
5 years ago