BİR UMUT DOĞDU
İnsanların yüzde 35’inde bu duruma rastlandığını belirten Güner, “Koronavirüs yeni bir virüs değil. Soğuk algınlığı yapan tipleri var. İki tipi de bugüne kadar SARS ve MERS adıyla bildiğimiz salgını yapan tipleri. Şu an aynı koronavirüsler SarsCov2 olarak bildiğimiz yeni bir salgını yaymış durumda. Araştırmalar koronavirüsün soğuk algınlığı yapan tipleriyle daha önce meydana gelen karşılaşmaların bu tip sonuçlar doğurabileceğini ifade ediyor. Ancak bu hücresel bağışıklığın ne kadar koruduğu net değil. Bizi Kovid’e karşı tamamen olmasa da kısmen koruyabilir. Hatta uzmanlar salgın döneminde Kovid-19’u hafif şekilde atlatanların bu nedenle erken tedavi olabildiğinin üzerinde duruyor. Tedavilerin gelişmesinde önemli bir umut ışığı” diye konuştu.
VÜCUDUN VİRÜS HAFIZASI
Sönmez, vücudu istila eden hastalık yapıcı organizmalarla, virüsle enfekte olan hücreleri tespit edip ortadan kaldırmakla görevli T hücrelerinin, virüsün dış yüzeyindeki proteinlere tutunduğunu anlattı: “Her T hücresi farklı bir hedefi tanıyıp tutunacak şekilde özelleşir. Enfeksiyon sonrasında kanda yıllar boyunca kalabildikleri için bağışıklık sisteminin hafızası gibidir. Vücut sistemine yardımcı olup, vücudun daha önce karşılaştığı bir virüse karşı etkin tepki vermesini sağlar. Şu ana kadar yapılan araştırmalar Kovid-19’a yakalanmış kişilerin, semptom göstersin veya göstermesin, virüsü hedef alacak T hücrelerine sahip olduğunu ortaya koydu.”
Bulaşıcılığı arttı
- Kovid -19’un son mutasyon raporuna göre artık daha bulaşıcı olduğunu aktaran Sönmez, “Virüsün öldürme oranı aynı ama bulaşıcılığında artış var. Bulaşıcılığa rağmen ölüm rakamlarının artmaması da salgının başından bu yana artık yerleşmiş tedavi metodlarına bağlı. Yaşlıları korumak ölüm oranını azaltıyor” diye konuştu. Prof. Sönmez ayrıca ABD başta olmak üzere çeşitli ülkelerde halk arasında yayılan ‘virüs yok, alınan tedbirleri insanları robotlaştırıyor’ gibi söylemlerin ise tedbirlerde gevşemeye yol açtığı uyarısında bulundu.
