|
Ew Tirké Şét*

Her türlü eyleme çerez niyetine giden, oldukça fonksiyonel "Mustafa Kemal"in askerleriyiz" sloganının mucidi Turgut Özakman"ın nadir doğru tanımlamalarından en esaslısı ve en bilineni çılgın olduğumuza dair analiziydi.

Evet. Çılgındık. Kitabında uzun uzun anlattığı savaşın hemen sonrasında, bizimle beraber bu topraklar için kanını, canını, malını feda eden milletlere yapmadığımız zulüm kalmamıştı.

Mallarına el koyduk, öteledik, aşağıladık, yok ettik.

Yetmedi aynısını Müslümanlara yaptık. Kimliklerini görmezden geldik, kendilerini ifade edecekleri siyasal zemini altlarından çekip aldık.

Yediğimiz herzenin farkında olduğumuz için kendimize anayasal güvenceler sağladık, kurumlarımızı buna göre ihdas ettik, eğitimimizi kurucu ideolojide "tevhid"ledik.

30 Eylül günü Başbakan Erdoğan tarafından açıklanan demokrasi paketinin ne kadar değerli olup olmadığını zaman, usül ve demokrasi algısı gibi kıstaslar üzerinden belirlemek mümkün.

Ancak bu kıstasların hepsi bir noktada Etyen Mahçupyan"ın söylediği gibi; "değil millet, toplum bile olamayışımızdan ve cemaat algısından kurtulamayışımızdan" dolayı, saplantılı gerilimlerin cenderesine düşmeye mahkûm.

Faraza, eskiyi nasıl ele aldığımız ve ne kadar ileriye gittiğimiz ile gelecekte Türkiye"yi ne şekilde kurgulamak istediğimiz ve bu hayalden ne kadar geride olduğumuz siyasal kimliklerimizle doğrudan ilintili.

Kabak tadı veren paket değil, siyasal kimlikler üzerinden inşa edilen eleştirel zeminin çıkarlar ve egolar üzerinden serencamı.

Sorumuz basit; "bugün kaç insan daha Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olduğundan dolayı kendisini kötü hissetmiyor ve kendini biraz daha bu topraklara ait addediyor?". İşte tam da bu yüzden, paketin değerini belirlemek Cumhuriyet mağdurlarının ne kadar rahatladığıyla doğru orantılı.

Hasılı, cevabı ikna odacı Nur Serter"lerde, "had bildiren" ama sosyal demokrat olduğunu söyleyen zihniyette değil, Merve Kavakçı"da, başörtüsü eylemleri sırasında polis şiddeti sonucu karnındaki bebeğini kaybeden Nuray Canan Bezirgan"da aramak lâzım.

Bir de üniversitenin kapısında polisleri ikna etmeye çalışan ama her defasında itilip kakılan ve en sonunda sinir krizi geçirerek, arkadaşlarının hıçkırıkları arasında tek bir hamlede başörtüsünü sıyıran ve "bu mu istediğiniz?" diye haykıran halini bir türlü unutamadığım, ismini bilmediğim ama acısına yıllardır ortak olduğum hanımefendiye sormak lâzım.

Farklı dillerde propaganda yasağının kalkmasını yıllarca işkence görmüş Mehdi Zana"ya ve kendisiyle aynı kaderi paylaşan hanımı Leyla Zana"ya sormak gerek, Meclis"teki yemininin sadece son kısmını Kürtçe söyledi diye masaları yumruklayanlara, kendisini "kız gel buraya!" diyerek yeniden kürsüye çıkaran, çocuk gibi azarlayan ve kendisi de Kürt olan Ali Rıza Septioğlu gibilere değil..

Andımızın kaldırılmasının ne hissettirdiğini ise ezberden okurken yanlış yapan Devlet Bahçeli"de değil, Sibel Eraslan hanımın anlattığı Vanlı kadının ellerinde aramak gerek.

Evini basanların kendisine yönelttiği "abin nerede?" sorusuna cevap veremediği için alev alev yanan kızgın sobaya ellerini yapıştırmak zorunda kalan ve silah zoruyla "Ne mutlu Türküm diyene"yi avazı çıktığı kadar" okumak zorunda kalan kadının ellerinde..

Mor Gabriel"in iade edilmesini, manastırın içinde yaşayan ve yıllardır devlet ile PKK arasına sıkışmış kalmış bu toprakların has çocuklarına, 70 kadar rahip ve rahibeye sormak gerek.

Nefret suçunu Hrant Dink"in, Ahmet Kaya"nın aziz ruhlarına..

Ve daha milyonlarcasına..

Ne kadar kıymetli bir şeye sahip olduğumuzu herhalde ancak böyle anlayacağız.

Darısı zaten son olmadığı defaatle tekrarlanan yeni paketlere..

Başbakan Erdoğan"a ve bütün çalışma arkadaşlarına can-ı gönülden teşekkürler.

Bugün çılgın ülkemizle biraz daha gururlanarak uyandık.

*****

*Şu Çılgın Türkler


11 yıl önce
Ew Tirké Şét*
Kamu yönetiminde bölüşüm sorunu ve çözüm yöntemi
Başıboş köpek sorunu nasıl çözülür?
Gazze yanarken Hac ve Umre
Fiîlî işgalden zihnî işgale kapitalizmin insanı ve hakikati yok ediş serüveni… 
Yeni anayasa tartışmaları ve siyasetin normalleşmesi