|
Reel kur endeksiyle dolar artışını yorumlamak

Son günlerde dolar ve euro kurunda önemli sıçramalar görülmektedir. Kurlarda yılbaşına göre yüzde 30’lara varan artış yaşanmaktadır. Bu artış piyasaları ve Türk halkını tedirgin etmektedir.

Son günlerde dünya piyasalarında dolar güçlü paralar karşısında değer kaybediyor (6 gelişmiş ülke parasının yer aldığı dolar kuru endeksi Nisan ayındaki 104 seviyesinden 93 seviyesine gerilemiş). Bununla beraber Türkiye’de dolar kuru artıyor. Yani, doların artması TL’nin dolardan çok daha hızlı değer kaybetmesi anlamına geliyor.

Dolardaki artışa; Türkiye’nin risk primi (CDS) artışı, TCMB rezervlerinde gerileme, kamu bankalarının açık döviz pozisyonu hamleleri, iç ve dış yatırımcıların dolar talebi gibi faktörler temel nedenler olarak gösteriliyor.

Bu yazıda Reel Kur Endeksi kapsamında dolar kurundaki hareketlerin rasyonalitesi değerlendirilmeye çalışılacaktır.

**

Piyasada üzerinden işlem yapılan kurlar nominal kurlardır. Oysa Merkez Bankası’nın müdahale için referans aldığı temel ölçüt TÜFE cinsinden Reel Efektif Döviz Kuru (REK)’dur.

Merkez Bankası, Nominal efektif döviz kurunu (NEK), Türkiye’nin dış ticaretinde önemli paya sahip ülkelerin para birimlerinden oluşan sepete göre, Türk Lirası (TL)’nın ağırlıklı ortalama değeri olarak hesaplamaktadır. Reel efektif döviz kuru (REK) ise 2003 yılı baz alınarak NEK’deki nispi fiyat etkilerinin arındırılmasıyla elde edilmektedir.

REK artışı TL’nin reel olarak değer kazandığını, diğer bir anlatımla Türk mallarının yabancı mallar cinsinden fiyatının arttığını göstermektedir. REK 100 olduğunda aynı mal hem diğer ülkelerde hem Türkiye’de aynı değere sahip demektir.

Ancak, REK artarsa ihraç mallarımız daha pahalı hale gelmektedir. Nominal kur yükseldiğinde REK düşerken, enflasyon arttığında REK yükselmektedir.

**

REK TCMB tarafından 1994 yılından beri hesaplanmaktadır ve en düşük değerini 2018 Eylül’ünde 62.51 ile almıştır. En yüksek değerleri ise, 2007 Aralık’ta 127 puan ve 2010 Ekim’de 126 puan ile görmüştür.

REK genel olarak 2018 Mayıs ayından itibaren düşüş eğilimine girmiş, Temmuz 2020 sonu itibariyle 68,52 puan seviyesinde hesaplanmıştır. Bu veri kurların olması gerekenin yüzde 32 altında bir seviyede (TL aşırı değer kaybetmiş) seyrettiği şeklinde yorumlanabilir.

**

Genel olarak REK’in düşmesinin ardında pandeminin neden olduğu ekonomik hasar var. Pandemi, bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de ekonomik göstergeleri ve mali tabloyu bozmuştur (sağlam liman arayan finans kapitalin gelişmiş ülke piyasalarına hareketi-sermaye çıkışı bozulmayı ağırlaştırmış).

Mali ve ekonomik göstergelerdeki bozulma (mayıs ayından itibaren öncü göstergelerde hızlı bir iyileşme var-dipten dönüldü) ülke riskini yani CDS’leri de arttırmıştır. Şubat 2020’de 236 civarında seyreden CDS primleri şu anda 595 civarında.

CDS’ler bir anlamda ülke piyasalarına olan güveni yansıtmaktadır. Nitekim yabancı portföy (menkul kıymet) yatırımcısı CDS primi yüksekliği nedeniyle net sermaye çıkışı yapmaktadır. Bu durum, cari dengenin büyüklüğü bir yana, finansman kalitesini de bozmaktadır

(sonuçta Merkez Bankası rezervleri azalmış).

CDS primlerinin yüksekliği aynı zamanda dış borçlanma maliyetlerini arttırmakta ve vadeleri azalmaktadır (borçlanma iklimini kötüleştirmektedir).

**

Özetle söylenmek istenilen; son dönemde iç ve dış kaynaklı gelişmelerden ötürü ülkenin rekabet gücünü ölçen Reel Kur Endeksi’ndeki azalma TL değerinin aşırı düştüğünü göstermektedir. Bu düşüşün birçok makro gösterge üzerinde olumsuz yansımaları olduğu/olacağı bilinmektedir.

Döviz kurlarının sürekli artış baskısının arka planında özellikle üretimin ithalata ve dolayısıyla dövize olan bağımlılığı olduğu bilinmektedir. Yine, kamu ve özel sektörün döviz cinsinden dış borcunun büyüklüğü ve bunu çevirmek için ödenen borç servisi döviz talebini her zaman yüksek tutmaktadır. Bu yapının neden olduğu döviz kırılganlığı bazı çevrelerin spekülatif hamlelerine de zemin teşkil etmekte, sebepsiz yere kurlarda aşırı oynamalara (piyasa tedirginliği) neden olmaktadır.

Sürdürülebilir ve istikrarlı döviz rejimi için başta üretim ve ihracatın ithalata bağımlılığının kesilmesi olmak üzere döviz ihtiyacını azaltacak, döviz kazancını teşvik edecek uzun vadeli politikalar devreye sokulmalıdır. Bu yapılmadığı müddetçe toplum olarak aklımızın bir köşesinde her zaman yer alan döviz kuru ne olacak baskısını silmek, güvenle bütün işlem ve eylemlerde TL kullanmak mümkün olmayacaktır.

#Kur
#Ekonomi
#Dolar
#Endeks
4 yıl önce
Reel kur endeksiyle dolar artışını yorumlamak
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi