|
2013’e dönmek gerek...

Davutoğlu'nun PKK, 2013 koşullarına dönsün çözüm süreci başlar sözünü önemsiyorum ve önemsenmesi gerektiğini düşünüyorum.



Her ne kadar Erdoğan aksi istikamette açıklamalar yapsa ve siyaseti bu çerçevede tanımlasa da, çatışmayla çözüm olamayacağına göre, asıl gerçeklik siyasetle çözümü aramaktır ve aramak olacaktır.



Siyasetin bu çerçevede anlamı ise yalındır: Görüşme, uzlaşma, mutabakat. Bu üçlüden oluşan süreç karşılıklı değişim ve etkileşim sürecidir. Ana çerçevesi demokratik birliktelik fikri olduğu sürece, umudu ve beklentiyi bu süreçler ve siyaset oluşturur.



Çatışma çözümleri düz hat oluşturmazlar. Çözüm süreçleri esnasında, örneğin İngiltere, Güney Afrika'da, Filipinler'de sert çatışmaların yaşandığı anlar da olmuştur. Türkiye'nin bugün içinde bulunduğu çatışma evresi de böyle değerlendirebilir. Nitekim silahların susması için temaslar, sorular, arayışlar örneğin Meclis kulislerinde karşımıza çıkıyor. Davutoğlu, siyaset umudu ve kapısını kapamamayı tercih ediyor, muhtemelen Öcalan İmralı'da yeniden devreye girmek üzere bekliyor.



PKK saldırıları 1984'te başladı. 2016'tayız. 32 yıl olmuş. Terörün, şiddetin, çatışmanın evrelerini biliyoruz. PKK köy basmalarından JİTEM'in faili meçhul cinayetlerine kadar giden karanlık sayfalarla dolu, bu evreler. Devletin ve PKK'nın strateji ve taktik değişiklikleriyle dolu. Sonuç 50.000 üzerinde ölü, iki ateş arasında kalan siviller, milyonlarca insanı etkileyen göç, demokraside örselenme… Liste uzun…



Ancak bu 32 yıllık isyan, şiddet, bastırma döneminin bir başka tarafı daha var: Çözüm arayışları, isyanı siyaset eli ve yoluyla bitirmek çabaları. Bu da en az 20 yıllık bir öykü.



İlk evrede PKK isyanını dindirmek için Öcalan'la ilk temas arayışlarının Özal döneminde başladığını, 28 Şubat günlerinde askerlerle sürdüğünü biliyoruz.



İkinci evrede, çatışmaların yeniden alevlenmesi üzerine 2005-2008 yılları arasında örgütle temas kurulduğunu, enformel ilişkilerin sürdürüldüğünü, 2008-2011 arasında ise Oslo süreci adı altında kapalı bir görüşme döneminin yaşandığını da biliniyor



2012 sonu itibariyle bu kez daha şeffaf bir görüşme döneminin başladığı, bunun kamuoyuna çözüm süreci olarak deklare edildiği ve yarı şeffaf bir şekilde görüşmelerin yürütüldüğü, çözümü dair ara kararların alındığı üç yıllık dönem, daha yeni kapandı.



Tüm bunlar arka arkaya koyulduğunda iki husus öne çıkar.



- Çözüm arayışı ve iradesi açısından bir süreklilik vardır ve Türkiye bu açıdan belli bir deneyim olgunluğuna erişmiştir. Çatışma 30 yıllıktır, ancak bunun son 15 yılı çatışmaya çözüm bulma çabalarına, son 10 yılı ise bir temas-diyalog-görüşme evresine tanıklık etmiştir.



-Yol daimi kazanımlarla şekillenmiştir. Zaman, deneyim ve etkileşim ilk temastan Dolmabahçe mutabakatına uzanan çizgide, çatışma çözümü arayışını, her geçen gün biraz daha derinleştirmiştir. Meşruiyet, beklenti, hatta kurumlaşma açısından geri dönülmez noktaları geride bırakarak yol alınmıştır.



Kürt sorununun kalıcı çözümü şüphe yok ki, yeni “siyasi kod sistemi” ve yeni bir siyasi yapılanma gerektiriyor. Bu, elbet Kürtlerin taleplerine yanıt verecek, ancak o oranda ülke bütünlüğünü pekiştirecek sistem olmalı. “Kültürel farklılıkların kabulü, kendi varlıklarını işleyebilme imkanları, kendi yaşam alanlarıyla ilgili karar mekanizmalarında yer alabilmeleri yanında, kültürel ve toplumsal çoğulculuğu devreye sokabilecek bir sistem”den söz ediyoruz.



Böyle bir sistem sadece hem “Kürt sorununda çözüm gereklerini”, hem “katılımcı demokrasi ihtiyaçları”nı tatmin edecektir.



Bundan korkmamak, siyasete tekrar el atmak gerekiyor.



Aksi halde Kürt sorununun aldığı uluslararası nitelikle, sorunlar ve kayıplar büyüyecektir


#Davutoğlu
#kürt sorunu
#Özal dönemi
#jitem
8 yıl önce
2013’e dönmek gerek...
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!
Yerel seçime ramak kala: DEM, Yeniden Refah ve İYİ Parti