Saddam’ın 2 Ağustos 1990 tarihinde Kuveyt’i işgal etmesi ve BMGK kararı ile ABD ve koalisyon güçlerince zor kullanılarak Kuveyt’ten çıkarılması ABD tezgahlı küresel bir projenin ilk adımlarıydı. ABD Başkanı Bush’un bizzat Irak halkını (Kürt ve Şiileri) Saddam’a karşı ayaklanmaya teşvik edip kışkırtmasına kanan isyancıları Saddam kanlı bir şekilde durdurmuştu.
Özellikle Halepçe Katliamı sonrasında yaklaşık 1 milyona yakın Iraklı, bir operasyon olarak Türk sınırına yığılmış ve oldu-bittiye getirilerek’ Çekiç Güç’ün’ Türkiye toprakları içinde geçici konuşlanmasına 5 Nisan 1991 tarihinde Bakanlar Kurulu kararıyla izin verilmişti. İzin öncesi Amerikalı yetkililer bölgedeki PKK varlığının bitirileceğine dair Türkiye’ye söz vermişlerdi. Bu nedenle Türkiye 1’inci Körfez harekatıyla Saddam’dan ve PKK’dan arındırılmış bir bölge beklerken, Çekiç Güç’ün Türk toprakları içinde konuşlanmasına izin verme zorunda bırakılmıştı. Çekiç Güç ile bölgede otorite boşluğu yaratılmış ve bu boşluğun birbirlerine düşman ancak aynı merkezden yönetilen Peşmerge (KDP_KYB)ve PKK’lılar tarafından doldurulmasına zemin hazırlanmıştı. Kuzey Irak’ta oluşturulması düşünülen bölgesel yönetimin (siyasi ayak)temelleri de bu süreçte atılmıştı.
“Kuzey Suriye için demokratik federalist seçim kanunu” ve “idari bölge kanunu” geçtiğimiz günlerde Suriye’nin kuzeyindeki Haseke iline bağlı Rimeylan’da yapılan bir toplantıda kabul edildi. Bu toplantıyla özerk yönetimin sınırlarındaki genişleme stratejisi ortaya çıktı. Üstelik, Arap çoğunluğun bulunduğu yerleşim yerlerini de kapsayan “3 bölge ve 6 kanton” ile ilgili adım adım federasyon planı karara bağlandı. Bu alanlar Amerikan desteği ile IŞİD’den kurtarılan yerleşim birimleri. Üç bölgeden kasıt, Cezire, Fırat ve Afrin olarak tanımlanıyor. Cezire, Ayn el Arap ve Afrin bu üç bölgenin merkezi olarak yeniden tanımlanıyor. Mevcut Suriye idari bölümlenmesi kökten değiştirilmek isteniyor.
İran sınırından Akdeniz’e uzanan koridor Amerika, İngiliz ve İsrail projesi. 1991 Körfez savaşından sonra adım adım işlenen bu proje ile Batı, Irak ve Suriye üzerinde Emperyalist emellerini hayata geçirmeye çalışırken,Türkiye ile Arap/İslam dünyası arasındaki bütün bağları koparmak amacıyla güney sınırlarımıza kalın duvarlar örerek, Türkiye’yi yeniden Anadolu’ya hapsetmeyi ve küçültmeyi hedefliyor. Bugün karşı karşıya olduğumuz bu tablo, Irak ve Suriye’nin Kuzey bölgelerinde kurulması düşünülen sözde bağımsız Kürt devletleri değil, Türkiye’nin de içinde olduğu bölgenin yeniden dizayn edilerek, güçlü ve büyük ülkelerin küçültülmesi, haritaların yeniden çizilmesi bölgenin küçük şehir ve garnizon devletlere dönüştürülüp denetim altına alınması meselesidir.