|
Nasıl bir başkanlık sistemi

7 Temmuz 2014 tarihli köşe yazısında, ’’Cumhurbaşkanlığı ve 2015 Haziran ayında yapılacak genel seçimlerin, Yeni Türkiye’nin önümüzdeki 20-30 yılını şekillendirerek, yeni yol haritasını belirleyebilecek, gerek yurt içi gerekse bölgesel ve küresel gelişme dinamikleri açısından stratejik bir öneme sahip olduğunu belirterek, Muhtemelen, Türkiye 10 Ağustos’ta Cumhurbaşkanı’nı seçerken’’Başkanı’nı’’da seçmiş olacağını yazmıştım.

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, Cumhuriyet tarihinde bir ilk olarak seçilmiş Cumhurbaşkanı sıfatıyla, Türkiye’de darbecilerin kurduğu ne olduğu belirsiz mevcut sistemden, başkanlık sistemine yumuşak bir geçiş yapabilmesi için, sistem değişikliği kendi seyri içinde konjonktürel şartlara uygun olarak olgunlaştırılarak, TBMM’si kurucu meclis gibi çalıştırılacak, yeni sistem ile ilgili yapılması gereken reformlar ve hukuki alt yapıların oluşturulmasına yönelik arge çalışmalarına hız verilebilecekti.

Yaklaşık 30 yıl önce 8.Cumhurbaşkanı Özal tarafından, 12 Eylül Darbe’sinin flu konjonktürel ortamında, sistemin giderek tıkandığı ve devamlı siyasi istikrarsızlık ve darbelere zemin yarattığı gerekçesiyle, ‘’Türkiye için umut, krizden çıkış, yeniden yapılanma değişim ve dönüşümün’’adresi olarak ortaya atılan Türk usulü başkanlık sistemi ile ilgili çalışma ve tartışmalar başlatılmıştı.

Geçmişte Özal, tarafından başlatılan Demirel ve Çiller’in de savunduğu sistem değişikliği günümüzde ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, ‘’darbelerin ve darbe teşebbüslerinin, yönetimdeki istikrarsızlık nedeniyle mümkün olabildiği’’ ‘’başkanlık sistemlerinde ise güçlü ve istikrarlı yönetimler oluşturmanın mümkün olduğu’’ ve böylece milli iradeye yönelmiş, tüm darbelerin önüne geçilebileceği öngörüsü ile yeniden devreye sokulduğu anlaşılıyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, TRT 3 kanalının ortak yayınında, bazı köşe yazarları ile yaptığı söyleşide, ‘’Nasıl bir başkanlık sistemi’’ ile ilgili olarak tek meclisli model üzerinde durduklarını açıklamıştı. Bu sistemde denetim yetkisinin mecliste olacağını ifade eden Erdoğan’’Başkanın belli yetkiler ile birlikte, meclisin vereceği yetkileri kullandığını’’ Başbakan’ın, Başkan 1.Yardımcısı olarak görev aldığını belirterek konu üzerinde uzmanların detaylı olarak çalıştıklarını belirtmişti.

Kamuoyunda, başkanlık sistemine desteğin olumlu olarak her geçen gün arttığına da işaret eden Erdoğan, böyle bir adım atılabilmesi için anayasa değişikliğinin şart olduğunu bunun için 2015 seçimlerinde 367’yi veya referandum için 330 milletvekili sayısını yakalamak gerektiğini de belirtmişti.

Eski Türkiye’de, vesayet mekanizmaları ile milli iradeyi temsil eden iktidarlar arasında yaşanan, demokrasi mücadelesi, bu kez küresel ve Batı’lı güçler kontrolündeki yerli işbirlikçi yapıların da dahi olduğu bir şer koalisyonu ile milli irade arasında günümüze kadar uzanan bir yelpazede devam ediyor.

Bu şer güçler, Yeni Türkiye’nin Ortadoğu’da ve dünyada söz sahibi olmasını engellemek için başkanlık sistemini, stratejik yatırımlarını hedef alarak, ekonomiye darbe vurmak en önemlisi de Ortadoğu’da KÜRT-TÜRK ittifakını bozmak amacıyla, 7 Şubat MİT krizinden başlayarak, Gezi kalkışması,17-25 Aralık darbe girişimi, Kobani ve Cizre kalkışmalarını tezgahlamışlardı.

Anayasa uzmanları tarafından yapılan değerlendirmelerde, gerçek parlamenter sistemin özellikleriyle, Türkiye Anayasası’nın öngördüğü sistemin özellikleri yan yana konduğunda, ülkemizdeki uygulamanın parlamenter sistem olmadığının açıkça ortaya çıktığı belirtiliyor. Türkiye’de darbeciler tarafından, demokrasiyi bir tehdit ve tehlike olarak gören, bir vesayet anlayışıyla,1961 ve 1982 Darbe Anayasa’larının oluşturulduğunu bu nedenle, Türkiye’deki mevcut durumun adının parlamenter sistem, ya da yarı başkanlık olarak değerlendirmenin yanlış olacağının da altı özellikle çiziliyor.

Başkanlık sistemlerinde hükümet istikrarı ve güçlü muhalefet, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi yeni sistemin iki temel hedefi olarak, Yeni Türkiye’nin yeni bölgesel ve küresel vizyonuna önemli katkılar sağlarken, yeniden yapılanma demokratik değişim ve dönüşüme ayak uyduramayan siyaset kurumları açısından tehlike çanlarının çalması anlamına da geliyor.

Aslında Türkiye’nin, parlamenter sistemden, Türkiye usulü başkanlık veya yarı başkanlık sistemine geçmesi ülkenin makus talihi olan siyasi istikrarsızlığı önlemenin tek çaresi gibi görünüyor. Rahmetli Özal’dan, Tayyip Erdoğan’a Türkiye’nin bölgesel ve küresel bir güç olmasının olmazsa olmaz şartı olarak da, Türkiye’nin yeni sisteme yumuşak bir geçişle entegre olmasını elzem kılıyor.

#Tayyip Erdoğan
#TBMM
#Yeni Türkiye
9 yıl önce
Nasıl bir başkanlık sistemi
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi