|
Açılım projesinin ikinci aşaması

Kılıçdaroğlu ve Erdoğan arasında başlayan diyalog, önemli girişimlere dönüşerek yoluna devam ediyor. Kürt sorununu çözmek, akan kanı durdurmak ve ağlayan anaların sesine kulak vermek üzere barış için yeniden harekete geçiliyor. Öyle gözüküyor ki MHP dışında bütün partiler bunun için seferber olmuş durumda.

CHP''nin başlattığı girişim, içeriği ne olursa olsun önemli bir anlam taşıyor. Devletçi siyasal gelenekten çıkan bir parti, uzun bir bloklaşma ve karşı duruştan sonra yeniden Kürt sorununa inanmaya ve bunu çözmek için irade koymaya çağırıyor siyasetçileri.

Erdoğan, Kılıçdaroğlu ile ilgili oldukça antipatik yaklaşımlarına karşın siyasal bir olgunluk içinde davranarak gerçek bir liderlik tutumunu yeniden ortaya koydu. Akan kardeş kanını durdurmak, Türkiye''yi içinden geçtiği terör belasından kurtarmak ve Kürt sorununu çözmek için muhalefet partisinin çağrısına cevap verdi, çözüm aramak için birlikte çalışmanın önemine vurguda bulundu.

BDP; Ak Parti ve CHP''nin başlattığı yeniden barış hareketine karşı soğuk savaş dilini kullanarak geleneksel siyasetini sürdürmede ısrar ediyor. Ak Parti''nin önderliğinde başlatılan Demokratik Açılım ile beraber Kürtçenin kullanımı, ifadesi, eğitimi, yayını ve konuşması girişimleri asimilasyon kavramıyla mahkum ediyor. Son olarak Kürtçenin seçmeli ders olarak okutulması ve YÖK Başkanı''nın Kürtçe eğitim verebilecek çalışmaların üniversitede başlatılabileceğine yönelik yaklaşımlar bu defa "öpe öpe asimilasyon" tanımıyla mahkum ediliyor. Nedense atılan bütün adımlar BDP tarafından toptancı bir anlayışla reddediliyor. Üstemezük, deniliyor. Oysa atılan bütün adımlar, Kürtlerin varlığı ve temsili imkanları genel kamuoyuna mal ediyor. İnsanlar, Kürtlerle ilgili bütün farklı özellikleri duymaya, konuşmaya, alışmaya ve kabule başlıyor. Milletimiz, içindeki farklı topluluklarla yaşama gerekliliğini Kürtler özelinde yeniden tanımaya başlıyor.

Geçen hafta, Cumartesi günü Diyarbakır''da özel bir toplulukla beraber Başkanlık Sistemini tartıştık. Akademisyen, öğretmen, siyasetçi ve esnaf kesiminden farklı insanlar bulunuyordu. Başkanlık siyaseti etrafında çeşitli kaygılar ve umutlar tartışılırken söz dönüp dolaşıp yine başkanlık sisteminin Kürt meselesiyle ilişkisine döndü. Ana kanaat bu işi çözerse Erdoğan çözer; onun yeterli gücü de var, iradesi de var biçimindeydi. Erdoğan''ın kimi söylemlerine ilişkin eleştiri ve kırgınlıklarına rağmen çıkan sonuç buydu. Birkaç gün sonra aynı yaklaşımı bu defa Leyla Zana seslendirdi. Leyla Zana, BDP milliyetçi kürt siyasetinin uzun süreli mücadelesi içinde gelen bir aktör. Şimdi PKK ve BDP ile ilgili çeşitli eleştirilerde bulunuyor ve AK Parti''nin yaptığı çalışmaların bütünüyle reddedilemeyeceği anlamında görüşler ortaya koyuyor. Bütün bunlardan şu sonuç ortaya çıkıyor. Kürt meselesini çözme konusunda bütün eleştirilere rağmen "siyasal kamuoyunda" Erdoğan''ın gücü, iradesi ve karizması konusunda bir inanış bulunuyor. Bunu Diyarbakır''da da seslendirenler var, Ankara''da da. İkinci olarak ilk defa Leyla Zana gibi bir siyasal aktör açıktan açığa BDP siyasal geleneğini eleştiriyor. PKK ve BDP''ye taleplerin meşru ve akılsal sınırlarını hatırlatıyor. Üçüncü olarak Ak Parti, CHP ve BDP içinden önemli bir siyasetçi aynı hatta buluşarak yeniden barış için umut, inanç ve irade ortaya koyuyorlar.

Siyasal partiler, toplum sorunlarını siyaset yoluyla çözmek ya da çözüm bulmak için var olurlar. Türkiye''nin en büyük toplum sorunları başında yer alan Kürt meselesinde de siyasetler geliştirmekle yükümlüdürler. Her gün patlayan bombalar, şehit olan askerler ve polisler, ağlayan anneler çoğaldıkça toplumsal cinnete daha çok yaklaşıyoruz. Etnik farklılaşmalar, nefret söylemleri, ötekileştirmeler ve milletin birlik tahayyülünün çözülmesi artıyor. Bu nedenle geçmişi hangi pozisyonda olursa olsun, çözüm çabasında olan bütün girişimler değerlidir. Ak Parti''nin Demokratik Açılımı bu bağlamda büyük bir değer taşıyor. Kim ne derse desin, Erdoğan ve ekibi "Kürt meselesini çözme siyaseti"ni geliştirerek çözüm için önemli adımlar atmışlardır. Bütün Türkiye''yi kapsayan ve kardeşlik söylemiyle birliğin doğal, tarihsel ve inanç temelli boyutlarını algılayan bir siyaset inşa etmişlerdir. Kürtlerin varlığını, yeniden büyük varlığın içinde görerek tanıma yolunu ortaya koymuşlardır. Son Diyarbakır konuşmasında Erdoğan," Medine, Mekke ve Kudüs''ten sonra Diyarbakır en mübarek yerdir" sözü bunu anlatmaktadır. Devletin ve iktidarın dili değil, kardeşlik diliyle konuştuğunu ifade etmesi yine bu açıdan önemli.

Şimdi Demokratik Açılımın ikinci aşaması daha büyük bir katılımla başlamış bulunuyor. Bunun içinde Ak Parti, CHP ve şimdilik Leyla Zana bulunuyor. CHP, Kılıoçdaroğlu liderliğinde sorunun çözülmesi için yaptığı çağrıyla , Türkiye''nin değişimi önünde oluşan "tarihsel blok" misyonunu terk ediyor. Leyla Zana, PKK ve BDP üzerine yaptığı eleştiriler ve getirdiği öneriler ile beraber "Kürt siyasetinde" daha demokrat, Türkiye ile beraberlikte konumlanan çoğulcu bir sesi temsil ediyor.

12 yıl önce
Açılım projesinin ikinci aşaması
Mülâhaza etmek
Siyasetçileri bürokratlara kurban etmek
Musallada bir sosyolog daha… Vehbi Başer’in ardından
Taşkent’in öbür yüzü
‘Korkuluk’…