|
Avrupa kemik siyasetinin yeni tarzı: Müslümanlara yönelen kültürel ırkçılık

Irkçılık, modern dönemde yepyeni bir siyaset. Sistematik bir söylemi, meşrulaştırıcı ideolojileri ve sömürgecilik ve emperyalizmle doğan belli bir tarihi ve belli bir stratejisi var. Modern zamanlarda Ulus Devletlerle, teknolojilerle, eğitimle, matbuatla, aydınlar sınıfıyla, büyük teknolojik silahlarla, geniş propagandalarla birlikte hareket ediyor. Programları, projeleri ve söylemleriyle bir “ırkçılık” siyaseti” var bugün. Hatta demokrasiyle de manipüle ediliyor. Emperyalizm ve sömürgecilikle beraber siyah ve beyaz diyalektiği temelinde oluşuyor. Üstünlük ve ayrıcalık renkle, deriyle tanımlanıyor. Beyaz erkek, üstün, medeni, vatandaştır. Beyaz efendidir. Siyah vahşi, az gelişmiş, köledir. Afrika’dan toplanan siyahlar köleleştirildi beyaz efendilere. Milyonlarca siyah katledildi efendilerine başkaldırınca. Irkçılık, modernitenin tarihiyle, sosyolojisiyle ve felsefesiyle doğmuştur.

Irkçılık bir de kemik üzerinden tezahür eder. II. Dünya savaşı kemik siyasetinin hegemonya arayışının dışa vurumudur. Hitler, Almanları üstün kemikliler olarak görüyordu. Kuzeyli kemik üstündü, zekiydi, erkekti, beyazdı. Bunun korunması gerekirdi. Bunun için onu bozmaya yönelen diğer kemikler(ırklar) yok edildi. Holokost, sosyolog Bauman’ın ifadesiyle modern bir projeydi. Sosyoloji, mühendislik ve tıp gibi bilimler buna katıldı. Çingeneler, özürlüler, deliler, elbette Yahudiler bu üstün kemikli toplumu bozuyordu! Onların yok edilmesi gerekirdi. İnsanları bilimsel yöntemlerle yok eden fabrikalar kuruldu. Hepsi bilimseldi. Kaç derecede yakılacak, kaç kişi yakılacak…Cinsiyet, yaş, ırklar…hepsi çok sistematik hale getirildi. Alman kemikliler, insanlığı kurtaracak bir üstün ırk olarak korunacaktı. Hz. İsa’nın Mesihliği yerine Alman Mesihliği geçmişti. Büyük filozof! da bu projeye felsefesiyle katıldı. Katolikliğin baskıcı ve sıkıcı dünyasından kaçıp varlığın hakikatini arıyordu. Varlık ve Zaman kitabını yazmıştı. Yeni bir metafizik arıyordu. Ama bilimle ve saf düşünce ile bulamamanın hayal kırıklığıyla Alman Mesihliğinin bu kemikçi ideolojisinin coşkunluğuna koştu. Evrensel hakikat olarak tin, Almanya’nın wolkgeist’inde(halk ruhunda) tezahür edecekti. Heideggerdi bu. Hitler, wolkgeist’in babasıydı, o da bunun peygamberi olacaktı. Felsefesi ile keşfedemediği hakikati, Nazi ideolojisiyle münasebete girerek peydah edecekti. Felsefenin soğukluğu, Nazizmin ateşiyle ısınacaktı.

Avrupa’dan imal edilen ırkçılıklar, sel gibi dünya topraklarına yayılmaya başladı. Modernite taklit edildikçe onunla beraber gelen karanlık tarafları da buna eşlik etti. Osmanlı aydınları “İslam’da Davayı Kavmiyetçilik Yoktur” diyerek buna tepki gösterdiler. İmparatorluğumuz yıkılınca yeni devletimiz Avrupa düzeninde birinci sınıf olmak için derisini bile değiştirmeyi göze almıştı. Bunun için de Türklerin beyaz ırka mensup olduğunu Batı’ya göstermek istiyordu. Kafatasları araştırmasını yaptı. Ama kemikçilik yapmadı. Kimi siyasal parti ve ideolojiler dışında devlet Türklüğü, kolektif bir kültürel aidiyet kabul etti. Ama Alevilerden Kürtlere kadar geniş bir kesim de zaman zaman ırkçılık politikalarından pay almaktan da geri durmadı.

Şimdi Avrupa’da ırkçılık yeniden kılık değiştirerek doğuyor. Fransız Antropolog Levi-Strauss,1970’lerde “kültürel ırkçılık” olgusundan haber veriyor. Müslümanların Avrupa’da bugün yaşadığı da bu. Dışlanma, ayırımcılık ve ötekileşme birçok yasaklarla beraber ortaya çıkıyor: “Helal kesim yasağı, sünnet yasağı, oruç yasağı, burka yasağı, başörtüsü yasağı, Kur’an yasağı, İslam yasağı, mehir yasağı, cami yasağı, minare yasağı…”. Kreşlerde domuz eti servis zorunluluğu getiriliyor, Müslüman topluluklardan Fransa devletine sadakati ifade eden bildiriler isteniyor. Ortaokuldaki çocuklara peygamberlerine küfretmeyi normalleştiren peygamber karikatürleri gösteriliyor. Sağcı siyasetçilerden Geert Wilders, Heinz-Christian Strache, Marine Le Pen, Alexander Gauland artık parlamentoda yer alıyorlar. İslam’a ve Anasır-ı İslam’a karşı her çeşit ırkçı kültürel tutumları destekliyorlar.

Avrupa’nın renk ve kemik ırkçılığı bu defa kültüre bürünüyor. Son olarak Başakşehir Spor’un siyah yöneticisi, Avrupalı hakem tarafından zenci denerek aşağılandı. Irkçı tutum, milyonların gözü önünde sergilendi. Türkiye’deki aydınların önemli bir kısmı Avrupa’da Türklere ve Müslümanlara yapılan bütün bu kültürel ırkçılığa bir tepki vermiyor. Özellikle ırkçılık üzerinde yazan ve sık sık duran sol ve Kürt milliyetçisi çevreler tek kelime etmiyor. Çünkü bunlar ırkçılıktan sadece kendilerine yönelen tutumları anlıyor. Çünkü bunlar Türklerin ve Müslümanların ırkçılıkla ezilmelerine dönüp bakmıyorlar bile. Çünkü bunlar modernliğin Mesihliğine iman etmiş insanlar. Çünkü bunlar milletlerine ve inançlarına yabancılaşmış bilinçler. Irkçılık, evrensel bir toplumsal patoloji. Herkese zarar veriyor. Bundan korunmak için de herkesin beraber tepki göstermesi gerekir. Bütün ırkçı siyasetlere ve uygulamalara karşı olmalıyız. Avrupa’dan da gelse, Müslümanlara da yönelse yıkıcılık yıkıcılıktır.

#Avrupa
3 yıl önce
Avrupa kemik siyasetinin yeni tarzı: Müslümanlara yönelen kültürel ırkçılık
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset