|
İmam Hatipler yeniden dirilirken

Nurettin Topçu, Celaleddin Ökten ve Mahir İz. Üç dava adamı, üç eğitim fedaisi ve üç İHL fikriyatının öncüsü. Bu şahsiyetlerin fikirlerinde, mücadelelerinde ve hayatlarında eğitim bir davadır. Türkiye''yi kendi tarihsel ve kültürel varlığından uzaklaştıran ameliyelerin gerçekleştiği bir dönemde yeni nesilleri yetiştirecek, gelenekle modernliği buluşturacak ve imanla bilimi uzlaştıracak, kendi kökleriyle geleceğe koşacak bir nesil... Toplumun içinden geçtiği yozlaşmayı ve bunalımı yeni bir nesil ve yeni bir gelecek tasavvuruyla kurtaracak davadır eğitim. Yarınki Türkiye, eğitim davasıyla kurulacak. Bu nedenle okulların açılmasında, müfredatlarını oluşturulmasında ve eğitim düşüncesinin üretilmesinde büyük hamlelerde bulundular. Üç şahsiyetin biyografisinde bununla karşılaşırız. Müslümanlığı modernliğin katı ve hegemonya imtihanından geçerken buldukları çözüm buydu. Üç şahsiyetin mücadele ve fikriyatları İHL''nin oluşması ve yapılandırılması üzerinde birleşir. Onların hikayesi, İHL''linin anlam dünyasını okumak açısından büyük bir değer taşıyor.

Cumhuriyet ideolojisinin ön gördüğü seküler modernlik projesiyle 1924 yılında açılan İHL''nin, kısa süre sonra yeni sekülerlik stratejileriyle beraber hayatiyetlerine son verildi. Ancak belli bir dindışı toplum tasavvurunun pratikliklerinden sonra yeniden bir arayış ortaya çıktı. Seküler projenin tasarımı teknik, indirgemeci, resmi ve devletin hizmetine (laisist devlet anlayışına) kendini adamış bir din eğitimi kurumu oluşturmaktı. Ancak halkın İmam Hatipler algısı ve inançlıların taleplerini temsil eden Topçu, İz ve Ökten''in fikriyatı ise bambaşkaydı. Onlar inkılap kanunlarıyla perişan hale getirilen toplumu kurtaracak nesillerin yeniden yetişmesi peşindeydiler. Bu arayışları dindar halkta da büyük bir kabul gördü. Merkezi politik irade seküler ve resmi bir din anlayışı geliştirme peşindeyken, halk ise İslam''ı öğrenecek ve modern dünyada da söz sahibi olacak çocuklarını yetiştirmek istiyordu. İnançlı ve eğitim davasının gönüllü münevverlerinin arayışı, milletin bu talepleriyle bütünleşti.

İmam Hatip Liseleri, yüzyıllık mektep ve medrese kavgasını sona erdirip mektebin hegemonyasına karşı direnerek ve medreseyi de taklit etmeyerek yeni bir yol olma çabası olarak oluştu. Millet yurtlar, okullar ve dernekler inşa etmek için ruhuyla, gönlüyle ve dünyasıyla çalıştı. İslami eğitim için Anadolu, iman etrafında yeniden seferber oldu. Sonuçta, İmam Hatipler çığ gibi büyüdü. Hem bir fikriyatın hem bir neslin hem de bir davanın sözü haline geldi zamanla. İmam Hatip Liselerinin içinden sökün ettiği sosyoloji, Müslümanlığın mağduriyeti, cehalete mahkumiyet durumu ve imanın bilgiyle yeniden var oluşun modern zamanlara uzanmasıdır.

Sağ ve sol ideolojiler adına memleket gençlerinin bir birini katlettiği zamanlarda, İmam Hatipliler çoğaldı sukunetle. Barışın, sukunetin, okumanın ve yetişmenin yuvaları oldular. Hizmet söylemi, yeniden bu okullarda bütün görkemliliğiyle ortaya çıktı. Öğretmenler hem derslere koştular hem de yurt ve okul binalarının yapımında harç taşıdılar. Öğrenciler hem derslerine katıldılar hem de memleketin varlığına karşı bir sorumluluk bilinci edindiler.

Toplumsal çevrenin geniş ilim, İslam ve irfan talebini bu okullar karşılamaya başladı. Köylerinden kentlere gelerek okuma şansını, sosyalleşme ortamını ve toplumsal varlıkta söz sahibi olma yolunu burada buldular. Bu nedenle İmam Hatip Okulları, çevrenin merkeze taşınmasına ve merkeze karşı varlığını göstermesine büyük imkanlar oluşturdu. 28 Şubat''ın en büyük müdahalesinin İmam Hatiplilere karşı olmasının anlamı da budur. Alt ve orta toplumsal katmanları oluşturan çevre, merkezi kuşatıyordu ve kendi kimliğiyle var olma talebinde bulunuyordu. İmam Hatipliler bunun en önemli dinsel dinamizmlerinden biriydi. Toplumsal çevrenin gençleri, bu okullar vasıtasıyla modern meslek erbapları haline gelerek merkezin statülerini, prestijlerini, sermaye ve kültürünü paylaşmaya çağırıyordu. Merkez, çevre tarafından muhasara altına alındığı zehabına kapılarak bunu aşmak için darbe yoluna başvurdu. Sosyolojiye körlük, 28 Şubat aklının en büyük zaafıdır. Nitekim engellenen, kapatılan, üniversitelerde ve bürokraside tasfiye edilen İmam Hatipliler oldu. İmam Hatipliler Dosto''nun Suç ve Ceza''daki Jean Valjan''a dönüştüler. Her yerde gözetlenen, fişlenen, tasfiye edilen ve kara lekeye dönüşen bir nesil haline getirildiler ( Bu satırların yazarı, bunların çoğunu yaşadı!). İmam Hatip binaları ve yurtları içi boş hayalet mekanlarına döndü. Kasabalara kadar yayılan bu eğitim yuvaları, bir darbeyle birlikte yok edilecek düzeye getirildi.

Kaderin ve tarihin ironisine bakın! 28 Şubat''ın İmam Hatipler tasfiye hareketini yaran yine bir İmam Hatipli oldu! 28 Şubat''ın varlığına kastettiği kuşak, kendini yine kendi içinden çıkardığı bir liderle kurtardı!

Müslümanlığın bütün meşreplerini içinde taşıyarak bir din eğitimi modelini pratize etti İmam Hatipliler. Her tarikat, her cemaat ve her partiden insanlar yetişti. Müslümanlığın gökkuşağından insanlar katıldı Yarınki Türkiye''ye. Müslümanlığın birey kimliğiyle varlık kazanarak topluma katılmasına imkan verdi. Sanki Necip Fazıl''ın sürüler karşısında tek başına durabilen Büyük Doğu hareketinin güçlü birey varlığına seslenmişti. Ya da Sezai Karakoç''un diriliş nesline... 28 Şubat tasfiyesine uğrayan bu dava, bu hareket, bu yol şimdi yeniden iade-i itibar kazanıyor.

12 yıl önce
İmam Hatipler yeniden dirilirken
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’