|
İslamcılığın üç hali

İslamcılık, modernliğin tarihiyle eş bir akım. Modern tarihsel dönemlerde ortaya çıktığı için bu tarihselliğin endişelerini, arayışlarını ve düşüncelerini taşıyor içinde. Bundan ayrı düşünülemez. Ancak onunla kayıtlı değil. Modernliğin tarihsel zamanlarında onunla ayrışan, çatışan ve ona meydan okuyan bir çok özelliğe sahip. Osmanlı''nın bütün Müslüman coğrafyasında İslamcı aydınlar, hem modernlikle uzlaşmaya hem de onunla başa çıkmaya çalıştılar. Hem eylemlerinde hem de söylemlerinde bunu yaptılar. Bu nedenle İslamcılık, modern tarihsel zamanlarda varlık kazanırken, modernliğin normatif varlığıyla büyük bir hesaplaşma içinde oldu.

Sadece üstat M. Akif''in söylemleri bile bu açıdan oldukça ufuk açıcı. Akif, "Asrın idrakine söyletmeliyiz İslamı" derken, modernlikle bir uzlaşma arayışında iken; "medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar" diyerek modernliğe meydan okumaktadır.

Elmalı ve Musa Kazım, büyük alim kimlikleriyle beraber İslamcı söylemlerinde modern medeniyetin söylemsel varlığına büyük eleştiriler getirdiler.

İslamcılık hem bir ideolojik arayış hem de bir entelektüel arayış. Batı hegemonyasının fiziki ve kültürel varlığıyla İslam dünyasına daldığı anda ideolojik söylemlerle Müslümanları savunmaya çalışır. Ancak buna karşın bilim, medeniyet, hürriyet vb. temalarla modernlikle büyük bir tartışma içine girişir. İslam''dan ilham alarak modern dünyada Müslüman varlığına bir anlam bulmak ve Müslüman kalarak modernleşmek ister. Garpçıların ve Türkçülerin entelektüel teslimiyetçiliğine karşın, Batı''nın normatif dünyası ile olan farklılıklarını vurgulayarak modernlikle farklı bir ilişki geliştirme arzusunu taşır. İslamcılık, İslam dünya görüşünden hareketle çağının sorunlarını okuma çabasıdır. Başka bir açıdan İslam dünyası fikriyatını, ulus devlet yapılanmalarına direnerek savunma mücadelesini veren akımdır.

İslamcılık son iki yüzyılın en önemli İslam yorumu olarak üç politik aşamadan geçti. Devleti kurtarmak, devlet kurmak ve devleti değiştirmek. 19. Yüzyıl''da, Batı hegemonyasına karşı devleti kurtarma mücadelesi, 1924 yılından sonra devlet kurma ve 1990''lardan sonra devleti değiştirme misyonuna yöneldi. İşgal ve sömürgecilik dönemi, soğuk savaş dönemi ve küreselleşme dönemi olmak üzere üç tarihsel aşamada üç İslamcılık haliyle karşılaşıyoruz.

Her bir tarihsel dönemin politik şartları İslamcılık üzerinde farklı biçimde etkili oldu. Modernliğin Batı hegemonyası olarak kendisini gösterime sunduğu zamanlarda, İttihat-ı İslam adıyla cihat başlattı. Sömürgeciliğe karşı en büyük savaşı vererek "devleti kurtarma" mücadelesini verdi. Din ü devlet varlığının en büyük savunucusu oldu. Hilafetin lağviyle beraber ise "devlet kurma" refleksiyle hareket etmeye başladı. Müslümanlığın siyasal varoluşunun reddedildiği ve dışlandığı bir tarihsel dönemde siyasal var oluşu merkeze alarak "İslam devlet" teorisine sarıldı.

Soğuk savaş döneminde otoriter, çatışmacı ve ideolojik tonları öne çıkan bir İslamcılık yaklaşımı egemen olmaya başlarken "tek yol İslam"dı. 1970''lerde Batılı soğuk savaş siyasetlerinin kapitalizm ve komünizm ideolojilerine karşı kendi yolunu bulmaya çalıştı. Tarihsel dönemin ideolojik tornasından geçerken kendi havasıyla İslam''dan referansla bir yol inşa etme çabasına girdi. Sezai Karakoç, İsmet Özel ve Ali Bulaç bunun entelektüel söylemlerini ürettiler Türkiye''de. Ortadoğu''da ise Seyyid Kutup''un "hakimiyet Allah''ındır" tezi baskın bir söylem haline geldi. Bu dönemde İslami hareketlerin siyasal talepleri, kuru bir ideolojiye, mutlakıyetçi bir siyasete ve eklemleyici bir stratejiye savruldular. İslamcılık önemli ölçüde otoriter, tahakkümcü ve mutlak ideolojilere büründü. Reddiyecilik, İslamcıların ana vasıfları haline geldi. Çağdaş düzenler( Bulaç), Batı medeniyeti(Karakoç) ve teknoloji-medeniyet(Özel) İslam diliyle reddedildi.

Küresel dönemin yeni siyasal arayışlarında ise çoğulculuk, sivil toplum, insan hakları ve demokrasi söylemleriyle bütünleşen İslamcılık yaklaşımları gelişmeye başladı. İslamcılık, anti-emperyalist, Batı karşıtı ve İslam devleti talepleriyle yüzleşmeye yöneldi. Küresel gelişmelerden etkilenerek çatışmacı yönlerinden çok uyum yönlerini öne çıkardı. Müslüman demokrasi söylemi, İslam devleti teorisinin yerini aldı. Sonuçta üç tarihsel aşamada üç İslamcılık biçimi gelişti.

12 yıl önce
İslamcılığın üç hali
Müslümanlara musallat olan "yanlış enerji"!
Çocukları ‘yollamadan’ önce...
İkiyüzlü dünyanın 200 günü
Garson nereye baksın?
İnsafsız takas!