|
Koronada on gün

Kovid pozitif sürecimde onuncu günü bugün tamamladım. İlk gün hafif ateş ve halsizlikle başladı. Özel bir hastaneye giderek test yaptırdım. Birkaç saat sonra pozitif çıktınız mesajı geldi. Arkasından da sağlık bakanlığı ekipleri evimize geldi ve herkese test yaptı. Gece yarısını bulmadan hanım ve kızımın da pozitif çıktığını öğrendik. İlaçlarımız getirildi. Bizi evde on günlüğüne karantinaya aldılar. İlaçlarımı kullanmaya başladım. Gece yarısından sonra ateş ve ağrılar içinde kıvranıyordum. Tansiyonum da yükseliyordu. Zaten kronik tansiyon hastasıyım. Sabahı sabırla bekledim. Sabah olunca, hanım 112 arayıp ambülans istedi. Kısa süre sonra ambulans geldi. Hemşire önce nabız ve tansiyon kontrolünü yaptı. Daha sonra ambülansla hastaneye gittik. Hangi hastane diye sorduğumda “Sancak Tepe Covit Hastanesi” diye cevap verdi. Ben Bulgurluda ikamet ediyorum. Burası bize epey uzak, neden daha yakın hastaneye götürmüyorlar ki diye düşünürken , kovit hastanesi olmasının daha iyi olacağını düşünüp diye teselli buldum.

Ambülansımız hastanenin kapısına yanaştı. Henüz rahat yürüyebiliyordum. Tertemiz, kocaman bir salonun içine girdik. Ortalık çok tenhaydı. Doktor sosyal mesafeyi koruyarak sorular sordu ve ben de cevaplar verdim. Sonra bana küçük bir serum verdiler. Serum bitince yeniden bayan doktora tahlil yapıp yapmayacaklarını sordum. Gerek olmadığını söylediler. Yeniden ambulansla geri evime gönderdiler. Ne kan tahlili yapıldı ne de ciğerlerimle ilgili bir filim çekildi. Hastalığımı yeni duyan bir çok arkadaş ya beni arıyor ya da mesaj atıyordu. Mesajlardan biride Külliyede çalışan bir arkadaşımdı. “Gerekirse hastanelerde size yardımcı olalım, elimizden ne gelirse” diyordu. Eğer ihtiyaç olsaydı yaparlardı herhalde diye düşündüm. Elbette hep ayrıcalıklı davranmaya karşı mesafe içinde olma tutumuz da bazen böyle başımıza bela oluyor!

Eve döndüğümde hanım daha da kötüydü. Üşüyordu, ciğerlerim ağrıyor diyordu. Kızımda fazla bir olumsuzluk gözükmüyordu. Benim de halsizliğim ve ağrılarım artıyordu. Herkes mutlaka bir tomografi çekmelisin diyordu. Bize bir Hızır yetişti. Dr. Fatih’ti bu Hızır. Hayatını mazlumlara, Suriyelilere, yoksullara, hastalara bakmaya adamış bir tıp Hızır’ı. Onunla birkaç yıl önce İdlip’e iki günlük yardım faaliyetlerinde beraber olmuştuk. Beni aradı, durumumu sordu ve Ümraniye Devlet Hastanesi’ne gidip tahlil ve tomografi çekmemi istedi. Oradaki doktor arkadaşlarına gerekli bilgiyi vermişti. Oğlumla beraber arabamızla gittik. Tahlilleri ve çekimleri yaptık. Şükürler olsun ki kovit ciğerlerime sıçramamıştı. Fatih bey yeni reçete yazdı. Onları aldırdık. Hanım daha da kötüleşiyordu. Birden baygınlık geçirdi. Ambülansı aradık. Yine zamanında geldiler. Fakat gelen hemşire yatak odasına kadar ayakkabıyla girdi. Galoş kullanmaması beni rahatsız etti. Hanımı alarak Göztepe Tıp Fakültesi Hastanesi’ne götürdüler. Orada profesör bir arkadaşım çalışıyor. Ona mesaj attım. Sağ olsun hemen ilgilendi. Bana durumu ile ilgili bilgi de verdi. Hanımın durumu daha kötü çıkmıştı. Kovit ciğerlerine sıçramıştı. Ama çok şükür zamanında müdahale edilmişti. O hala tedavi görmeye devam ediyor. Durumu daha iyi.

Dünyanın dışına çıkıyor insan. Beş duyu alanın ötesine uzanıyor. Hastalık, büyük bir sıkıntı olduğu kadar büyük bir tecrübe de. Rüyalar paramparça. Uykular delik deşik. Ölen arkadaşları ve akrabalarını rüyanda görüyorsunuz. Sanki kısa “ahiret turu” yapıyoruz. Ölmeden önce ölmek bu mu acaba? Yaptığım anlamsız yanlışlar aklıma geliyor. Herkesi kucaklamak istiyorum. Dünyanın geçici olduğunu hastalık insana yakından hissettiriyor.

Mesaj atan veya arayan arkadaşlar insana sevinç ve umut veriyor. Zaten hepimize biraz yaşama anlamı veren de dostlarımız. Ölümlü günde insana dönüp bakmaları, selam vermeleri. Varolsunlar.

#Korona
3 yıl önce
Koronada on gün
Umutsuzluk öncesi sessizlik can sıkıntısı
İç siyaseti dış dinamik haline getirmek...
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’