|
Yunus Emre’nin dünyevileşme kritiği

Dünyevileşme kavramı ile başımız epeydir dertte. Önce sekülerleşme dedik ve arkasından da bu kavram geldi. Din çalışan sosyologlar veya din sosyolojisi alanında araştırma yapanlar, kavramı çok yoğun olarak kullanıyorlar. Bu güz döneminde, İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi’nde tasavvuf sosyolojisi adıyla bir ders verince hem hocalık yaptım hem de talebelik. Yeniden okumalara yoğunlaştım, kavramlar üzerinde düşünmeye çalıştım. Sosyoloji ile din arasındaki geçişlerde kullanabileceğimiz yeni kavramlar geliştirmeye gayret ettim. Bunlardan birisi de nefsi emmare toplumu oldu. Şahsi kanaatim dünyevileşme, nefsi emmare toplumuna doğru yürümektir.

Bugün de nefsi emmare toplum davranışı içindeyiz adeta. Zenginleşme ve konforla beraber, ruhaniyetten kopuyoruz, maneviyatımız zayıflıyor. Bunu Yunus Emre, bir şiirinde çok güzel ifade ediyor. Şehir, bir toplum formudur. Bu topluma hitaben konuşur Yunus. Aslında yaşadığı zamanda karşılaştığını düşündüğümüz şehir, tüm zamanların nefsi emmare toplumunu simgeliyor.

Harifler cümlesi taata meşgul

Olupdur cümlesi sultanına kul

Oturur cümlesi han meclisinde

Ferahlar u kadehler ellerinde

Feragat oldı bunlar hoş geçerler

Sürer saki şarab dün gün içerler

Ferah oldu bular kayguları yok

Eğinleri bütün karınları tok

Yunus Emre bu dizelerle şehir/il toplumunu ciddi anlamda eleştiriyor. Bu toplumu zevk ve sefa peşinde koşan, tok olan, kaygısız yaşayan ve sultana itaat ile geçen bir gündelik yaşam içinde tasvir eder.
Dünyayı, dünyevi yaşayan bir toplumu anlatıyor.
Yunus, bu toplum biçimine olumsuz bakar. Bunu olumsuzlar. Adeta Farabi’nin 10. Yüzyıl’da “cahil medine” dediği olguyu o da Anadolu’da müşahede ediyor.

Nefsi emmare toplumunda ortaya çıkan dünyevileşme tutumları temel özellikleriyle anlatılıyor. Nelerdir bunlar? Hazlar ve zevklere dalmak, iktidara tapmak veya onunla köle ilişkisi kurmak, kaygısız ve dertsiz yaşamak, refah düzeyi yüksek olan standartlarda hayatı geçirmek… Şehir formundaki toplum, kolektif bir benliği temsil ediyor. Sosyolojik bir nefistir bu nedenle. Bu kolektif benlik, en alt toplum düzeyidir. İlkel toplum budur aslında. Araçların ilkelliğinden öte, ruhun ve maneviyatın ilkel olduğu bir düzeydir. Salt maddi ihtiyaçlarla hayatını sürdürmekte. Yemek içmek, zevk, iktidar ve karın doyurmanın peşinde koşmaktadır. Varoluşun ahlaki ve olgunlaşmanın nüvelerini içinde taşımıyor. Yerinde sayan ve tekamül etmeyen bir toplumdur. Bu nedenle hep ham kalmaya mahkûmdur.

Yunus Emre’den bugüne çok yıl geçti. Teknolojilerimiz çok gelişti. Tarım toplumu da değiliz, göçebe ve avcı toplumu da. Endüstri toplumuyuz, bilgi toplumuyuz, ağ toplumuyuz… Çok ilerlemiş bir toplumuz! Fakat bütün bunlar içinde hızla dünyevileşiyoruz. Müslüman toplumlar da dünyevileşiyor. İktidar ve güç için, para ve zevk için savaşıyoruz. Kaygılarımız da dertlerimiz de bunlar. Dünyevileşmeye batmışız! Heidegger’in “dünyaya batmak” dediği şey belki de budur. Dindarlar da dünyevileşiyor. Onlar da dünyayı, dünyevi yaşıyorlar. Yunus Emre, dünyevileşen toplumu yerden yere vuruyor. Zevk ve safa ile kaygılardan kurtulacağını sanıyor insanoğlu. Yunus Emre, bu toplumdan kaçarken aslında dünyevileşmeden kaçmakta. Ferdiyete yönelişi, bir modern zamanlar bireyciliğinin ötesi. Dünyevileşme, dosta gitme yolu üzerinde ortaya çıkan engeller. Yunus, bu yolda yürürken onunla karşılaşır. Aslında hepimiz için bu geçerli. Göçerlik olan hayatın kendisi değil mi? Burada göç, dosta doğru değil mi? O zaman yol üzerinde karşımıza çıkan nefsi emmare kabilelerine, şehirlerine ve zamanlarına takılıp kalmak niye? Yol, dağda geçmiyor artık. Yol, nefsi emmare şehirlerden geçiyor. Burada dağlar, nehirler ve eşkıyalar yerine karşımıza çıkan top yekûn dünyevileşme. Yunus Emre Yılı içinden geçiyoruz. Onun gibi göçerken, dosta giderken üzerinde yürüdüğümüz dünya yolunun mahkûmiyetlerinden çıkmak için yine ona kulak verelim.

#Yunus Emre
3 yıl önce
Yunus Emre’nin dünyevileşme kritiği
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi