|
Soma faciası: 45 dakika ve patron zihniyeti

İsimler geçiyor önümüzden. Başında madenci yazıyor. Rakamlar akıyor önümüzden 151-250-284... Grafikler geçiyor ekranlardan. ''Trafo''yu işaretliyor sunucu, ocağa yayılan alevleri gösteriyor.

Acı hikâyeler anlatıyor sağ kurtulanlar. ''Arkadaşlarım gözlerimin önünde öldü. Maskeler yetersiz kaldı. ''Nefes''e ulaşmaya çalışırken düştüler tek tek arkadakiler'' diyor biri.

Babayla oğulu, abiyle kardeşi, yeğenle amcayı birbirine sarılmış halde bulmuşlar. Zor ayırmışlar cansız bedenleri.

Arada istatistikler veriliyor, ''Türkiye kaza oranlarında Çin''i bile geride bıraktı'' diye başlayan... Yıllar sıralanıyor sonra, ''1992''deki Kozlu kazasından en büyük facia'' cümlesi zihinlerimize kazınıyor.

''Türkiye''nin en güvenli madenlerinden biriydi'' diyor uzman...

İsimler, rakamlar, grafikler, hikâyeler, son dakikalar arasından bir şifre gibi beliriyor ''45 dakika.''

Soma faciasını iki kelimeye sığdırıyor.

***

Dört gündür izlediklerimiz, duyduklarımız, madencilerin hikâyeleri, devletin denetimlerinden geçer not alan güvenlik önlemlerinin işlemediğini gösteriyor. İster adına ihmal deyin ister kaza; yangın çıktıktan sonra, o önlemler işe yaramadı, kağıt üzerinde kaldı ya da hedeflenenin tersi sonuçlar doğurdu...

Elektrikler kesildiği için zehirli gazı dışarı atacak havalandırma sisteminin çalışmaması gibi nedenler tedbirlerin neden işe yaramadığını izah etmeye yetmiyor. Bu ve benzeri arızalar zaten risk senaryosunun içinde olması gerekiyor.

Sağ kurtulan madenciler tatbikatlarda 45 dakikada ocağı tahliye etmek için eğitim aldıklarını anlatıyorlar. Çünkü gaz maskeleri ancak 45 dakika temiz hava sağlıyor. Bir işçi ''45 dakikada madeni terk etmek mümkün değil. En hızlı 1 saatte çıkabiliriz'' diyor. O da yüzeye yakın bir noktada mahsur kalındıysa.

Bir maskeyle 45 dakika. Başka şekilde hayatta kalma şansı verilmiyor işçilere. Önce maske, sonra zehirli gaz! Özeti kaza.

Maliyeti düşürüp, kar oranını arttırmakla övünen işletme sahibinin anlattığı ''yaşam odaları''nın yalan olduğunu anlıyoruz bu arada. Yaşam odası denilen depodan 14 cansız beden çıkıyor.

Mesaisini tamamlayanlar yüzeye çıkmadan, bir sonraki vardiyanın başlatıldığını anlatıyor madenciler. ''40-45 dakika kalmıştı vardiyanın bitmesine patlama oldu'' diyorlar.

Anlıyoruz ki ''1 ton kömürü 150 lira yerine 50 liraya mal etmeyi başardım'' diyen patronun sırrı bir vardiya bitmeden ikinci vardiyayı başlatmak, 45 dakikayla 780 işçiyi çarpıp yüksek verimlilikle eşitlemesiymiş.

Verimliliği maksimize ederken, kaza anında 800 canı da alevlerle, karbon monoksitle çarpacağını hesap etmek istememiş.

Can sıkıcı iki ayrıntı daha.

''Emniyetçi'' denilen güvenlik görevlilerinin havalandırmaya yönlendirdiği madenciler geri dönmüyor. Bu talimata uymayanlardan önemli bir kısmı kurtuluyor.

Özellikle genç madenciler maskelerdeki zehirli havayı engelleyecek klipsleri açmamışlar. Adeta ölümü solumuşlar.

Güvenlik eğitiminin yeterli olup olmadığını bu örnekler özetlemiyor mu? Yasaya, yönetmeliklere kağıt üzerinde uyum, ne yazık ki ölüm yolculuğuna, zehirli bir nefese dönüştü.

Bunlar can kayıplarını arttıran ihmaller mi? Savcılık soruşturması adını koyacak.

Sonuç ne çıkarsa çıksın, kazanın nedeni ne olursa olsun iş güvenliğinde faciaları doğuran bir seviyedeyiz. Hükümet, sendikalar, medya, sivil toplum kuruluşları, dünyanın en iyi iş sağlığı ve güvenliği yasalarından birinin neden kağıt üzerinde kaldığını sorgulamalı. Bunu yapmazsak daha çok Soma''lara ağlarız.

''Maksimum kar-yüksek verimlilik'' çarkında insanları modern kölelere, sayıya, rakama, istatistiklere dönüştüren patron zihniyetiyle başlamalı bu sorgulama.

***

Türkiye, faciaya ağlarken, diğer maden ocaklarında bir gün tatil ilan etmeyecek kadar insanlıktan, empatiden, gözyaşından uzak bir patron zihniyetinden söz ediyorum. 4 gün sonra basının karşısına çıkıp 284 işçi kendi maden ocağında can vermemiş gibi, hastalığından, gelecek planlarından söz eden bir zihniyet. ''Buz gibi olmuşsun babam'' feryadını anlayabilir mi böyle bir zihniyet.

Evet bu zihniyeti sorgulamakla başlamalı.

Peygamberimiz (sav) ''İşçi kardeşleriniz sizin işlerinizi yapan kimselerdir. Allah onları ellerinizin altına verdi; dileseydi sizi onların eli altına sokabilirdi. Öyleyse, yanınızda işçi çalıştırıyorsanız, yediğinizden onlara da yedirin, giydiğinizden giydirin. Onlara güçlerini aşan bir iş teklif etmeyin; eğer zor bir işi yapmalarını isterseniz, siz de onlara yardım edin!'' diyor.

O''nun rehberliğine inanan kadroların iktidarı, yüksek kar güdüsüne insanı feda eden sistemi ve işveren anlayışını sorgulamayacaksa kim sorgulayacak?

''Buz gibi olmuşsun babam'' diye feryad etmesin çocuklarımız.

***

Soma''da şehit düşen 284 evladımıza Allah''tan rahmet, arkasında bıraktıkları binlerce yakınına başsağlığı diliyorum. Mevlam cennnet kapılarını onlara açmak için milletin dualarını vesile kılsın.

10 yıl önce
Soma faciası: 45 dakika ve patron zihniyeti
Kamu personeline yol ve yön gösteren soru ve cevaplar (9)
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?