Biliyorsunuz bu günlerde tüketicilerin, astronomik cep telefonu faturalarının üstüne "deprem vergisi" adıyla gelen ek vergileri kınadıkları sessiz eylemleri gündemde. Tüketicileri eyleme yönelten sebep, nereye gittiği açıklanmayan sabit ücret ve vergilerle kabaran fatura rakamları yetmiyormuş gibi GSM şirketlerinin özellikle deprem zamanı en çok ihtiyaç duyulan anlarda cep telefonlarının çalışmamasıyla gfün yüzüne çıkan kalitesiz (ayıplı) hizmet anlayışıydı. Bu nedenle Müstakil Tüketiciler Birliği''nin sözcülüğünü yaptığı yüze yakın sivil toplum kuruluşu, İletişim Özgürlüğü Platformu adıyla birleşerek "Konuşmama hakkımızı kullanıyoruz" sloganıyla 15-17 Ocak tarihlerinde tüketicinin sesinin artık duyulması gerektiğini haykırmıştı.
Tüketicilerin tüm yurtta takdir toplayan bu eylemi Ankara''dan ve Telsim, Türkcell gibi GSM şirketleri cephesinde duyuldu mu? Daha önemlisi, Ankara artık halkın genel olarak cebini ilgilendiren bu türden kararları alırken "tüketicinin görüşü alınma hakkı"nın varlığının vakit geçmeden farkına varacak mı diye bekliyoruz.
Milenyuma girerken ülkemiz tüketicilerinin İletişim Özgürlüğü Platformu çatısı altında yürüttüğü bu eylemin sonuçlarını beklerken, 1-2 Şubat tarihlerinde cep telefonları konusu bu sefer farklı bir görüntüyle gündeme geldi. Farklı diyorum, çünkü tıpkı benim cep telefonuma gelen eylem içerikli mesajın gönderen kısmının belirsizliği gibi, bu tarihlerdeki etkinlikleri tam olarak kimin yaptığı tam olarak anlaşılamadı. Konuyla ilgili aldığım iki mesajdan biri eylemin failinin meçhul olduğunu düşündürürken, bir diğeri Tüketiciler Derneği (TÜDER) tarafından gönderilmişti. Daha önce de yazmıştım; bu mesajları ilk okuduğum anda eylemin kimliksiz olacağını düşündüm ve ister istemez "Bu işte bir iş var... Sakın bu kimliksiz eylem tüketicilerin haklı cep telefonu protestosuna karşı bir hareket olmasın..." diye geçirdim içimden. Ancak endişelerimin bir vehimden ibaret olup olmadığını anlamam için eylem yapılacağı bildirilen tarihi beklemek gerekiyordu.
Kimliği belirsiz eylem için ilan edilen 1-2 Şubat tarihi geldiğinde, şüphelerime rağmen iyimser bir bakış açısıyla gelişmeleri Anadolu Ajansı gibi kaynaklardan takip ettiğimde endişelerimde haksız olmadığımı anladım.
Herşeyden önce tüketicilerin daha önceden 15-17 Ocak tarihlerindeki eyleminden farklı olarak bu faili meçhul eylem somut anlamda daha küçük çaplı ve lokal bazı faaliyetlerle sınırlı kaldı. Oysa bir önceki eylem için bir araya gelen 100''e yakın dernek-vakıf, eylemin bir bütünlük ve ortak olduğu için etkili mesajlar çerçevesinde yürümesine katkıda bulunmuştu.
Acaba tüketicilerin cep feryadının sesini kısmak isteyenler kimlerdi, bilmiyorum, telefonuma gelen kimliksiz eylem mesajlarının faillerini de hala bulamadım... Ama merak etmeyin; Müstakil Tüketiciler Birliği Genel Merkezi''nden aldığım haberlere göre İletişim Özgürlüğü Platformunun eylemleri örgütlü ve düzenli olarak, sonuç alınıncaya kadar sürecek.
Ankara''dan Leyla ÖZÜMTÜRK isimli bir okurumuzun şikayeti. Kanunda kuralları belirtilen kampanyalı satışlarla ilgili. Ancak bu tüketicimizin şikayeti Milpa''nın yürüttüğü bu kampanyanın hiç de öyle kurallara kaidelere uygun yürümediğini düşündürüyor. Endişeniz olmasın. Yazınızda kısaca Teslimatın, ilan edilen en son tarih olarak bildirilen Eylül''den bu yana belirsizliğini koruduğunu belirtmişsiniz. 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun''un 7''inci maddesine göre ilan ve taahhüt edilen mal ve hizmetlerin teslimatının zamanında yapılmaması durumunda satıcı, bayi, acenta, temsilci, imalatçı-üretici ve ithalatçı müştereken ve müteselsilen sorumludur. Yani ilgililer, "Ne yapalım Tofaş arabayı vermiyor" diyerek sorumluluktan kurtulamazlar. Ayrıca bu sorumluluğa aykırı davranışlar da suç ifade etmektedir. Sözünü ettiğiniz bilgi ve belgeleri bekliyoruz.
