Tayyip Erdoğan karşıtlığında bir araya gelen ‘Benzemezler’ ittifakında sona doğru gelindiği anlaşılıyor. 6’lı masa bütün ayaklarıyla sarsılıyor. Yedinci ortak kazan kaldırdı. Medya destekçileri farklı telden çalıyor. Belediye başkanları pusu kurmuş, zabıtadan mangalar oluşturmuş. Finansörler tahsil derdine düşmüş. İfşalar, iddialar havada uçuşuyor.
Yıkım amacıyla bir araya gelen ‘yurttan sesler’ korosunun solistleri, Erdoğan karşıtlığı şarkısını uyum içinde söylüyor. Lakin diğer şarkılara sıra gelince, kakofoni başlıyor. Bugünlerde en şiddetli bir şekilde hissediyoruz bu kakofoniyi.
“Ne olursan ol, Tayyip Erdoğan’a karşı isen gel” kafasıyla bir araya gelindiği için ilk başlarda bu uyumsuzluğu gizlemeyi başardılar. Zamanla hem Tayyip Erdoğan’ı deviremeyeceklerini anladılar hem de “Devirirsek ne olacak” sorusunu sormaya başladılar. İşte tam bu noktada film koptu.
İşin esasına baktığımızda herkes kendi hesabını görmek için diğerini kullanmaya karar vermiş. “Sonra ne olacak” sorusu ile birlikte tüm sorunlar ve görüş ayrılıkları hep halının altına süpürülmüş. 2019 seçimlerinden aldıkları gazla birlikteliklerini daha ileri taşımak için yuvarlak masa etrafında toplanmaya karar verdiler. Ne olduysa işte o masada oldu.
Masa kurulunca sadece “Erdoğan ne kadar kötü biri” diye dedikodu yapmakla zaman geçmez. Anlaşılan içlerinden biri “Eee Erdoğan’ı devirince ne yapacağız” demiş olmalı ki işler karıştı. Ya da “6 toplantı yaptık geldiğimiz noktada yine Erdoğan kazanıyor” denilmiş de olabilir. Zira kendilerine yandaş farklı farklı araştırma şirketlerine yaptırdıkları anketler bile onlar için iç açıcı değil.
CHP etrafında bir araya gelen gizli-açık ortaklar, artık birbirlerinin açıklarını, eksiklerini dillendirmeye başlamış. Gürsel Tekin, “HDP’ye bakanlık vereceğiz” derken; İYİ Partililer, “Hayır veremezsin, HDP ile aynı masada olmayız” karşı cevabını veriyor.
CHP, “HDP sayesinde ihale aldınız” diyor. HDP, “İYİ Parti’nin uğradığı kıraathanede çay bile içmeyiz” meydan okumasında bulunuyor. Akşener, İmamoğlu’nu ziyaret ediyor, Kılıçdaroğlu Mansur Yavaş ile poz veriyor. CHP’nin kılıcını sallamaktan kolları kas yapan gazeteciler, “Kılıçdaroğlu’na aday olma” diyor. Kılıçdaroğlu, o gazetecinin patronuna sallıyor.
Gelinen durumun nasıl bir kargaşa ve kakofoniye dönüştüğünü en iyi anlatan şey ise Kemal Kılıçdaroğlu’nun son sosyal medya paylaşımı oldu.
İttifakın içinde bulunduğu ruh hali, Kemal Kılıçdaroğlu’nun cümlelerine de yansıdı. Sade bir dil ve anlaşılır cümleler kuran Kılıçdaroğlu’nun, dün sosyal medya üzerinden yaptığı paylaşımların dili oldukça sorunluydu.
Kemal Bey, birilerine üstü örtülü mesaj vermek için yazdı, anladık da yine de daha sarih bir dille kime mesaj vermek istiyor idiyse yazabilirdi. Anlaşılan Kemal Bey’in ruh hali de bayağı karışık.
Sayın Kılıçdaroğlu, son paylaşımları ile ittifak ve parti içine mesaj vermek istemiş. Her ne kadar biz anlamasak da bu mesajların muhatapları meseleyi anlamıştır. Bakalım bu karmaşık mesajların muhatapları, Kemal Bey’in “Çekilin önümden” ifadesinin gereğini mi yapacak, yoksa onlar da üstü örtülü benzer cümlelerle karşılık mı verecek?
İnfiali önleyen tutuklama
Gülşen adlı bir şarkıcının, İmam Hatiplilerle ilgili söylediği sözler büyük tepkilere neden olmuştu. Bu hakaretlerinden dolayı yargılanması kaçınılmazdı. Ancak, tutuklanması bazı tartışmaları beraberinde getirdi.
Hakaret suçunun tutuklu yargılamayı gerektirmediği tezi üzerinden yapılan eleştiriler neredeyse Gülşen’i masum gösterecek boyuta ulaştı. Dini değerler üzerinden yapılan tartışmalar, hakaretler, bu ülkede hangi acılara sebep oldu hepimizin malumu. Bugünlerde birilerinin eski hevesler içinde olduğu şüphesiz.
Gülşen’in bir süreliğine tutuklanmasına bu açıdan bakmak lazım. Öfkenin kabardığı, gözlerin karardığı anlarda, ortamı sakinleştirmek için aklıselim davranmaya ihtiyaç var. Gülşen’in bir süre tutuklanması, belki de bir infialin önlenmesine vesile olmuştur. Zira kimlerin ne tür provokasyon hesabı içinde olduğunu bilmiyoruz.
