Bir suç
uş. Örgüt çerçevesinde her alanda görevlendirmeler yapmış.
Belediye başkanları, meclis üyeleri, şirket sahipleri, ihale organizatörleri, medya çeteleri
, sosyal medya yapılanmaları ve daha birçok örgütlenme kurmuş.
Bunları yaparken
yapmış.
, aklınıza gelebilecek bütün örgütlerle. Aklınıza gelebilecek bütün siyasi parti mensuplarıyla.
PKK ile masaya oturmuş, pazarlıklar yapmış, milyon dolarlar aktarmış
. Onu desteklemeleri karşılığında
PKK’nın verdiği listedeki isimleri belediyelere şirketlere yerleştirmiş.
KANDİL’E PARA, MEDYAYA PARA. BÜTÜN OMURGASIZLAR BİR ARADA.
. Türkiye ve Avrupa’daki terör gruplarına akmış.
İşadamlarına akmış. Medyaya akmış. Gazetecilere akmış. Kiralık “kalemler”, tetikçiler tutmuş. Siyasi ihaleler
dağıtmış. Herkesi para ile satın almış. Bütün
etrafında toplamış.
Arkasında
FETÖ desteği var. PKK desteği var. Avrupa desteği var, ABD ve İsrail desteği var.
Bu desteklerle bir “
” olarak yola çıkmış ya da çıkarılmış. Korkunç bir medya gücüyle
, mobilize etmiş. Hiçbir şey yapmadan, hiçbir şey vadetmeden, sadece şirinliklerle,
seçimlere sokulmuş ve kazandırılmış.
HERKESİ KULLANMIŞ, HERKESE KAZIK ATMIŞ.
İlkesizliğin, omurgasızlığın
her türünü sergilemiş. Profesyonel yalanlarla herkesi uyutmuş, tavlamış. Türk siyasi hayatında
örneği görülmemiş bir “ucuzluk” sembolü
olarak alabildiğine pazarlanmış.
En yakınındakileri satmış
. Kendisine güvenenleri yolda bırakmış.
Herkese ihanet etmiş. Kendisine imkân ve güç verenleri sırtından hançerlemiş.
Hiçbir milli kimliği olmamasına rağmen,
Türkiye’nin kutsalları ile dalga geçmesine rağmen
, bir proje olarak bu ülkenin önüne sürülmüş.
Türkiye’yi
küçültme, içeriden vurma, zayıflatma, zaaf içinde bırakma
, toplumsal ayrışmanın fitilini ateşleme, Türkiye’nin geleceğini ipotek altına alma yönünde ne kadar adım atılması gerekiyorsa onun üzerinden atılmış.
BEN ONU ADAYKEN FARK ETTİM. SAATLİ BOMBAYDI, “PROJE”YDİ.
Onu ve üstlendiği
rolü daha ilk İBB adayı olduğu zaman fark ettim. Hiçbir
, hiçbir
üm olmamasına rağmen kendimce bir savaş verdim.
Eksenim Türkiye idi. Buradan bakınca bu
ülkenin geleceğine nasıl bir saatli bombanın kurulduğunu
kavradım.
Bana göre o aslında
Türkiye kimliği taşımıyordu
. Böyle bir derdi loktu. Bir
vesayet, işgal, rehin alma operasyonunun aygıtıydı
. Bu rolün FETÖ ayağını gördüm. Avrupa/İsrail ayağını gördüm. “
” diye yazılara başladım.
Bir çıkarım ya da öfkem yoktu ama Türkiye için büyük tehditti. Ve bu tavrımdan asla vazgeçmedim.
Bir gün
biliyordum, bir gün
bu devletin ona hesap soracağını
bekledim. Bir gün milletin her şeyi görmeye başlayacağını biliyordum.
O TÜRKİYE İLE SAVAŞIYORDU! TÜRKİYE’Yİ KÜÇÜLTME PLANININ PARÇASIYDI
Türkiye Cumhuriyeti
kanunlarını kullanarak, demokrasisini kullanarak, siyasi sistemini kullanarak, Türkiye’ye savaş açmış bir kişiydi o
. Kirli çamaşırları
,
örtülüyor, plan işliyordu.
Temsil ettiği şey bir tür yeni Türkiye projesiydi.
ve ABD/Avrupa desteğini alarak
İstanbul’u ele geçirmişler, sıra Türkiye’yi teslim almaya gelmişti.
terörünü atlatan, 17/25 Aralık ve 15 Temmuz’da yaşanan çokuluslu müdahaleleri atlatan
Türkiye, bir “çokuluslu proje”den daha kurtuldu.
Mesele sadece Ekrem İmamoğlu değildi.
Sadece bir kişi değildi. Mesele Türkiye’ydi ve kavganın adresi burasıydı.
GÖRGÜSÜZ, CAHİL, KİBİRLİ, ŞIMARIK VE AÇ GÖZLÜ. TAM ARADIKLARI ADAM!
İş, onun yolsuzluklarıyla,
düzenbazlıklarıyla, devlete parmak sallama
larıyla sınırlı değildi. Onun kendini hukukun ve Türkiye’nin üstünde görmeye ayarlı
görgüsüz kibri, şımarıklığı, açgözlülüğü
ile sınırlı değildi.
Bu özellikleri taşıyordu ve
Batı’nın aradığı formata tam uyuyordu.
Ama işin aslı, Batı’dan ardı ardına gelen “
”, yeniden kontrol altına almaya dönük planların onun üzerinden uygulanmasıydı.
FATİH’İN KABRİNE GİTTİĞİ O GÜN… 1453’ÜN HESABINI SORMAYA GELDİ…
Fatih’in kabrine bile elleri arsasında hesap soracak gibi, türbesine tekme atacak gibi, 1453’ün hesabını soracak gibi giden
bir taşeron kişilik, nasıl bir Türkiye hedeflendiğinin açık kanıtıydı.
modelinin Türkiye ayağıydı.
Küresel sömürü ağının Türkiye tetikçisi
ydi. Ama Batı’dan verilen bu rolü taşımak için bile
Onlara bile hafif gelmeye,
gelmeye başlamıştı. Onlar bile bunu
gelmişti. Oysa hep istedikleri kişilikte kullanılabilecek bir aparattı.
SUÇ İMPARATORLUĞU, HIRSIZLIK ŞEBEKESİ, İSTANBUL’DA KURULAN “PARALEL DEVLET” ÇÖKERTİLDİ.
Siyasi ömrü yetmedi.
Duvara tosladı. Kurduğu suç imparatorluğu yıkıldı. İstanbul’da kurduğu Paralel Devlet dağıtıldı
. Kurduğu
çökertildi. Devletin, milletin malına, mülküne yönelen bir
son verildi.
Muş’ta doğru dürüst
adresi bile olmayan bir şirkete 95 milyon para aktaran
, bütün ekibi zenginlikler içinde yüzen,
siyasi hedefi için sadece İstanbul’u değil bütün ülkeyi
, bütün milleti satan,
ve girişim daha sona erdi.
Bir çokuluslu müdahale daha yok edildi.
ZATEN TASFİYE EDİLECEKLERDİ. MEZARINI KENDİ ELİYLE KAZDI.
ABD’de Trump geldi, rejim değişti. Avrupa kendi derdine düştü, “Bizi savunun!” diye Türkiye’ye yalvarmaya başladı.
Her devlet merkez iktidar alanını güçlendirip küreselci aparatları temizlemeye başladı. Savunma kalkanlarını güçlendirip içerideki operasyon aygıtlarını tasfiye etmeye başladı. Türkiye de.
Ekrem ve çetesinin tasfiyesinin siyasetle, demokrasiyle, ifade özgürlüğüyle, kişisel haklarla bir alakası yok. Zaten tasfiye edilmesi gerekiyordu.
Suç imparatorluğu, mafyatik yapılanması işleri kolaylaştırdı. O kadar malzeme verdi ki, bu haliyle zaten ayakta kalamazdı.
CHP TÜRKİYE İÇİN BİR İÇ TEHDİTTİR. BİR “İÇ OPERAYON KARARGÂHI”DIR.
CHP’nin böyle birini savunması, bütün ikiyüzlülüklere, riyakarlıklara rağmen tutarlı. Ondan kurtuldukları için seviniyorlar. Çünkü CHP’yi de rehin almıştı.
Ancak CHP, yeni yapısı ve yönetimiyle Türkiye için bir iç güvenlik meselesi haline gelmiştir. Bir tür iç tehdit olmaya doğru gitmekte, bir milli güvenlik sorunu halini almaktadır.
CHP Türkiye ekseninde çıkmış, terörle yakınlaşmış, küresel çetelere sırtını dayamış, içeriden operasyon karargâhına dönüşmüştür.
Bu anlamda CHP yöneticilerinin tamamı sorunludur. Türkiye ile görülecek hesapları vardır. Bir tür intikam ruhuyla hareket etmektedirler.
CHP’DEKİ PANİĞİN SEBEBİ NE? “BAYKAL SONRASI CHP PROJESİ” ÇÖKTÜ. KORKULARI BU MU?
Ekrem ve suç örgütünün çökertilmesinden sonra CHP yöneticilerinde de bu yönde panik başladı. Kitleleri sokağa sürerken aslında üstünü örtmeye çalıştıkları bir ayıp, engellemeye çalıştıkları bir çöküş var.
Dünya küreselcilerin gerilemesi, devletlerin güçlenmesi dönemine girdi.
Sadece Ekrem’in suç örgütü değil, CHP’nin yönetim kadrosu da güç kaybeden küreselcilerin oyuncağı haline gelmişti.
Bu yöndeki şımarıklık ve azgınlık bir tarafa, Deniz Baykal’dan sonra CHP’yi dönüştüren, Türkiye karşıtı cepheye sürükleyen kadrolar, ilk kez o projenin de çöktüğünü hissetti. Panik buradan.
ABD, AVRUPA DESTEĞİ YOK. BİRER BİRER DEVRİLİYORLAR.
İşte şimdi o yapı arkasındaki gücü kaybetti. Sadece Ekrem ve suç örgütü değil, CHP yönetimi de arkasındaki ABD/Batı desteğini kaybetti. Çünkü dünya başka bir evreye girdi.
Savunmanın, güvenliğin, devleti güçlendirmenin, devlet ve milletle hesaplaşanları tasfiye etmenin dünyası bu.
Öyleyse daha çok şey değişecek. Yeni dünyaya ayak uyduramayan, eskinin örgütlenme ve liderlik modelleri çökecek, kadroları tasfiye olacak.
EKREM’DEN ERDOĞGAN ÇIKARMAK: TÜRKİYE’NİN ÖNÜNDE DİZ ÇÖKERLER.
Ekrem’den Erdoğan çıkarmak isteyenler diz çözecek!
Ekrem’den bir Erdoğan çıkarmak isteyenlerin büyük hayali suya düştü. Erdoğan yüz yılda bir gelebilecek bir doğal öncüdür.
Ekrem dışarıdan projelendirilen yapay plastik bir oyuncaktır sadece. Böyle bir mukayese bile mümkün değildir. Ama onlar yaptı işte.
Gerçeklikten bu kadar kopuk insanların, kadroların, partilerin Türkiye’nin geleceğinde yeri olmayacaktır. Onlara arka çıkanlarsa gün gelecek, Türkiye’nin önünde diz çökecektir.