Dünyaya tutulmak ile hayata tutunmak arasındaki fark her geçen gün kapanıyor.
Bir üslup sorunu yaşadığımız açıkça görülüyor. “İçimde acı kaldı” türküsünü oynayarak söylemek gibi bir sorundan bahsediyorum.
Kuşçuluk yapan bir tanıdığım var. Heyecanla aradı. Avrupa'dan yeni kanaryalar gelmiş. Hemen gittim. Kuşlara bakarken, hayranlığını ifade etmek için şunu söyledi: “Adamlar yapıyor yahu.” İşin aslı: Bozuyorlar, fakat güzel görünüyor. İyi de ötüyorlar.
Sonrasında çok düşündüm. Güzel görüntü verdiğimiz birçok şey de böyle değil mi? Bozulmuş, aslından uzaklaşmış, özünden kopmuş. Peki, biz bunun hangi tarafındayız?
Boğulmak, en acı verici sonlardan biridir. Allah muhafaza! Öte yandan, paraya boğulmak, parayla boğulmak diye bir durum var. İster miyiz?
Tavır alamazsanız taviz verirsiniz. Tavrımız kime ve neye karşı?
Kötü örnek ölçümüz olamaz. Ölçü nedir? Hak, hakikat, hakkaniyet. Bunlara uyuyor muyuz?
***
Yazımızın başlığı bu yüzden 'nasılsın' oldu. Sayısız cevap içinde en sevdiğim: “İyi diyelim, iyi olsun.”
Bugün Bursa'nın kalbi olarak gördüğüm Ulu Cami'yi yazacaktım. Anadolu kubbesini ayakta tutan sütunlardan biridir o. Selimiye, Süleymaniye gibi.
Araya ayrılık gayrılık giremez.
Ahmet Hamdi Tanpınar, Beş Şehir isimli kıymetli eserinin Bursa bölümünde şunları yazar: “Cedlerimiz inşa etmiyorlar, ibadet ediyorlardı. Maddeye geçmesini ısrarla istedikleri bir ruh ve imanları vardı. Taş ellerinde canlanıyor, bir ruh parçası kesiliyordu.” (Sayfa 123)
İşte bu inançla yapılmış her şeyi özlersiniz. Görme ihtiyacı oluşur. Turistler gezer, biz ise ziyaret ederiz. Çünkü çağırır. Bu davete defalarca icabet ettim.
“Sadelik, İslâm kültürünün temel özelliğidir.” Turgut Cansever söylüyor bunu. Bu ifadenin neye karşılık geldiğini Ulu Cami'de görürsünüz. Zaten kendisi de şöyle der: “Ulu Cami, tarihin en muhteşem örneklerinden biridir.” (Ev ve Şehir, sayfa 308)
Son yaşadığımız hadise de gösteriyor ki, vatanımızın manevi temelleri, gök kubbemizin sütunları tehdit ve tehlike altındadır. Artık bunlara saldırıyorlar. Çekinmeden, utanmadan.
Bin yıllık Anadolu tecrübesi bize şunu göstermiştir: Hayatın eli ağırdır. Düzeltelim: Kötülüğün eli ağırdır.
Peki, böyle bir saldırı altındayken, bizler ne yapıyoruz? Önceliğimiz, meşgalemiz, duruşumuz nedir? Birinci bölüm biraz da bunun için yazıldı.
***
Kötülük halden anlamaz, iyilik anlar. En azından, birbirimize karşı daha iyi olabiliriz. Saflarda oluşacak her boşluk, kötü niyetli kimselere fırsat ve cesaret verecektir. Bunun vebalini unutmayalım.