|
Bozkırları yurt, nehirleri derya yapanlar

Maveraünnehir havzasına dair yayınladığı önemli eser ve çalışmalarının yanında, alanında referans bir kaynak esere imza atan Prof. Dr. Hayrunnisa Alan hoca, “Bozkırdan Cennet Bahçesi – Timurlular” isimli eserinin önsözünün bir bölümünde şu önemli temel hatırlatmalarda bulunur, önemli sorular sorar. “Timurlu Dönemi ile ilgili Türkçe okuyabileceğimiz bazı çalışmalar olmakla birlikte bu hanedan döneminin Türk ve dünya tarihindeki ehemmiyeti göz önüne alınırsa mevcut çalışmaların yeterli olmadığını, daha pek çok çalışmaya ihtiyacı olmadığını anlarız. Söz konusu insanlar sürekli savaşmaktan başka bir şey bilmeyen kişiler mi, yoksa sanatı, kültürü himaye eden, imarı teşvik eden bir hanedan mı? Bilim ile ideoloji arasındaki en önemli fark, bilimin verilerden sonuca ulaşması, ideolojinin ise sonuç cümlesini söyleyip, onu doğrulayan örnekleri seçip diğerlerini gözardı etmesidir.”


Emir Timur isminin zihnimizde sadece Ankara Savaşı ve Yıldırım Beyazıd sultanımızın çağrışımlarından ve yaygın anlatılardan ibaret olması, aslında temelde haritamız ve hafızamız adına kayıp bir atlas parçası oluşturdu. Türkistan – Maveraünnehir – Orta Asya kavramlarından hangi kavram ve algı setini tercih edersek edelim, biraz da bu doğal “sosyal mesafe” sebebiyle 1300 ve 1500’lü yılların coğrafyasının inşa ettiği literatürün de uzağında kaldık. Hayrunnisa Alan hocanın, Ötüken yayınlarından çıkan eseri, sadece bölgeyi, dönemi daha yakından anlamak ve çalışmak isteyenler için değil, incelikle emek verilmiş her eseri mutlaka okumak gerektir kanaatinde ve gayretinde olan her okur için önemli bir kaynakça niteliğinde. Tüm okurlarımıza önerimizdir.


Seni tanıyanlar, tanımayanlar

Bir dergi içeriğini aşan hacimdeki yoğun ve akıcı dosya metinleri, röportaj ve portreleri ile, hacimli bir kitap kıvamındaki 2. sayısıyla okuru ile buluşan Aktüel Tarih, gerçekten de kıymetli bir iş yapmış. Evladiyelik diyebileceğimiz özel sayının kapağında bizleri, “Fatihten önce Fatih” mottosuyla, Yıldırım Bayezid karşılıyor. “Zamansız İmparator” başlığıyla Feridun Emecen hoca ile, “Rusya, dünyaya Timur’un armağanı mı?” şeklindeki kışkırtıcı soru üzerine Hayrunnisa Alan hoca ile gerçekleştirilen iki söyleşi bile bizi büyük bir arşiv deposunda uzun bir seyahata davet ediyor. Derginin Genel Yayın Yönetmeni Hakan Kekeç’in takdim paylaştığı bahis ise, açıkçası kişisel olarak da tarihsel olarak da durduğumuz yerin adıdır. “Nurettin Topçu, Yıldırım Bayezid’in huzuruna gider ve öyküsünün kahramanı şunu der. Bu topraklarda ruhlar ikiye bölündü: Seni tanıyanlarla tanımayanlar.” Biz yakından tanıyanlardan olmalıyız değil mi?


Piyalenin diğer yarısı nerede?

Özbekistan’da bir iftar ya da sahur sofrasında, bir sohbet meclisinde iseniz, siz masaya geldiğiniz gibi önce piyale ile birlikte yeşil çayınız gelir. Ve sonra o piyaleye çay dökülür ve ikram edilir. O da ne ? Piyale yani fincan, yarıya kadar bile zinhar doldurulmaz. “Biz Türkler” aralıksız çay içerken “dudak payı” bırakılmasını zinhar sevmeyiz, bardağı geri gönderir ve bardağın tamamını doldurmasını isteriz muhatabımızdan. Bu genellikle böyledir. Özbekistan’da ise genellikle yukarıda söz ettiğim gibidir. Sebebi ise çok güzeldir. Piyalenin, yarısının bile doldurulmasının sebebi, “sohbet etmeye, muhabbete devam edelim, sakın kalkmayasın, bardak daha yarım, sohbet daha yarım” demektir. Hatta tamamının doldurulması biraz nezaketsizlik hatta kabalık olarak görünür, “çayını iç de git” anlamına gelmektir. Bu da böyle başka bir inceliktir, güzelliktir. Hülasası, piyalemiz, fincanımız tam da yarım da olsa, muhabbetimiz daim olsun.


“Hepsi ehli sünnettir, itikatları sağlamdır”

1404’te Kastilya kralı 3. Henry’nin elçisi Ruy de Gonzalez de Clavajio, Semerkand’a gelir ve yaklaşık 3 ay kadar kalır. Dünyanın başka bir çok şehrinde giden Clavajio, Semerkant için yazdıkları kayda değerdir: “Şehre yaklaşan yalnızca dağ gibi yükselen ağaçları görür, evler aralarında görünmez kalır. Semerkand’ın bahçelerinde olduğu kadar sokaklarında da su arkları akar. Semerkand adını Semizkent şeklinde yazmak daha doğru olur. Zengin şehir anlamındadır. Dünyada pek az şehir Semerkand kadar güzeldir. Semerkandlıların hepsi ehli sünnettir, itikatları sağlamdır, dindardırlar, kanunlara uyarlar. Harikulade güzelleştirilmiş bir şehirdir. Özelliklerinden biri farklı mesleklerin birbirine karışmamış olmasıdır ki, bunun örneği belki birkaç yerde görünür. Her mesleğin kendi çarşısı vardır. Dünyanın en iyi kağıdı burada üretilir.”


Dikkatle, rikkatle!

Birinin övmesiyle mağrur, yermesiyle gamlı olma! Halkın övmesi de kötülemesi de nazarında aynı olsun! Sen esas Allah Teâlâ’nın senden râzı olup olmadığına dikkat kesil! İnsanlara dâimâ güzel ahlâk ile muâmele et. Allâh’ın vaadine güven! Fânîlerden bir şey bekleme! Doğruyu söyle ve korkma! Dâimâ Hak ile beraber ol! İnsanlarla lüzumundan fazla sohbet ederek ömrünü boşa harcama, aksi takdirde Allah’tan uzak kalırsın! Az uyu ve az konuş! Acıkmadan yeme ve ihtiyaç olmadan aslâ konuşma! Abdulhalık Gucduvani (Kuddise Sırruh)

#Maveraünnehir
#Hayrunnisa Alan
#Moğollar
#Emir Timur
#Orta Asya
#Özbekistan
2 yıl önce
Bozkırları yurt, nehirleri derya yapanlar
Biz kendimize yenildik…
Akıntıya Karşı: Yol haritası
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’