|
Doğu Akdeniz’de gözden kaçanlar – 1

Son dönemde Doğu Akdeniz’de baş döndürücü hızda gelişmeler yaşanıyor. İsrail, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin (GKRY) aleyhteki politikalarına rağmen Türkiye hem sahaya hem de masaya ağırlığını koymuş durumda. Türkiye ağırlığını koydukça da çıkan çatlak ses sayısı giderek artıyor. Elbette tüm bu sesler ve baş döndürücü gelişmeler arasında gözden kaçan gelişmeler var. Konu önemli ve sıcak olduğu için detayları atlamamak gerekiyor. Bu bakımdan tamamını tek bir yazıda ifade etmek güç olacağı için bu yazımda onlardan ilkini ele alıp, bir sonraki yazımda bir diğerini detaylandıracağım.

İSRAİL, MISIR VE GKRY ARASINDAKİ SORUNLAR

Doğu Akdeniz’de ispat edilen ve tahmin edilen potansiyel enerji kaynaklarına ilişkin olarak son dönemde atılan en stratejik adımlardan bir tanesi Türkiye’nin Libya ile vardığı mutabakattı. Bu mutabakat pek çok açıdan önem taşıyor ancak sadece Yunanistan’ın gösterdiği tepkiler bile Türkiye’nin ne denli büyük bir iş yaptığının göstergesi. Öte yandan Avrupa Birliği (AB) tarafından da yükselen tepkiler bizi pek şaşırtmıyor. Zira karşımızda; hiçbir yetkisi yokken, normal bir devletmiş ve adanın tamamını temsil ediyormuş gibi 2003, 2007 ve 2010 yıllarında GKRY’nin bölge ülkeleriyle Türkiye’nin ve Kıbrıs Türklerinin hakları hilafına yaptığı anlaşmalara sessiz kalan, üyesi Yunanistan’ın Libya’nın kıta sahanlığı haklarını gasp etmesine göz yumarak çifte standart uygulayan bir AB var.

Biz konumuza dönelim. Geçtiğimiz günlerde İsrail, GKRY’nin tek taraflı ilan ettiği sözde münhasır ekonomik bölgesinde (MEB) kalan “Afrodit” sahasında Rum tarafınca verilen ruhsatlara göre çalışmalarını sürdüren şirketler, İsrailli “Delek”, Teksas merkezli “Noble Energy” ve çok uluslu “Shell”e resmi bir yazılı bildirimde bulundu. İsrail bildiriminde, söz konusu şirketlere, sahanın geliştirilmesi (ticarileştirilmesi) için mutlaka İsrail’in onayının alınması gerektiğini belirtiyor. Elbette ilk bakışta bu durum Türkiye’nin Libya ile mutabakatı ile ilişkilendirilebilir. Oysa İsrail, kendi MEB’indeki küçük bir rezerve sahip olduğu düşünülen “Yishai” sahasıyla komşu ve 2011 yılında keşfedilen “Afrodit” sahasının kendi onayları olmadan ticarileştirilmemesi gerektiğini 2012 yılından bu yana dillendiriyor. Çünkü İsrail’in en başından beri Afrodit’ten çıkacak gazın kendi sahasından çekileceği gibi bir tezi var.

Diğer yandan, Afrodit sahası keşfedildiğinden bu yana tahmin edilen rezerv miktarı sürekli olarak aşağı yönlü güncelleniyor. Sahada halen üretime başlanılamamasının ardında çıkarılabilir doğal gaz miktarının mütevazi sevide olmasının yanısıra diğer farklı ekonomik gerekçeler de var. Ancak İsrail’in sahadaki şirketlere yazılı bildirim yaparak, ihtilaf çözülmeden ticarileştirme adımının atılamayacağına yönelik resmi bildirimde bulunması, Afrodit’ten üretim yaparak Mısır’a boru hattıyla gaz ihraç etme hayali kuran GKRY’nin ve Mısır’ın Akdeniz kıyısındaki İdku şehrinde kurulu sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) ihracat terminalinin pay sahibi ve aynı zamanda işletmecisi Shell’in planlarını suya düşürebileceğini söyleyebiliriz. Aslına bakarsanız İsrail’in bu yazılı bildirimi aynı zamanda, Doğu Akdeniz’de Türkiye’siz çözüm arayan cephenin kendi içinde kötü bir krize doğru yol aldığının da bir göstergesi.

İSRAİL’İN KONUŞULMAYAN STRATEJİSİ

İsrail’in bu yazılı bildiriminde ortaya koydu stratejisinin oldukça basit bir temeli var. İsrail, bölgede her geçen gün çok daha rekabetçi hale gelen doğal gaz piyasasında öncelikli olarak kendi sahasında bulunan rezervleri paraya çevirme derdinde. Akdeniz doğal gaz piyasasının yeni LNG tedarikçileriyle (ABD ve Mozambik) daraldığı, eski tedarikçilerin (Katar) üretimlerini arttırma kararı aldığı ve Mısır’ın yeniden denkleme girdiği bir döneme giriyoruz. Bu yüzden İsrail’in stratejisini, “Afrodit” sahasında ticarileşecek doğal gaz miktarı mütevazi kalsa da Doğu Akdeniz’de alternatif başka bir arz kaynağı olmaması ve bu işten para kazanılacaksa bunu öncelikle kendisinin kazanması gerektiği üzerine kurduğu görülüyor.

ÇÖZÜM NE OLMALI?

Hemen belirteyim ki bölgede Türkiye’siz bir çözüm arayışı beyhude bir çabadan ibaret. Bu durum benim ülkemi sevmemden dolayı ortaya attığım bir iddia değil aksine sahadaki, masadaki ve piyasadaki gerçeklerin doğal bir sonucu. Bu sonuca bağlı olarak bölge ülkelerinin meşru zeminlerde Türkiye ile masaya oturması gerektiği artık bölgedeki diğer ülkelerin medya organlarında da ifade edilmeye başlandı. Elbette Türkiye, çıkarlarına ve uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarına saldıran bu ülkelere masada gerekli cevapları veriyor. Öte yandan Türkiye’nin sahada bir oldu bittiye asla izin vermeyeceğini de hatırlatmak gerekiyor.

#İsrail
#Doğu Akdeniz
#GKRY
#MEB
#LNG
4 yıl önce
Doğu Akdeniz’de gözden kaçanlar – 1
Sosyoloji semasından bir yıldız kaydı: Hüsamettin Arslan
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?