|
Dink Davası savaş meydanı değil

Hrant Dink suikastı tabii ki özünde siyasi bir cinayet. Bu cinayeti planlayan merkez akıl, bu suikastın yaratacağı kırılmaları hesaplamış, bir amaç dahilinde hareket etmiş olmalı. Bu manada, 2006 yılındaki Rahip Santoro, Danıştay ve 2007 nisanındaki Malatya Zirve katliamı ile de bağlantılı gözüküyor. Tetikçilerin aynı tornadan çıkmış gibi 17 yaşındaki çocuklar olması, bu çocukların yakalanmasının tercih edilmesi gibi birçok benzer motif var.

Diğer benzerlik de bu üç cinayetin de aydınlatılamamış olması. Danıştay bir kaldıraç olarak Ergenekon’a bağlandı ama açıkçası ben bu bağlantıdan emin değilim.

Her aklı normal çalışan birey gibi, Ergenekon, Balyoz, Casusluk, Şike gibi onlarca davanın Genelkurmay Başkanı'na, kanserli yaşlı hasta kadınlara, rektörlere, basılmamış kitaplara uzanmasına, cevvallikle “sonuca” bağlanmasına rağmen, Santoro, Dink ve Zirve’de elimizde koca bir hiç olmasını, polis, savcı ve hakimlerde aynı iştahın bu davalarda ortaya çıkmamasını garipsiyorum. Bırakın iştahı, deliller karartıldı, mahkemede adeta “Pelitli üçgeni” adında bir tiyatro oyunu sergilendi.

Basit bir soru soracağım.

Neden?

Ergenekon ve darbe davaları süreçlerinde, eşzamanlı olarak kamuoyunda büyük dehşet uyandıran bu cinayetlerin gerçek müsebbibleri ortaya çıkarılsa, bu müsebbiplerin Ergenekon şemasındaki isimlere denk geldiği kanıtlansa, bu inanılmaz bir meşruiyet sağlamaz mıydı?

Şimdi elimizde olan verilerle görüyoruz ki, bu polis, hakim ve savcılar, MİT’e operasyon yapacak, Erdoğan’ın koluna kelepçe takacak, hasılı istihbaratından yargı kurumlarına, TİB’den TÜBİTAK’a kadar tüm önemli noktalarda egemenlik kurarak “iktidara yürüyecek” denli bir güce ulaşmışsa, neden bu davaların üzeri örtüldü? Tuncay Güney’in anılarından bir Ergenekon yaratan akıl, aslında ilk günlerinde çözülmüş Dink cinayetine niye soğuk baktı?

Aralık 2010 tarihli Başbakanlık Teftiş Kurulu’nun Dink cinayeti raporunu okuyunuz. Bu raporda, ilgili polis müdürleri, jandarma dahil tüm adı geçen şahısların soruşturulması tavsiye ediliyor. Bu rapora dönemin Başbakanı Erdoğan olur veriyor. Nedim Şener, Erdoğan’ın hedef alınmasında bu “olur”un da etkili olduğunu söylüyordu.

Günün sonunda, bunca tecrübeden sonra, bu davalara daha soğukkanlı bakılmasını, davaların artık bir siyasi arena olmaktan çıkmasını arzu etmeliyiz. Ülkede 17/25 Aralık’ta yaşanan darbenin AK Parti/Cemaat arasındaki basit bir iktidar kavgasına indirgenmesi, bu indirgeme sonucu olarak da tarafların birine karşı duyduğu nefretin davayı enstrümanlaştırması olası gözüküyor.

Davada en kritik gelişmeler, 17/25 darbesinden sonra paralel yapının yargı/emniyet ve diğer kurumlarda etkisinin kırılması ile bugün gerçekleşiyor.

Bu çarpıcı durum sadece birkaç kişinin mi dikkatini çekiyor, bu durum normal mi?

Bunun herhalde birkaç nedeni var. İlkini zaten açıkladım; siyasi pozisyonların yarattığı zihinsel darlıklar. İkincisi ise sanırım “tutarlılık” tuzağına düşmekle ilgili. “Dün böyle iddia etmiştik, bugün de aynı çizgiyi muhafaza etmeliyiz” türünden bir kısa devre bu. Üçüncüsü ise korku olmalı. Erdoğan’ın her halükarda bir noktada mutlaka alt edileceğini düşünenler, paralel yapının dönüşünden korkuyor olabilir.

Bir de katillerin istediğimiz kişilerin çıkmaması ihtimali var tabii...

Bu cinayetin nerelere uzanacağı beni zerre kadar ilgilendirmiyor. İhmal, kasıt ve her türlü temasın ortaya çıkarılması adına siyasi kavgaları bir kenara koyarak fiki takibi dürüst biçimde yapmak durumundayız.

Hrant için adalet için.

#Hrant Dink
#Malatya Zirve katliamı
#Rahip Santoro
#Ergenekon
9 yıl önce
Dink Davası savaş meydanı değil
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi