|
Haliç"in sahibi!

En sevdiğim Anadolu efsanelerinden birinde; ''Bilseydim bu dünyada ölüm var, koymazdım taş üstüne taş” diyor Nas… Efsane aynen şöyle: Bundan çok eski yıllarda Kozan ve Anavarza civarında uzun ömürlü insanlar yaşarlarmış. İnanışa göre bu insanlar o kadar uzun ömürlülermiş ki, ölüm nedir bilmezlermiş. Tarihi Anavarza Kalesi yapılırken, kalenin temel taşlarını, çevre halkı Kozan Kalesi''nden sırtında getirirmiş. Naş, Kozan''dan yüklediği taşı Anavarza''ya götürmek için yola koyulmuş. Kayhanburnu Köyü''nü biraz geçtikten sonra, karşısına bir kalabalık çıkmış. İçlerinden tanıdık birine, ellerinin üstünde götürdükleri şeyin ne olduğunu sormuş. Adam oğlunun öldüğünü söyleyince, Naş sırtındaki taşı yere bırakarak şu tekerlemeyi söylemiş:Adım Naş / Yaşadım bin beş yüz yaş / Oğlum beş yüz yaş / Yüzü ham traş / Bilseydim dünyada ölüm var / Koymazdım taş üstünde taş…

Ölümle ilk kez, hem de oğlunun ölümüyle karşılaşan Nas''ın hikayesi hep etkilemiştir beni…

Efsaneyle birlikte ilk kaybettiğimi hatırlarım hep. Ve ardından gidenleri, sırasıyla… Her seferinde şaşırdığımı sonra ölüme, ölene… Can simidim olur bu noktada Cemal Süreyya… Ölümü anlatırken bile güldüren tek şair !… Bu dizelerdeki isyana gülmemek mümkün mü ey okur: “Ölüyorum Tanrım / Bu da oldu işte / Her ölüm erken ölümdür/ / Biliyorum Tanrım / Ama, ayrıca, aldığın şu hayat / Fena değildir... / Üstü kalsın!”

Şimdi hafta sonu hafta sonu nereden çıktı bu ölmek üzerine kurulu muhabbet diye düşünmeye başlamış olabilirsiniz… Merak etmeyin ölmeye niyetli olduğum için değil… (Belki birkaç cinayet tasarımı(!) üzerine çalışıyor olabilirim ama onlar kendim için değil… ) Geçen gün foto muhabiri arkadaşım Haliç için birkaç fotoğraf çekeceğini söyleyince hemen atladım… Neden, nasıl, ne zaman?…. Ardı arkası gelmedi sorularımın… Sonunda öğrendim Haliç''e özel yer verileceğini ekte… ''Ben de'' dedim: “Bana sonsuzluk duygusu yaşatan ''sevgilim''le ilgili bir şeyler yazmalıyım…”

Haliç benim sevgilim… En güzel şiirlerimi ona yazdım… Dünyada hiç kimse böylesine duygusal yapmadı beni Haliç''ten başka… Hiç kimse öyle sessiz, öyle sakin, öyle yanıbaşımda olmadı bunca zaman… Verdiği mutluluğun bedelini ödetmedi hiç bana… Numara yapmadı, kandırmadı, neyse oydu yıllarca… Saklamadı hiçbir defosunu; çamurunu, yeşil suyunu, bile bile sevdim onu… Hayal kurdurttu bana… Ellerimle çizdim kayıkçılarını, balıkçılarını, gökkuşağını… İstemediğimde sildim… Haliç benim sevgilim… Haliç''in binlerce sahibinden biri de benim… İşte onlardan biri…

“Her sabah gün ışımadan doğrulur yatağından / Önce yanıbaşındaki pencereden uzaktan bakar / Bir bakışta anlar on çocuklu eli bastonlu bir ana gibi öfkeli mi / Yoksa otuzlu yaşlarındaki bir asude gibi sakin mi olduğunu / Her halini iyi bilir / Her halini anlar / Kabullenir / Usulca doğrulur yatağından / Terliklerini ayağına farkında olmadan geçirir / Artık kavuşma vakti gelmiştir / Büyük bir gıcırtıyla dönen tokmak / İstanbul''un en güzelini ayağına getirir / Şimdi yer-gök sarmaş dolaş onun bedeninde bir sevgilidir / Her saban bir kavuşmadır gider/ Her sabahı özlemle bekler Haliç''in Sahibi…”

Haliç benim sevgilim işte bu şiiri de yine ona yazdım:

“Ana sütü gibi ak / Helal sevgilim / Seni taşımayı annemden öğrendim / Sevdim / Okşadım / Parlattım yıllarca / Seni ben incilerin / Pırlantaların için sevmedim / Atalarımın kokusu vardı üzerinde / Annemin gözyaşları / Babamın hayal kırıkları / Neydi tutamayan seni gövdemde / Bir gün neden usulca koynumdan akıp gittin / Saltanat Kayığı geçiyordu altımızdan o zaman / Ve içinde bir kadın / Gülümsüyordu yok yere / Kendinden kaçıyordu asılmış küreklere / Seni son gördüğümde mavi ışıkları ışıkları yanmamıştı Galata''nın / Benim Sevgili Gerdanlığım / Artık Haliç''in çamurundasın…”

Haliç benim sevgilim… Hiç kimse bana Haliç kadar ilham veremedi: “Gülümsüyordu Galata''da / Dört yaprağından biri gibi yoncanın / Balıkçılar ağlarını henüz atmıştı / Az önceydi / İlk sırtını görmüştü / Sırtını dünyaya dönmüştü / Buluşunca mahçup mahçup gülmüştü / Az önceydi / Diz dize oturdular saatlerce / Elleri birbirine değemedi / Gözleriyle sevdiler İstanbul''u sever gibi… Gülümsüyordu Galata''da / Az önceydi…” İyi haftalar…

٪d سنوات قبل
Haliç"in sahibi!
Firari entelektüelliğin ulusal kökenleri
Dijital emperyalizm çağı: Ağ’lardan icat kaoslar ve Mutlak Sahte’nin zaferi!
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar