|
Suriye’nin geleceği... Türkiye’nin geleceği...

Suriye'de sırt çevrilen iç savaşın beşinci yılı tamamlanırken yeni bir dönemin başladığına dair sinyaller var. Süper güçler Suriyelilerin yerine, Suriye için kararlarını vermiş gibi. Üçüncü haftasındaki ateşkesin işlemeyeceği konusunda yoğun kanı başarısızlıkla sonuçlanacağı idiyse de, durum aksini gösteriyor. Savaşın çeşitli taraflarının bildirdiği ihlaller olsa da, gerçek şu ki, özellikle Rusya'nın sahaya girmesiyle artan şiddetle karşılaştırdığımızda, alandaki çatışmalarda ciddi bir düşüş var. Açıkçası bu ateşkesin işleyebileceğini, işletilebileceğini söylemiştik, çünkü Cenevre'de müzakere masasına oturtulan tarafların başına neredeyse silah dayanmış ve önlerine konulan şartlarla ateşkesi, isteseler de istemeseler de kabul etmek zorunda bırakılmışlardı.



Rusya'nın ateşkes yaklaşırken şiddetini artırdığı saldırıları, ABD gibi ülkelerin sessizliği de bu dayatmaya bağlıydı. Şartlar, yazı sonu Rusya'nın rejimin yardımına koşmasından öncesinde sahada oluşan tabloya kıyasla neredeyse tersine çevrilmiş, muhalifler kazanımlarını rejim ve destekçilerine kaybetmiş, tablo süper güçlerin istediği, 'burada dondurabiliriz' dediği noktaya gelmişti.



Peki şimdi sırada ne var? Bunun belirleyicisi, süper güçlerin nasıl bir Suriye istediği sorusunun cevabında saklı. Görünürde birinci plan, Esad'ın gittiği, rejimin kaldığı, süper güçlerin belirlediği muhalif gruplarla müzakerelerin başlatılıp sözde siyasete katılma imkanı verildiği, PYD gibi unsurların Suriye'nin yönetiminde rol aldığı birleşik Suriye. Bu sağlandığı takdirde, Suriye'de herkes birleşip IŞİD ve Nusra'yla savaşacak, plana uymayanlar terörist ilan edilip söz konusu post-Esad dönemi savaşının düşman saflarında kalacak. Ancak bu zorlama plana içeriden destek yok denecek kadar az. Esad ve kurduğu muhaberat düzeni gitmek istemiyor. Muhalifler Esad'ın olmadığı ama Baas rejiminin kaldığı planın yeterli olmadığını düşünüyor. PYD ise federe bir Suriye devletinden aşağısını kabul edecek gibi görünmüyor.



Putin'in bu hafta yaptığı “Suriye'den Rus askerlerini çekme” açıklamasını da bu açıdan okumalı. Rusya Suriye'de çıkarlarını koruyacak derecede iş yaptı, şimdi bunları korumak istiyor. İran'ın kışkırtmasıyla hala yönetimde kalabileceğini düşünen Esad'a özetle, 'Plana uy, yoksa desteğimi tamamen çekerim' mesajı gönderiyor. Yani Esad, Rusya'ya rağmen kalmak için diretirse Moskova'da ya da Rusların belirleyeceği bir başka yerde hayatını sürdürme şansını da kaybedebilir, uluslararası ceza mahkemelerinde tek başına kalabilir.



Peki Esad planı kabul etse bile, diğer taraflar kabul edecek mi? Suudi Arabistan'ın ve Türkiye'nin muhaliflere bu planı kabul ettirdiğini düşünelim, PYD ne yapacak? Federatif bir Suriye için PKK/PYD çevreleri tarafından yürütülen lobi oldukça güçlü; ve açıkçası ortaya kondukları planı uygulayamazlarsa kenarda beklettikleri bir 'B planı'na sık sık vurgu yapanların bu alternatif planı ve PYD'nin beklentileri arasında benzerlik olduğu fikri giderek güçleniyor. İsrail Savunma Bakanı Moşe Yaalon'un bu hafta sarf ettiği şu cümleler önemli:



“Suriye'de federalizm

tarzı bir yapılanma olması gerektiğine inanıyoruz. Suriye'de bütünlüğün sağlanması sadece bir arzudur. Bunlar, Suriye üzerine yapılan stratejik ve sadece iyi niyetli yaklaşımlar. Suriye'de federalizm konuşulacaksa, zaten Beşşar Esed öncülüğünde bir 'Alevistan' var, ülkenin yüzde 30'unu kontrol ediyor. Türkler çok mutlu olmasa da Kürdistan da var. Suriye'de ve Irak'ta Kürtlerin bölgeleri var. 'Dürzistan' da olabilir ve rejimle çalışabilir. Zaten şu anda da bunu yapıyorlar.”



Kamuoyu önünde bu seviyede ilk kez dillendirilen bu yaklaşımın, ABD'nin sıkça işaret ettiği ancak içeriğini henüz açıklamadığı B planıyla örtüşüyor olması muhtemel. Üstelik bu planın alıcısı hiç de az değil. Bu hafta Avrupalı Türk Demokratlar Birliği ve İngiliz Parlamenter Tom Brake'in İngiltere Parlamentosu'nda ortak düzenlediği Suriye konulu bir toplantıya konuşmacı olarak davetliydim. Ve Londra'daki izlenimlerin, bu planın pek çok İngiliz tarafından da bir 'çözüm' olarak görüldüğü yönünde oldu. Stockholm'den Brüksel'e, Paris'ten Berlin'e bu plan henüz açıkça savunulmasa da reddedilmiyor, ayrıca Avrupa'da PKK ve sol hareketlerin yürüttüğü güçlü lobinin buna büyük katkısı oluyor.



Lakin bu, sadece Suriye'nin değil, Türkiye'nin de geleceğini doğrudan ilgilendiriyor. Federal bir PYD bölgesi, ya da daha ötesi bir PYD devleti, Türkiye'nin PKK ile mücadelede bugün başarılı olsa da, ileride daha başka konuları tartışmak, daha farklı bir gündemi yaşamak zorunda kalacağını gösteriyor. İşte bakınız, Ankara'da yaşanan üçüncü patlama; onlarca ölümüz, yüzlerce yaralımız var; bu saldırıların son ikisinin PKK ve bağlı örgütleri tarafından gerçekleştirildiği ortada; saldırganlar Suriye'de PYD'nin kontrolündeki bölgelerde YPG kamplarında eğitim alıyor ve Türkiye'ye geçerek saldırı düzenliyor; lakin Batı'dan uyduruk birer kınama mesajının ötesinde bir söylem, bir eylem alamıyorsunuz.



Uluslararası ilişkilerde 'yumuşak güç' kullanımı, diğer ülkelerde yürüttüğünüz lobi faaliyetleri, kampanyalar, sivil toplumda, medyada ve dolayısıyla kamuoyunda oluşturduğunuz algıyla doğrudan alakalı. Ve maalesef, Türkiye'nin son yıllarda yaşadığı iç sarsıntılar, dış saldırılar bu konuda elini fazlasıyla zayıflatmış durumda; genç kadrolardaysa, tecrübesiz olsalar bile ilk aranan özellik, yani bu işin olmazsa olmazı olan tutku yok. Liderleri Erdoğan'daki tutkunun, çalışkanlığın, çabanın çeyreğini arıyorsunuz, maalesef göremiyorsunuz. Nasıl ucundan tutarak, 'hamili kart yakınımdır'lara alan açarak iş yaptıklarını gördüğümüz, Erdoğan'ın gözüne gireyim deyip gerisini umursamayan ve beceriksizliklerini saklamak için yalan söylemeyi bile göze alan arkadaşlara tek söyleyebileceğim, kendilerini kandırabilirler, diğerlerini susturabilirler ama uzun sürmez. Zira mevzu artık Suriye'nin geleceği değil, Türkiye'nin geleceği...



#Suriye
#Uluslararası ilişkiler
#PYD bölgesi
#Dürzistan
8 yıl önce
Suriye’nin geleceği... Türkiye’nin geleceği...
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi