|
Ana dilde eğitim ve Türkçe"de/Kürtçe"de alfabe/imlâ meselesi-5

1339/1923"te, Tahsin Ömer adlı bir şahıs, "İlmî ve Tarihi Esaslara Nazaran Harflerimiz Latin Harflerinin Aynıdır" başlıklı bir kitabını Mahmud Bey Matbaası"nda bastırır. Latin harfi temelli 38 harflik bir alfabe oluşturur. Hatta kendi teklif ettiği Latin harfli sistemle örnek bir paragraf yazarak eklemiştir. (Tahsin Ömer, İlmî ve Tarihi Esaslara Nazaran Harflerimiz Latin Harflerinin Aynıdır , Mahmud Beğ Matbaası, 1339, İstanbul). 1340/1924 yılında Ali Seydî Bey (1867-1933), "Latin Hurûfu Lisânımıza Kâbil-i Tatbik midir?" başlıklı bir kitap yayınlar. Ali Seydi Bey, bu eserde Türkçe"de Latin harflerini savunanlara, karşı bir savunma olarak bu eseri kaleme aldığını ifade eder. Eserde; özellikle Mustafa Hâmid imzalı, Latin harflerini savunan Tanin gazetesindeki 25 Mart 1340/1924 tarihli bir makale hedef alınır.(Ali Seydi, Latin Hurufu Lisanımıza Kâbil-i Tatbik midir?, İkdam Matbaası, İstanbul,1340). Sadece Türkiye"de değil Azerbaycan ve Bosna"da bile yayınlar yapılır. Bakü"de, 1926 yılı 26 Şubatından 26 Martına kadar bir ay süren Türkiyât Kongresi yapılır, birçok ülkeden murahhaslar katılır. Kongreye katılan Kazan Tatar murahhası Alimcan Şeref Bey, bazı ıslahlar muvacehesinde Arabi harflerin devamını savunan bir tebilğ sunar. Bu tebliğ, aynı yıl Abdullah Battal tarafından Türkiye Türkçesine çevrilerek İstanbul"da "Harflerimizin Müdafaası" namı ile yayınlanır. Bakü Türkiyat Kongresi"nde, Türkçe"de Latin harflerinin kullanılması yönünde görüşler ağırlık kazanıp bu yönde bir karar alınır. Bu karara karşılık Osmanlı Musevilerinden Bodrumlu ünlü Ansiklopedist Avram Galanté 1925 ve 1927 yıllarında "Türkçe"de Arabî Ve Latin Harfleri Ve İmla Meselesi " Ve "Arabi Harfler Terakkimize Mani Değildir" başlıklı, Türkçe"de Arabi harflerini müdafaa eden iki kitap yayınlar. Avram Galanti, 1926 yılında Akşam Gazetesi"nde "Bakü Türkoloji Kongresi"nin Gayr-i İlmi Bir Kararı" başlıklı kongre kararını eleştiren uzun bir makale yayınlar. (Akşam, 24 Mart 1926, Shf.2) Yine 1926 yılında Gostivarlı Abdülhakim Hikmet Efendi "Türkçe İçin Arab Harfleri mi İyi? Latin Harfleri mi?"'' başlıklı bir kitabı, Saraybosna Hikmet Matbaası"nda yayınlar. Bazı ıslahatı havi olmak şartıyle, Arabi harfleri müdafaa eder. Hatta bunun yanısıra, Arap Harfleri ile Arnavutça Elifbâ/Alfabe kitabı bile yayınlar.1925 yılında, Dr. Bekir Çobanzâde "Kırım Tatar İlmî Sarfı" unvanlı, Kırım Tatarcası"nı öğreten bir Sarf kitabını Kırım/Akmescid"te yayınlar. Ancak Çobanzâde bu eserinde, hareke karşılığı olarak her sese bir harf ittihazını esas almış, harekeleri harflerle resmetmiştir. 1927 Yılında Erkân-ı Harbiye Mektebi mezunlarından Hidayet İsmail; "Arab Ve Latin Harfleri" başlığını taşıyan bir rapor hazırlayıp, Maarif Vekâleti"ne gönderir. Bu raporda; ileri Avrupa/Batı toplumlarının ilerlemesi, İslam toplumlarının ise geri kalması tartışmaları üzerinden harf tartışmalarına girilir. Daha sonra Arap harflerinin okuma/yazma ve anlamadaki zorluğu konusu dile getirilir. Türkçe"de harflerin bitişik değil, münfasıl/ayrık olması gerektiği ve her ses için müstakil bir harfin uygun olduğu vurgulanır. Bu bakımdan Arap harflerinin ıslaha kabil olmadığını, münfasıl yazılmaya müsait olmadığını; ancak Latin harflerinin münfasıl yazılması dolayısı ile uygun olduğu savı ileri sürülür. İsmail Hidâyet Bey, Arap Harfleri ile Latin harfleri arasında ilginç mukayeselerde de bulunarak, aslında Latin harflerinin eski Arap harfleri tarzının gelişmiş- çağdaşlaşmış hali olduğunu ileri sürer. İsmail Hidayet Bey, raporunu Latin harflerinin bazı ıslahat ile Arap harfleri yerine ikamesi temennisi ve hamaseti ile sonlandırır. (İsmail Hidâyet, Arab Ve Latin Harfleri, Şehzâdebaşı Evkâf-ı İslâmiye Matbaası, 1927, İstanbul)

Tüm bu tartışmalara ve bu konudaki karşı çıkışlara rağmen, Cumhuriyetin kurucu kadrosu radikal bir tutumla 1928"de Latin harfi temelli yeni harfleri kabul edip yürürlüğe koyar. Hatta öncesinde kurulan Dil Hey"eti"ne bu konuda rapor hazırlatılır. İbrahim Necmi (Dilmen)"nin yazıp, Falih Rıfkı (Atay), Ruşen Eşref (Ünaydın), Ragıp Hulusi, Ahmed Cevat, Yakup Kadri (Karaosmanoğlu), Fazıl Ahmet, Mehmed Emin (Yurdakul), Mehmed İhsan"ın imzalarının bulunduğu, tümü ile Latin harflerini esas alan harflerin kabulünü öngören rapor/layiha; Mustafa Kemal"e sunulur. 41 sahifelik bu rapor doğrultusunda 1 Kasım 1928 tarihli, 1353 sayılı kanunla Latin harfleri, Türkçe için tek yazım şekli olarak kabul edilip yürürlüğe konur. Arap harfleri, 1929 yılı başından itibaren tümü ile yasaklanır. Arap harfli her türlü Türkçe yayın ve yazı amansız bir şekilde yasaklanır. Toplumun hiçbir değer ve hassasiyeti dikkate alınmaz. Tanzimât"tan beri süregelen Batılılaşma anlayışı, çok daha radikal bir çizgi ile topluma dayatılır. Tanzimat döneminde, Münif Paşa"nın makalesinde öngörülen harf anlayışı üzerinden, adeta onun hayallerini gerçekleştirecek şekilde uygulamaya konulur.

Devam edeceğiz.

11 yıl önce
Ana dilde eğitim ve Türkçe"de/Kürtçe"de alfabe/imlâ meselesi-5
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi