|
Filistin meselesi nereye?-1

Geçen gün BM Güvenlik Konseyi’nde oylanan mevcut Filistin’in yönetiminin devlet olarak tanınmasını öngören karar tasarısının 5 çekimser ve 9 karşı oyla reddedilmesi ile Filistin Meselesi yeni bir aşamaya girdi.

19. yüzyılın ikinci yarısında, Avrupa’da yükselen milliyetçilik/ulusalcılk karşısında, sıkıntılı bir döneme giren Musevi unsurlar yurt arayışına girer. 1890’lı yıllarda Theodoré Herzl’in öncülüğünde örgütlenen Siyonizm zihniyeti Filistinde bir Yahudi yurdu/hükümeti oluşturma gayesine matuf olarak, kongreler düzenleme ve banka vs. müesseseler teşkil etme yoluna giderler.

2 Kasım 1917”de, İngiliz Dışişleri Bakanı L. Balfour, ünlü Musevi Banker Rotschild”a deklarasyon mahiyetinde bir mektup gönderir. Yakın tarihimizde “Balfour Deklarasyonu “ olarak ünlenen bu mektupta, İngiliz Hükümetinin, Yahudi halkı için Filistin”de bir yurt oluşturulmasının lehinde olduğu ve bu amaca ulaşılması için her türlü desteğin verileceği açıkça ifade edilir. Bu deklarasyonla; o sırada henüz düşmemiş olup, Osmanlı toprağı olan Filistin, İngiliz Hükümetince Yahudilere yurt olarak vadedilir. 11 Aralık 1917”de Kudüs”e giren General Allenby komutasındaki İngiliz askerleri, Şerif Hüseyin’in oğlu Şerif Faysal ile birlikte Kudüs ve Filistin’e girerek işgal eder. 1918’de Mondros Mütarekesi ve 20 Ekim 1921’de Fransızlarla TBMM hükümeti arasındaki Ankara antlaşmasıyla, Osmanlı Devleti’inin Orta Doğu ile tüm bağları koparılmıştır.

Birinci Dünya Harbi esnasında İngilizlerle işbirliği yaparak Osmanlı’ya isyan eden Mekke-i Mükerreme Emiri Şerif Hüseyin Paşa oğlu Şerif Faysal’ı görüşmeler için İngilizlerle görüşmeye gönderir. Savaş esnasında, İngilizlerle görüşerek Osmanlı’yı Bilâd-ı Arabtan çıkarma konusunda ittifk eden Şerif Faysal, Filistin’de Yahudilere bir yurt teşkil edilmesi fikrine “ Onlar bizim kuzenlerimizdir. Filistin’de hepimiz için yurt vardır.” Diyerek cevap verir.

Avrupa Yahudilerinin Filistin’de yurt arayışı, Osmanlı Devleti’nin Orta Doğu’dan çekilip dağılması, İttihatçı Jön Türklerin kötü yönetimi Şerif Hüseyin’in İsyanı, Balfour deklarasyonu tüm bunlar ve başka faktörler bugün bütün uzanımlarıyla devam eden Filistin sorununun zeminini teşkil etti.

Osmanlı’nın Bilâduş-Şâm dahilindeki Filistin’in 1917’den sonra İngiliz işgali ve mandası altına girmesinin ardından İsrail’in kuruluşu olan 1948’e kadar büyük bir Musevi/Yahudi göçüne maruz kalır. Zaten Osmanlı’nın son dönemlerinde tedricen başlamış oln göçler büyük bir hız kazanır. Biri biri ardına yerleşim yerleri çoğalır. 1926’dan itibaren Yafa şehrinin Kuzeyinde Tel-Aviv şehri kurulur. Filistin’e göç eden Museviler, siyasi, sosyal, askeri ve ekonomik müesseseler kurarlar. Adeta bir devletin temellerini oluşturan tüm müesseseler kurulur.

İkinci Dünya savaşı sonunda ise, Orta Doğu ve Filistin»e yeni bir politik statü verilmesi gündeme gelir. 1946»da Ürdün, Suriye ve Fransızlarca Suriye»den ayrıştırılmış olan, Lübnan»a bağımsızlık verilir. Filistin için ise, 1947»de Birleşmiş Milletler Taksim Planı ortaya çıkar. Bu planda Filistin»in, Yahudi ve Arap devleti olmak iki bölgeye ayrılması öngörülür. Bu plana bakıldığında, bugüne nazaran Filistinliler açısından çok fazla avantajları içermekteydi. Batı Şeria’da günümüzden çok daha fazla bir toprak Arap devleti için öngörülmekteydi. Plan, El-Halil’den, Ramallah, Remle, Nablus ve Cenin’i kapsayan yekpare bir bölgenin, Kuzeyde ise, Nasıra, Akka, Nehariye ve çevresi, Gazze’de ise bugünkü Gazze Şeridi’nin üç katı bir bölgenin Arap devletine bırakılmasını öngörmekteydi. Bu plana, hem Yahudiler hem de dönemin mevcut Arap ülkeleri razı olmaz. İngiltere 1948»de Filistin»den askerlerini çeker. 14 Mayıs 1948»de ise Ben Gurion Tel-Aviv”de, Theodoré Herzl”in fotoğrafı altında, İsrail devletinin kuruluşunu ilan eder.

#BM Güvenlik Konseyi
#Filistin
#Avrupa
9 yıl önce
Filistin meselesi nereye?-1
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset