|
Ufuk Turu
Yolsuzlukta kurulan denge, hükûmetin istikrarını oluşturuyor.

Enerji Bakanı Cumhur Ersümer, istifa ettirilmekle birlikte, henüz Yüce Divan'a sevkedilmedi. Talat Şalk'ın Ersümer'i kusurlu gösteren iddiaları, daha önce verilmiş söze rağmen, MHP tarafından dikkate alınmadı. Bahçeli, Ersümer'i yargıya teslim etmedi.

Şimdi Koray Aydın da, Ersümer'in kaderini paylaşıyor. Büyük ihtimalle, o da, bakanlıktan ayrılacak. Ama, yargılanmasına Meclis çoğunluğu vize vermeyecek.

DSP'den Hüsamettin Özkan hakkında, Nuh Mete Yüksel'in hazırladığı suç duyurusu var. Elbette, Özkan'a da ilişilmeyecek.

Ama, bugünkü dengeler alt üst olduğunda, adı geçen bakanlar hakkında soruşturma komisyonlarının kurulması önlenemeyecektir.

İrtica ve yolsuzluk

Enerji ve Bayındırlık bakanlıklarında yolsuzluk iddiaları yoğunlaşırken, -hatırlatmakta fayda var- Refahyol döneminde, ne Enerji Bakanı Recai Kutan'a, ne de Bayındırlık Bakanı Cevat Ayhan'a yönelik en ufak bir suçlama yapıldı. Bugün soygunlardan muzdarip bir ülke haline geldik. Memleket göçtü; millet fakirleşti. Devletin kasası, 28 Şubat ortamında, irtica tehditlerinin ardına sığınmak suretiyle, boşaltıldı. Koalisyon ortaklarının yolsuzlukta kurduğu denge sayesinde, halâ iktidar ayakta kalabiliyor.

Beni asıl hayrete düşüren konu, bazı askerlerimizin hatalı tavırlarıdır. 30 Ağustos resepsiyonuna, davet edilmemek, Recai Kutan'ı da, Recep Tayyip Erdoğan'ı da yaralamaz. Çünkü, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin resmi bir davetinde arz-ı endam etmek, meşruiyet gerekçesi değildir. Kıvrıkoğlu, "Persona non grata" ilân etti diye, Saadet partililer ve AK partililer, değer kaybetmez. Aksine, bumerang gibi, bu tavır, gelir daveti düzenleyenleri vurur.

"Tavırlı davet"

Hele, patronu Kartal cezaevinde yatan, genel yayın müdürü yargılanan bir gazetenin övgüsüne mazhar olmak, çok olumsuz bir izlenim yaratır... Yaratmıştır da.

Sabah gazetesi, 31 Ağustos tarihli nüshasında, "Tavırlı davet" başlıklı haberde, Kutan ve Erdoğan'ın çağrılmamalarını alkışlıyor ve Genel Yayın Yönetmeni Zafer Mutlu'nun davette bulunduğunu birinci sayfadan duyuruyordu. Erdoğan ve Kutan'a yapılan bir nezaketsizliği, "Tasarruf önlemleri" biçiminde izah etmek mümkün mü?

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu, Zafer Mutlu'ya verilen takipsizlik kararına itiraz etti ve konu Ankara DGM'de incelemeye alındı."Dinci" yaftası yapıştırılan namuslu gazeteciler yerine, Zafer Mutlu'nun tercih edilmesi, bu tercihin altında yatan gerekçe, mutlaka kamuoyuna açıklanmalıdır. Üstelik, Sabah, haberi birinci sayfadan yayınlamak suretiyle, bu daveti kendi lehine kullanmıştır. Birbirinden namuslu gazeteciler, sözgelimi Yeni Şafak Genel Yayın Müdürü Selâhattin Sadıkoğlu veyahut Ankara temsilcisi Fehmi Koru, niçin 30 Ağustos resepsiyonunda yoktu? Hangi gerekçe ile Sabah temsilcileri hüsnü kabul gördüler? Hani yolsuzluk bir numaralı tehdit haline gelmişti? Sabah yönetiminin bilahare Ecevit ile görüşmesi de, gazetecilik amacına yönelik bir faaliyetten ziyade, yargıyı etkilemeye ilişkin bir çaba gibi duruyor.

Mal varlığı

Ankara DGM, takipsizlik kararını incelerken, herhalde, şahısların mal varlıklarını da göz önüne alacaktır. Bize ulaşan bilgilere göre, Zafer Mutlu'nun, Tarabya'da, Gökkafes'te, Bodrum Türkbükü'nde, Beşiktaş Plaza'da, Etiler'de, Londra'da, Büyük Çekmece'de gayrimenkulleri var. Ayrıca, Mercedes zırhlı bir minibüsü, BMW'si, Volvo 850, Range Rover ve Cadillac marka arabaları olduğu söyleniyor. Etibank'a el konulana kadar, 150 bin dolar ayda para aldığı, onun çok yakın çevresinden bize bildirildi. Savcılık, herhalde, bu hususları araştırır ve sadece gazetecilikten söz konusu imkânların elde edilip edilemeyeceğini değerlendirir. Takipsizlik kararının gerekçesinde, Mutlu'nun sadece gazetecilik yaptığı, dolayısıyla, attığı imzalarda bir kasıt bulunmadığı, hukuki sorumluluk taşımakla birlikte cezai sorumluluğunun olamayacağını belirtmişti. Mutlu'nun bankacılıktan bir menfaat sağlayıp sağlamadığı, mal varlığının tetkiki ile ortaya çıkacaktır. Meselâ bir başka medya grubunda yönetici olan herhangi bir kişinin bu ölçüde maddi imkânı var mı?

Feodal düzen

Umur Talû'nun tabiriyle, çalışanları köleleştiren basındaki bu "feodal düzen" yıkılmadan, halkın menfaatleri yerine şahsi menfaatlerini kovalayan "gazete ağaları" tedavülden kalkmadan, "çıkar amaçlı yayıncılık" terk edilmeden, demokrasi ancak bugünkü gibi sun'i teneffüsle yaşayabilecektir.

Ankara kulislerinden Bodrum'a sızan bilgilere göre, önemli bir siyasetçimiz, kardeşi vasıtasıyla, gizli medya patronluğuna soyunmuş. İtalyan Başbakanı Berlusconi örneği, bu siyasetçi aile açısından öğretici olmuş. "Kamuoyu araştırmalarında %5'in altında çıkan oy oranı, medyadan gelen nefesle yukarı doğru çekilebilir" diye düşünenler, Cumhurbaşkanlığı seçimleri için ayrılan "yedek akçe"leri, şimdilerde, medyanın bir bölümünü satın almak için kullanıyormuş.

Duyduklarımız doğru ise, medya el değiştiriyor, ama, aksine mesele, siyasetçinin de işe bizzat karışmasıyla, daha da vahim bir hal alıyor.

Siyasetteki gelişmeler

Siyasete gelince... Kamuoyu araştırmalarında, "Kime oy verirsiniz?" sorusunun, büyük oranlarda, "Hiçbiri" diye cevaplandırılması, iştahları kabartıyor. "Her yeni parti, eskisinden daha fazla oy alır" diye düşünülüyor. Kaderi Ecevit'e bağlı olan DSP artık tükendi. Statüko yanlısı görünen kırk yıllık CHP, pek büyük bir ümit vaad etmiyor.

Erdal İnönü, Kemal Derviş, Aydın Güven Gürkan, Seyfi Oktay, Zekeriya Temizel gibi isimlerle birlikte, bir parti kurarsa, kendisini sol olarak tanımlayanların pek çoğu, bu yeni oluşuma yönelebilir. Ama, acaba, Aydın Güven Gürkan veyahut Zekeriya Temizel, İMF reçeteleriyle kendisini yıpratan Kemal Derviş ile aynı çatı altında bulunmak isterler mi? Öte yandan, bir çok kamuoyu araştırmasında, Kemal Derviş, halâ ön sıralarda yer alıyor. Başarısızlıklar mevcut hükûmete fatura ediliyor. Bu yüzden, Derviş ile birlikte hareket etmek, artı puan getirebilir. Ama, daha ulusal bir çizgide kalmak isteyenler açısından, Derviş, bir handikap teşkil edecektir. Bakalım, bu çelişki, ne surette aşılacak?

Sağda da, İlhan Kesici, Melih Gökçek, Yalım Erez, Mehmet Ağar, Bedrettin Dalan, Saadettin Tantan bir arayış içinde. Ama, bu isimlerin pek çoğu, kendisinin baş olmasını talep ediyor. O zaman uzlaşma nasıl sağlanacak?

Öte yandan Necmettin Erbakan'ın, siyasi yasağının kaldırılarak Saadet Partisi'nin başına geçirilmesi ihtimali mevcut.

Müesses nizam

Derin devletin sözcüsü gibi görebileceğimiz Coşkun Kırca, geçenlerde, Akşam gazetesinde, "Bir seçim olsa, bugünkü şartlarda, belki MHP ve CHP'nin, Meclis'e, 50'şer milletvekili sokabileceğini, gerisini AK Parti'nin alacağını, böyle bir gelişmeye ise müesses nizamın izin vermeyeceğini yazdı.

Demek, bir yandan, sağı parçalayacak oluşumlar ve gelişmeler cesaretlendirilecek, bir yandan solun bütünleşmesi teşvik edilecek.

Bir siyaset araştırmacısı ile konuşuyordum. Bana, "Sol tek çatı altında toparlanmayı başarır. Geçen dönem, CHP barajı aşamadı, DSP iktidar oldu. Bu sefer de, DSP ve CHP baraj altına düşer, tek bir parti etrafında solcular toparlanır" dedi.

Burada hesaba katılmayan bir nokta var. Millet oy verirken, sol sağ bakmadan, bu bozuk düzenin karşısında kim samimiyetle duracaksa, ona yönelecektir. Dün, Hürriyet'e manşet olan Mehmet Gazioğlu'nun cümlelerini yabana atmayınız. Memleketi bu hale getiren vurdumduymazlar yüzünden Ak Partili olduğunu söylüyor.

Türkiye'de sol, genelde statükocu olmuştur. Değişim, sağdan gelmiştir. Gördüğümüz kadarıyla, şu anda, halk bu düzeni değiştirecek kişinin Tayyip Erdoğan olduğuna inanıyor. Erdoğan dururken, İnönü'ye yönelirse doğrusu şaşarım.

Peki, Erdoğan, ekonomik enkazı kaldıracak donanıma sahip mi? Bu konu konuşulmaya başlanırsa, dürüst bir yönetim ve adil paylaşım konusunda, halk kitlelerinde tereddüt uyandırmayan Tayyip Erdoğan bazı soru işaretlerinin muhatabı olabilir. Bence AK Parti, bir an önce, Türkiye'nin esas gündemini teşkil eden ekonomi konusundaki çözüm önerilerini tartışmaya açmalıdır.
#İrtica ve yolsuzluk
#Feodal düzen
#MHP
#CHP
#AK Parti
23 yıl önce
Ufuk Turu
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset