|
Hür medyo korosu!

Amiral gemisinin sadece kaptanı değil, sahibi de muamma!

Hani insanın içinden ''cambaz kaptana, bol şapkalı sahip'' diyesi geliyor ama…

Olsun, demeyelim şapka sayısını es geçelim!

Şu mektup mevzuu daha bi ilginç sanki.

Daha doğrusu Aydın Doğan''ın mektup merakı.

Başbakan''a gönderdiği mektup malum...

İçeriğini, Başbakan''ın ilçe kongresinde anlattıklarından, birazcık da Aydın Doğan''ın cımbızlayıp medyasında yayınladığı bölümden anladık, algıladık.

O mektupta amiral gemisinin sahibi, taleplerini ustaca satırlara döküyor.

Mektubu iş adamı şapkasıyla yazdığını, ama bir de gazeteci şapkası olduğunu hatırlatıyor.

Yani işini; sadece gemisini emanet ettiği kaptana, onun manşet/ köşe stratejisine bırakmıyor.

Şapka hatırlatmalı, birebir ''hedefe kilit'' iletişim yani…

Hani ne kadar sahnede ''biz isteriz, yasal değilse vermeyin kardeşim'' dese de aba altındaki sopayı, her daim denklem içinde tutuyor.

Amiral gemisinin sahibi, sanırım bu ''mektuplu ayar'' yöntemini seviyor.

Hatta nasıl desem…

Çalışanlarını bile mektuplarından mahrum etmiyor.

Sadece siyasi iradeye değil, ele avuca sığmaz çalışanlarına da yeri geldiğinde ''usta satırlarla'' ayar veriyor.

Buna en hatırı sayılır örnek, Emin Çölaşan''a yazdığı mektuptur mesela.

''Sevgili Emin'' diye başlayan ''gözlerinden öperim'' diye biten o ince ayar mektubu.

Amiral gemisinin sahibi Doğan, o mektupta Çölaşan''a diyor ki;

“.... Bugün denizde yüzerken iki önemli arkadaşım bana şu suali sordu: ''Yahu Emin Çölaşan yıllardır İ. Melih''i yazar, onun fakir çocuklara dağıttığı 150 futbol topunu. Herkes ''Emin Bey soyguncularla hiç uğraşmıyor'' diyor. Tabii cevap vermekte zorlanıyorum. Evet Emin, 25 yıl sonra sana böyle bir mektup yazmak durumunda kaldım. …”

Bu ayar satırları, Çölaşan''ın o oku oku bitmez tadından yenmez ''Kovulduk Ey Halkım Unutma Bizi'' kitabından…

Hatırlarsak;

Çölaşan''ın kusuru Ak Parti''yi eleştirmesi değil, savaş saatini bir türlü patronuna ayarlayamamasıydı.

Başka bir ifadeyle Hür Medya Korosu''na ayak uydurmamasıydı.

Hatta sırf bu yüzden amiral gemisinin kaptanı Özkök''ü, intiharın eşiğine getirmişliği bile vardı.

Akşam Gazetesi''nde Çölaşan''ın ağzından “Hükümet aleyhine yazı yazmamam konusunda uyarıldım” manşeti çıkınca, Özkök küplere binmişti.

Telefona sarılıp Çölaşan''a;

“Vallahi billahi senin yüzünden intihar edeceğim. Silahla mı edeyim, kendimi gazetenin 11''nci katından mı atayım, bilemiyorum.” demişti.

Zira onu daha önce, zamanlama hatası yapmaması için defalarca uyarmıştı.

“Hükümeti az yaz. Hiç merak etme biz bu iktidarla er veya geç papaz olacağız. Zamanı gelecek. Biz onlara dünyayı dar edeceğiz.” diye teselli ederek üstelik…

Demem o ki,

Çölaşan kovulmadan önce, solisti olduğu Hür Medya Korosu''nun en temel prensibini hep çiğnemiştir.

Savaş şarkılarının büyüsüne kapılıp, onları istediği zaman söyleyebileceğini zannetmiştir.

Tamam, adı ''hür'' ama sonuçta koro!

Elbette bu koro sadece sulh değil savaş şarkıları da söyler…

İhmal edilmemesi gereken tek kaide, şefin ''o dönem'' işaret ettiği şarkıyı söylemektir.

Neyse…

Mektup sevdası diye başladık, bakın nereye geldik!

Demem o ki;

Amiral gemisinin kaptanı yüz yüze iletişim veya telefon kullansa da, Aydın Doğan daha çok mektup yazmayı seviyor.

Şayet mektubu kaleme alma nedeni -ne bileyim- Hilton, petrol ya da sahibi olduğu medya sektörüne ilişkin bir takım izinlerse…

Yazdığı o mektuplar, neredeyse değerli matbu belgelere dönüşüyor.

Kimi devlet sırrı ağırlığında, kimi yakın geleceğe dair kehanet kıvamında!

Ama özenle kaleme alınan satırlar, derin(!) içeriğe rağmen maksada nail olamıyorsa…

İşte o zaman…

Hiç kaçarı yok!

Buyurun Hür Medya Korosu''dan dinleyeceğiniz savaş şarkılarına…

Olmadı cenaze namazına!

16 yıl önce
Hür medyo korosu!
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi