Avrupa’daki savaş için Batı’nın son tespiti şu…
“Her iki taraf da nihai savaş hedeflerini gerçekleştiremez: Rusya, Ukrayna’nın tamamını ele geçiremez ve Ukrayna Rus kuvvetlerini topraklarından tamamen çıkaramaz”…
Yani?..
‘Beraberlik’ istiyorlar. ‘Pata kalalım’ demektir. Şu sıralar üst üst gelen görüşme ve gelişmeler, en azından bir ateşkes arayışının işaretlerini veriyor…
Ne de olsa devlet görmüş biri Schröder.. Barışı istemeyenin ABD olduğunu böyle söylüyor. Kiev fasulyeden…
Bir de şunu söylüyor; ‘Bir Rus Devlet Başkanı’nın Kırım’ı gözden çıkaracağını kim cidden düşünebilir?’ Yukarıdaki, “Rus kuvvetlerini topraklarından tamamen çıkaramazsın”ın Almancası. Benzerini ABD Dışişleri eski Bakanı Pompeo da söylemişti, “oraları unutun” mealinde. Sonradan çark etti ama Kissinger da, ’Ukrayna toprak versin mesele kapansın’ önerisini ağzından kaçırdı bir kere. Hâlâ da, ‘sözümü geri aldım ama dünya yine de dönüyor’ imalı konuşmalar yapıyor…
“Beraberliği” içeri satabi-
lirsiniz ama toprak kaybı var. Tabelada yazan o. Madem kazanan var
bir de kaybeden olmalı;
bu Ukrayna mı?
Harita üzerinde öyle.
Ama siyaseten?
Dünyanın gözünde?
Ankara bunu çoktan gördü, ‘işimize nasıl getiririz’ yolunda…
Her neyse.. Şu an ‘beraberlik’ falan yok. ABD de biliyor, Avrupa da biliyor. Mesele, yeni jeopolitiğin faturasının
nasıl ödeneceği!..
Bu savaşlar o’na yetmiyor…
- ‘Amerika döndü’ iddiası bitmiş görünüyor. Sadece dönülen yer değil kendi evi de hayli karışık Amerika’nın. İç siyaset, ekonomi, ısınmış sosyal katmanlar, yaklaşan seçimler,
- hepsi dalgalanıyor…
- Bu yüzden, Tayvan’ı savaşa sürüklemesi mümkün gözükmüyor. Ne şevki ne kapasitesi var. Önce Afganistan sonra Ukrayna hele Tayvan’da da yenilgi, neleri hızlandırır kestirilemez…
- Kaba okumaları baştan yapmamın sebebi, tam da tersi riske dikkat çekmek için; İhtimal veren yok ama kasım seçimlerini Biden hükümetinin kazanması durumunda, yeni(lenmiş) yönetimin gerçekten savaş çıkarma ihtimali akılda tutulmalı. Üstelik küçük de değil,
- en az orta boy…
- Amerika’nın krizin giriş aşamasında olduğu, gelişme aşamasının 2025-27 yıllarında yaşanacağı, ki zirvedir, takip eden 5-6 yıllık süreç içinde de ‘eski Amerika’nın dirileceğine ilişkin bir kehanet var…
- Nasıl olacağı ayrı bahis ama kimi Türk uzmanlar dahi, bu senaryoyu tam bilmeseler/anlamasalar bile, ‘bak bu Amerika’dır, fazla dalaşmamak lazım, herkesin boy ölçüsü bellidir’ mealinde bir aklı geliştirerek, Amerikan altyapısının gücüne dikkat ediyorlar…
- Anlamı şu; ABD’nin tazelenmesi,öldürmeyen güçlendirir prensibiyle,o muazzam altyapı harekete geçerse, kimse önünde duramaz…
- ABD’nin geçireceği krizi atlatması için önerilen/bilinen başkaca bir yol da yok.Altyapı/üretimin devasa çarkları dönecek…
- İyi de ne üretecek?Kısa zamanda hacimli üretimler yapılması ve hemen satılması gerekiyor!Üstelik o malın fiyatı da milyar dolarları denkleyecek…
- Silah tabii. Bu şartları/ihtiyaçları karşılayacak başka ürün yok. Zaten aynı uzmanların iddialarına gösterdikleri de hep savaşlar. Özellikle büyük olanlar! ABD’nin anaaltyapı kapasiteside bu. Yoksa başkentinde bile yollar çöküyor.
- Kıssası şu; ABD savaş aramıyor değil arıyor.Yaşam kodu bu.Ama taşeronlar üzerinden yürüttükleri yetmiyor. Ukrayna mesela, tamam. Birden çok ülkeye
- silah satmasını sağladı. Tayvan da şeklî
- benzerlik gösteriyor.
- Ama yetmiyor…
Azerbaycan-II
İran’ın en yüksek güvenlik yetkilisi, Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Genel Sekreteri Ali Şemhani, 16-17 Temmuz günlerinde önce Ermenistan’a gitti, ardından Bakü’ye geçti.
Burada heyetiyle
birlikte, Cumhurbaşkanı Aliyev dahil-2 saatlik
özel görüşmeden bahsediliyor-ülkenin yetkili isimleriyle bir araya geldi.
İran basını bu ziyareti, ‘Tahran-Bakü ilişkilerinde büyük bir adım’ ve
“Son Dağlık Karabağ savaşı sırasında İran-Azerbaycan ilişkileri, kötü niyetli kişiler ve onlara bağlı medyanın fitnelerinden kaynaklanan yanlış anlamalar nedeniyle yanlış yorumlara neden olduysa da, ortak çabalar, ilişkilerin yeniden kurulması ve işbirliğinin gelişmesi önündeki engelleri kaldırdı. Yapılan anlaşmalar,
Tahran ve Bakü’nün ciddi bir şekilde uzlaştığını gösteriyor.”
İngiliz medyası saldırıyı Şii aşırılıkçı bir örgütün üstlendiğini duyurdu.
Bu örgüt, Londra’da yaşayan Kuveytli göçmen Şii din adamları tarafından kurulmuş.
İngiltere, adı geçen bölge açısından dikkat isteyen bir ülke. Büyükelçiliğin içine, balkonuna kadar ulaşmak nasıl bir güvenlik açığıdır ayrı konu. Ama bu iki olay arasındaki bağ? Çarşamba günkü yazımızı boşa yazmadık…