Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suudi Arabistan ziyareti için uçağına doğru giderken, ABD’de 11 Eylül saldırıları ile Riyad’ı irtibatlandıran gizli belgelerden bazıları 20 yıldan sonra ilk kez yayınlanıyordu. Video içeriğine de sahip yeni belgelerde saldırıyı gerçekleştiren teröristlerin bazıları birlikte görünüyordu.
Şehir efsanesine dönüşmüş bu iddia yeni değil. Washington-Riyad ilişkilerinde ne zaman sıkıntılı dönemler olsa, Amerika elindeki belgeleri açıklayacağını, 11 Eylül sonrası hazırlanmış resmi raporun karartılmış sayfalarını yayınlayacağını ima ediyor…
Belli ki ellerinde bir şey var. Suud’un korkusundan bunu anlıyoruz. Başkan Trump döneminde on milyarlarca dolarlık silah anlaşmasının duyurulduğu Oval Ofis görüntülerini izleyenler, öncesinde yine 11 Eylül göndermelerinin yapıldığını da anımsayacaktır...
***
Riyad-Washington ilişkileri bir süredir limoni. ‘Limoni’ ifadesi de nazik kalabilir. Öyle ki Kraliyet, ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı’nın hatta bizzat Başkan Biden’ın telefonlarına bile çıkmıyor…
Dahası, Beyaz Saray için hayati önemdeki Rusya ile mücadelenin kritik parametrelerinden petrol fiyatlarını kontrol eden/yönlendiren OPEC dengelerinin ayarlanması isteğini de reddetti Arabistan.
Bitmedi, Suudi Arabistan, Çin ve Rusya ile özel ilişkiler kurdu hatta Yuan’la alış-veriş için adımlar da attı. (Hoş, İsrail de daha 21 Nisan’da ülkesinin dolar ve euro cinsinden döviz rezervlerini azaltarak Yuan’ı portföyüne ekledi ayrı konu.)
11 Eylül’le S.Arabistan’ı bağlayan iddialar Amerika içinde de hep tartışma yarattı. En çok da yakınlarını yitirenler üzerinden. Aileler, bu belgelerin açıklanmasını istiyor ama şu ana kadar başarılı olamadılar. Biden yönetimi ise belgelerin gizliliğini kaldıracağı sözünü vermişti…
Yeni gelişme, yani CBS gibi küresel etkiye sahip medya imparatorluğu tarafından bugüne kadar saklanan belgelerin yayınlanması ‘hangi aklın’ adımı şimdilik bilinmiyor. Bilinmiyor ama Arabistan’a yine sopa gösterildiği açık. Açık olduğu kadar kalın da bir sopa bu. Kaşıkçı cinayetinde ABD’nin aldığı tutumu anımsarsanız, 11 Eylül için bir ölçü tahayyül edebilirsiniz…
***
Bu denklemi kurmak zorlama, ‘Türkiye mesajın muhataplarından biridir’ yorumu aşırı olur. Ancak belli ki, sürecin farkında olması/görmesi de isteniyor…
Belgeler İngiliz istihbaratının elindeydi ve 11 Eylül’le ilgili Londra’da süren davalarda, saldırıda yakınlarını kaybeden ailelerin bu mahkemelere de ‘açıklayın’ başvuruları mevcut. Şimdiye değin reddedilen daha doğrusu görmezden gelinen talepler bu sefer medya yoluyla karşılanmış oluyor. Kuşkusuz, ailelere üzüldükleri için değil...
İngiltere’nin Ukrayna savaşının öncesinden başlayarak küresel planların yönetimini ve hatta çizimini ABD’nin önüne geçerek ele aldığı artık biliniyor. Kimsenin bu gerçeğe itiraz ettiği de zaten yok. Rusya bile, ‘İngiltere ne söylüyorsa ABD ve Avrupa onu yapıyor’ mealinde resmi açıklamada bulunmuştu…
Kızgınlığının nedeni, S. Arabistan’ın tutumundaki rota değişikliği. Türkiye’nin rolünden ne anladığı/hissettiği konusunu daha özenli düşünmek gerekiyor.
‘Gizli’ lafın gelişi değil.
Yeni Delhi mümkün mertebe bu organizasyonu saklamaya gayret etti. Soruları yanıtlamadı, konuyu geçiştirdi...
Ancak kimine göre 40 kimine göre 20 ülkenin istihbarat servislerinin başkan ve/veya yardımcılarının katıldığı toplantı ne kadar gizlenebilir? Gizlenemedi de. (20’li rakamlar daha gerçekçi duruyor.) Yine de, pek az sayıda habere konu edildiğini, çoğu ülke kamuoyunun o haberleri dahi bulamadığını söyleyelim…
Ancak, ‘5 Göz’ gerçekleşmedi. ABD ve Kanada istihbarat başkanları zirveye katılamadı. Diğer toplantılarda alt makamlarca temsil edildiler.
Ne olursa olsun, Hindistan Ulusal Güvenlik Direktörü’nün yönetiminde böyle bir toplantının yapılmış olması, varlığı bile manidar ve önemli. Sonuçları ve pratiği nasıl oluyor yakın zamanda ortaya çıkar.
Görüldüğü gibi Ukrayna krizi küresel savaşın ancak mini muharebelerinden biri. Hâlâ ısınma turlarındayız…
Mübarek Ramazan Bayramı’nızı gönülden tebrik ediyorum.