27 Mart’ta imzalanan Tahran-Pekin anlaşmasının tam metnini gören yok. Ortak açıklama var. Nihai belge gizli…
Vasat kavrayışlardan sıyrılabilirsek, Kafkasya’dan sonra ‘Batı Asya’nın da, Batı’dan, daha çok ABD’den arındırılma süreciyle yüzleşmeye yürütüldüğünü görebiliriz…
***
Parametrelerini anlamak zorundayız. Harcıâlem ekran söylevleriyle ya da gün dolsun için yazılmış köşelerle yürümüyor bu gemiler…
Çin Dışişleri Bakanı’nın bölge turunda ziyaret ettiği ülkelerin tamamı ABD’yle sorun yaşayan ülkeler. S. Arabistan, İran, Türkiye, BAE, Bahreyn. Kimileri aralarında da sorun yaşıyor ama dinamikleri bozanın ABD olduğunu görüyorlar. Esasen, bölgede kimsenin -en azından Ankara ve Tahran gibi büyük oyuncuların- Amerika’dan hayır geleceğine ilişkin ümidi yok. ‘Olursa olur’ noktasındalar.
ABD-Çin arasında taraf olmak istemiyorlar. Bu ülkelerin tarihi dış politika süreçlerine baktığınızda Batı yanlısı izler ağırlık taşıyor. Bu da “taraf olmama”nın aslında tarafını göstermesi demek…
Batı/ABD’nin bölgede yüzyıllık ‘mirası’ ortada. Üzerine Biden yönetimindeki Washington’un mafsalları bu alanın yükünü artık taşıyamıyor. Bun(al)ma halini dünya görüyor. Ve kabul etmek lazım, sadece Çin değil, Rusya ve bölge ülkeleri içinde ABD haksızlıklarına ve vurdumduymazlığına direniş daveti yapan çok başkent var! Amerika ise stratejik akıldan düştüğü için dik durmaları “isyan” sayıyor.
‘Adalet arayışı’na bu denli körleşme hayır getirmeyecek…
***
Tahkim edelim; Çin Dışişleri Bakanı’nın ziyaretiyle eş zamanlı yaşanan iki zirve daha vardı bölgede. Biri, “Asya’nın Kalbi-İstanbul Süreci Bakanlar Konferansı”, ikincisi, “Türk Konseyi Gayr-ı Resmi Zirvesi”…
Ermenistan Güvenlik Konseyi Sekreteri Armen Grigoryan’ın hafta başındaki açıklamalarını alalım; “Bölgede ulaşım engelini kaldıracaksak bu konudaki yaklaşımlarımızda bazı düzenlemeler yapmamız gerekiyor. Bunun üzerinde de çalışılıyoruz. Ankara ile Erivan’ın açıklamalarına baktığınızda, bölgede ulaşım hatları önündeki engellerin kaldırılmasının mümkün olduğunu düşünüyorsunuz”…
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Türk Konseyi Zirvesi’nde bu başlık özelindeki açıklamalarına da bakalım; “Hazar geçişle, doğu-batı-orta koridor üzerinden Avrupa’ya engelsiz bağlantıyı temin etmemiz ülkelerimizin stratejik değerini artıracaktır”…
***
Duşanbe’deki ‘Asya’nın Kalbi’ Bakanlar Konferansı Ankara için Afganistan odaklıydı. Türkiye’nin Nisan ayı içinde Afganistan’da barış süreci arayışına ev sahipliği yapacak olması, 42 yıldır barış görmemiş ülkenin huzur bulması adına kritik bir adım sayılıyor. Esasen günümüzden 42 çıkardığınızda o günün Afganistan fotoğrafı hangi ülkelerin bölgeye mayın döşediğini zaten gösteriyor…
Afganistan’ın önemi, Kafkasya’nın altı-Batı Asya bloklarının eksik parçası olan; İran-Pakistan-Afganistan-Hindistan çizgisini tamamlayacak olması. Sorun, artık kıyılara tutunmaya çalışan ABD’nin tırnaklarının sökülüp sökülemeyeceği. Hindistan-Çin ilişkilerindeki iyileşmeler, Pakistan-Hindistan arasında, kırılgan da olsa yakınlaşmalar, Pakistan’daki Çin varlığı, işte İran-Çin anlaşması, ucu Pasifik’e kadar gidecek çekişmenin tohumlarını taşıyor.
Bu nedenle Kabil’de ve Afgan halkının kalbinde güvenilir yere sahip Türkiye’nin ince görülmüş ve örülmüş iş çıkarması gerekiyor. ‘Ankara dokunuşu’ diyebileceğimiz işlemi ve Afganistan’ı ayrıca ele alacağız…
***
Başa bağlarsak; Çin-İran anlaşması, ‘ABD döndü’ diyen Biden yönetimine ilginç bir ‘hoş geldin’ pankartı açıyor. Aynı anlaşma, Basra, Körfez, Irak-Suriye, Kafkasya ayakları bulunan bir çarka dişli ekliyor.
Henüz erken ve gelecek kestiriyoruz ama büyük iş olur.
Türkiye açısından zorluk, “kararını ver, kimin yanındasın” baskısı değil. Sunulan seçeneklerin renkliliği ve çeşitliliği!