|
Zımnî kodlar…

Terör tartışmalarında güvenlik ve siyaset camiamızın ruhuna nüfuz etmiş eski alışkanlıklar var. Mücadele o kadar uzun sürdü ki, alışkanlıklar bağımlılığa dönüştü. Dönüp vedalaşmamız gerekenler üzerine düşünemedik…

Oysa dünya değişti, bölgemiz değişti, en çok da Türkiye değişti. Değişti ama sonunda yerini buldu da diyemeyiz. Devinim sürüyor.
Sabit olan, elimizde artık daha çok ‘eski’nin bulunduğu…
Mesela,
Türkiye içinde
PKK tipi terörün ezildiği/yenildiğini biliyoruz/görüyoruz ama kabul edemiyoruz. İstiklal Caddesi’nde yaşanan gibi istisnalar güçlü ‘flashback’ler yaratıyor. Ama gerçeği değiştirecek travmalar üretemiyor. Net;
Türkiye, dünyada emsali görülmemiş şekilde bu tip terörü yendi…
Bugün 40 yaşına gelmiş bir vatandaşımız dahi o yılları hakkıyla bilemez. Daha doğrusu hissedemez. İstisnasız
her
gün
haber saatlerinde ağladı bu ülke. Sıra sıra kırmızı tabutlar, askerlerimizi, polislerimizi, bebeklerimizi, eşlerimizi, evlatlarımızı götürdü…

Bir Türkiye daha kuracak kadar da para harcadık. Hiç huzur bulamamış ekonomimiz bir de buralara oluk oluk para döktü. Elbette paranın önemi yok. Ama yavaşlattılar bizi…

Dünyada hiçbir ulus binlerce kez tekrarlanan bu görüntülere dayanamazdı.
Bugün dahi kim bilir kaç evde duvara asılmış bayrak ve Kur’an’ın arasındaki soluk karelere bakılarak ağlanıyor…

Ama kazandık. İç hainleri, dış ortakları sürüyle mevcut, Şeytan’ın aklına gelmez yöntemlerle bize saldıran ‘özel bir terör türünü’ yendik. Sınırlarımızdan attık…

Şimdi attığımız yerden bize bakıyorlar!

BİR BİZ YAPABİLİRDİK, YAPTIK…

Aynı yıllarda özelikle güvenlik, istihbarat ve diplomasi alanında, terörle mücadele üzerine yüzlerce insan yetiştirdik. Hele
asker ve polislerimiz.
Teğmenlikten generalliğe yıllarını bu toprağa adamış ve yine yerkürede benzeri olmayan uzmanlar yetiştirdik…
Bu konuda yetkin/eşsiz
akademisyen ve diplomatlar
çıkardık. Türkiye’nin terör hakkında oluşturduğu külliyat on üniversite gücündedir. Hâlâ yüzeysel gitse de medyamız da öyledir. Sıklıkla doğru yerde durur…

İstisnalar, ihanetler yok mu? Çok! Ama onlar zaten milli kronolojiye hiç ait olmadılar ve tarihin ‘ilgili yerinde’ kimileri unutuluyor kimileri çürüyor…

2015-2016’da yaşananlar ellerindeki son kartı masaya atmalarıydı. Önce terörü diriltemeye çalıştılar ardından hainleri ortaya saldılar.

Ve yine yenildiler…

Dünyanın hiçbir yerinde “sıfır terör” diye bir şey yok, olamaz da. Hele Türkiye’nin muhatap olduğu türde terörün bugünkü seviyeye indirilmesi mucizedir. Bahsettiğim akademik külliyata az-çok bakmış biri, hepsinde “
Bitirilemez ama etkisiz hale getirilebilir
” cümlesine rastlayacaktır. Biz onun da üstüne çıktık…
Mücadele yöntemlerimizi de artık dosdoğru kuruyoruz.
Terörü etnik yapısından ayırdık. Ülkemizde adalet ve refahla davranırken teröriste acımasız olduk. İstihbaratı ve psikolojiyi öğrenmekle kalmadık, yetkinleştik. İlkeli ve istikrarlı davrandık.

Uzatmayayım ama unuttuğumuz kutlamayı hatırlatayım; Kazandık! Bir tek biz yapabilirdik, yaptık…

LOBİNİN LOBİSİNİ YAPANLAR…

Şimdi başka eşikte duruyoruz…

Kapımızın önüne koyduğumuz terör ve arkasındakilerle mücadele…

Vedalaşmamız gerekenler var…

’80 ve ’90’lı yıllar boyunca, 2000’lere kısmen sirayet eden, terörün iç-dış dinamikleriyle uğraşırken geliştirdiğimiz, bazılarını el yordamıyla denediğimiz, bazıları kısmen başarılı bazıları başarısız olmuş fikirlerden arınmamız gerekiyor…

Örneğin.. Sürekli tekrarlanan, Batı’ya haklılığımızı anlatmak/kanıtlamak önerileri. Hele Batı
kamuoyuna
anlatmak. Lobi faaliyetleri dâhil. Çözüm olarak hâlâ ekranlarda söylenebiliyor.
Oysa Batı’ya bağımlılığın türevidir bu faaliyet
. Kaldı ki çok denendi. Büyük akçeler söz konusu olduğundan, ‘lobinin lobisini yapanlar’ da türedi…
Yani bir yandan bitirilmiş terörün ülkede aynen yaşandığı havasını hissettiren bir lobi var bir de bunu bitirmek için “dış güçlere” lobi yapalım diyen bir lobi var.

Terörün sahibine terörü bitirmesi için propaganda yapacaksınız! Büyük akıl…

Bugün büyük büyük ekranlara çıkıp, “70 yıldır ABD’den silah alıyorsunuz devam edin işte” mealinde konuşan, “Çok para gidiyor bu atılan bombalara, işe de yaramıyorlar” diyen akademisyenler var. “Dağı taşı dövüyorsunuz” şeklinde klişe okumanın mirasıdır. Bugün dağ-taş dövme mi kaldı? Gözünden vuruyorsunuz, ‘gözünüzle’ de görüyorsunuz…

Maalesef.. Müzelikler ama varlar…

’90’lardan miras bagajdan seslenenler, terörü etkisiz hale getirmek için o yılların yöntemlerini öneriyorlar. Türkiye terörü aşmakla kalmadı, ülke içinde tüm bölgelere ekonomik paylaşım ve sunduğu hizmetleri de şaşırtıcı boyutlara yükseltti. Bugün on yıllardır terörle anılan şehirleri, ilçeleri kıyaslamak için o yıllarda orada olmak lazımdı. Ben oradaydım, biliyorum…

DIŞ POLİTİKANIN ‘TOGG’U…

O gün terörle mücadelenin muhatabı terör örgütüydü. Bugün ABD, Rusya hatta Çin. İsrail’i, İran’ı, Irak’ı, Suriye’yi bile yeri geldiğinde konuşuyoruz. Bu da boy ölçüsü değil mi?..

O günlerde boyunuzu aşardı çünkü ölçü onların elindeydi. Bugün kamuoyu, “PKK’yı vuruyorsun iyi de ABD’yi niye vurmuyorsun” diye iktidara kızıyor. ‘ABD’yi vurmak kolay değil’ diyenler haklı ama en azından artık herkes, “malın sahibini” biliyor. E, bu da ölçüdür…

Hepsi bir tarafa, “onlar sizi niye vuramıyor”? Çünkü Türkiye sadece güçlü bir orduya değil stratejik diplomasiye de sahip…

Mensubu/müttefiki bulunduğunuz tüm Batı örgütleri/ülkeleri örneğin Rusya’ya yüklenirken, siz dört dörtlük iş çıkararak dışında nasıl kalabildiniz? Bagajdan çıkardıklarınızla mı?

Değil elbette.. Araba yeni.

#Terör
#PKK
#ABD
1 yıl önce
Zımnî kodlar…
‘1 gün savaşı’…
X’e kısıtlama an meselesi
Musevî bir yasadan Kızıl Düve miti üretmek
Sosyal çürüme yazıları 2: Her türden bağımlılıklar cumhuriyeti
Bir bu eksikti...