|
Başı açık kız namaz kılamaz!

Millet olarak tezcanlıyız. Ya sev ya terketçilik ruhumuza işlemiş. Her konuda toptancıyız.

Bu yüzden olsa gerek puzzle satışları patlamıyor bu ülkede...

Zarları atıp, rakibin koltuk altına tutuşturduğumuz tavlayı daha çok seviyoruz.

En çok hoşumuza giden bulmaca, hepsini bir çırpıda bitirebildiğimiz çengel...

Uzun süren oyunlar sıkıyor ruhumuzu...

Oynayalım, kaybedelim ya da kazanalım ama ''çabuk bitsin''ciyiz.

Seçimde bile toptan veriyoruz oyları. Muhtar da, belediye başkanı da, milletvekili de hepsi bizim partiden olsuncuyuz.

Kahvaltıda, sofradaki her bir lezzeti az az tadmak yerine, günün menüsünde ana kahvaltılık ne varsa önce onu bitirmekten yanayız. Sofrada başka ne olup olmadığını sonra görüyor gözümüz.

İdeolojilerimiz de aynı bizim. Ya Atatürkçüyüz, ya Atatürk düşmanı...

Ortası yok.

Atatürk''ün iyi at binebilen bir asker olması, iyi nişancı olması işimize gelmiyor eleştirebilmek için.

Kemalizm''in tüm harflerini sevmeye yemin etmek gerekiyor, Kemalizm hakkında ileri geri konuşmadan önce.

Kemalizm''i eleştirmekle, vatana millete düşman olmak aynı kefede birileri için.

Başları açık kızların namaz kılma ihtimalini aklımıza bu yüzden getiremiyoruz.

Alkol kullanmadığını söyleyen bir ateist, bu yüzden mantığımıza sığmıyor.

Hac için giyilen ihramı yakıştıramıyoruz herkese...

Allah için gözyaşı döken sosyeteyi Allah adına kınamaktan korkmuyoruz.

Tesettüre uygun kıyafetin sadece Fatih''te satılabileceğini zannediyoruz.

Ve Fatih''te sadece inançlı insanların oturduğunu...

Çankaya ilçesini, Nişantaşı semtini nefsi fesada uğratan fitne fücurun başkenti zannediyoruz, kalblerimizdeki Luis Vitton''lara, Prada''lara bakmadan...

Fethullah Gülen''i, Cübbeli Ahmet''i sevmek de yasak, eleştirmek de.

Tarikata da laf söylemek yasak, cemaate de...

Bizim hocamız, bizim liderimiz, bizim şeyhimiz ne yaparsa doğru yaparcıyız.

''Kürtler anadilini öğrenmeli'' dersen PKK''lı, ''Bediüzzaman Said Nursi demişki'' dersen Nurcu, Salih Mirzabeyoğlu''nu ''annesinin cenazesine niye yollamadınız'' dersen filanca örgütçüyüz.

Çarşaflı anaların cephane taşıdığı cephedeki subaylardan biri olan Mustafa Kemal''in kurduğu CHP''nin parti grubunda bir çarşaflı görmek bu sebeple acaibimize gidiyor.

Osmanlı, kim önce severse onun oluyor.

Fırsatı kaçıran, kaçırdığı fırsatı bir daha sevme ihtimalini çıkarıyor aklından...

Haber bültenlerimiz de, gazetelerimiz de buna göre şekilleniyor.

Memleketin en güzel cümlesinin kurulduğu bir panel, oraya katılan bir katılımcıya olan hasetimiz yüzünden çöpe gidiyor.

Yazar, doğru bildiği konuları yazmaktan çekiniyor, etiketlenmemek için.

Filanca olimpiyatla, filanca sempozyumla ilgili haberi yayınlayan medyanın adı hemen organizasyon komitesine yazılıp, filanca grubun kütük defterine kaydı düşülüyor.

Karşımızdaki insanın kurduğu 100 cümlenin 99''unu seviyor oluşumuzu unutuveriyoruz, 1 cümlesi işimize gelmeyince...

Tüm iyilikler, tüm yardımlar, tüm dostluklar, tüm arkadaşlıklar, tüm abilikler, tüm karındaşlıklar, tek bir ''hayır''a bakıyor.

Bir kere hayır demeye görelim, cümle evetlerimiz lugattan siliniyor.

Türk Silahlı Kuvvetleri''nin, Polis''in içinde çürük elma var deyince düşmanın senden iyisi Şam''da kayısı oluyor.

Niyet okuyuculukta üstümüze yok ama gerçek niyetleri dinlemeyi hiç sevmiyoruz.

Karı koca kavgalarından beter konuşmalarımız. Biz konuşuyoruz mahalle dinliyor. Kimin sesi daha yüksek çıkarsa, o kazandığını sanıyor.

Bölüşmektense, üleşmektense yere atıp üzerine basmayı tercih ediyoruz.

Bu yüzden ya benimsin diyoruz, ya toprağın.

Bana müsaade...

Şu an dışarıda lapa lapa kar yağıyor, ipek gibi seriliyor, üzerine bir basan olacak diye içim gidiyor.

Hatta mümkünse bana daha çabuk müsaade...

Şu dışarıdaki ipek gibi karların üzerine önce benim basmam gerekiyor.

12 yıl önce
Başı açık kız namaz kılamaz!
X’e kısıtlama an meselesi
Musevî bir yasadan Kızıl Düve miti üretmek
Sosyal çürüme yazıları 2: Her türden bağımlılıklar cumhuriyeti
Bir bu eksikti...
IBAN veren esnafın katli vacip mi?