
Önce köşe yazısında üzerinde durduğumuz “kusursuz tahrik” yöntemi sadece Filistin’de ve Filistin’e komşu ülkelerde uygulanmadı. En genel bir tasnif ile bu metodun aynı anda İslam coğrafyasına ve Batı dünyasına bakan iki ayrı yüzü vardı. Yöntemi hayata geçirenler Filistin’de ve Filistin’e komşu ülkelerde yaşayan Arapları, Müslümanları ve diğer unsurları zayıf oldukları bir anda savaşa zorlamıştır. Siyonistler, karşı tarafı mağlup edecek mutlak bir üstünlüğe sahip oldukları inancı ile hareket etmişlerdi. Bunun yanında Siyonistler İngiltere, ABD ve Almanya’nın Doğu Akdeniz’de kurdukları bir yapı içinde hareket ettikleri için Batı kamuoyları nezdinde İsrail’in düşman bir çevre içinde varlığını korumaya çalıştığı inancını canlı tutmak istemişlerdir. Filistinlilere ve komşu devletlere karşı ezici bir güce sahip oldukları inancı ile hareket ederken Batı kamuoylarında “gadre uğrayan” Yahudi imajını canlı tutmuşlardır. Dolayısıyla “kusursuz tahrik” yöntemi ile her iki yüze hitap etmeyi başarmışlardır. Her iki yüzde İsrail’in ürünlerini satın almaya hazır bir kitle zaten medya aracılığı ile meydana getirilmişti. İngiltere, ABD ve Almanya’nın nüfuz alanlarında hareket ettikleri müddetçe Siyonistlere daima zemin hazırlanmıştır.
Siyonist İsrail, Türkiye’de özellikle doksanlı yıllarda “kusursuz tahrik” yöntemi ile çok başarılı sonuçlara ulaşmıştır. Türkiye üzerinde İngiltere, ABD ve Almanya’nın fiilî tahakkümü yoktu fakat bu ülkelerin nüfuz alanına giren gruplar içeride geniş bir manevra alanına sahipti. Bu dönemde “İslamcı” kavramının kapsamı son derece daraltılmıştı ve o kapsamda faaliyet yürütenlere terörist damgası vurulmuştu. Bu dönemde Siyonistlerin İslam coğrafyasında faaliyet sahası oldukça genişti ve nokta operasyonlar ile Batı karşısında durabilecek bütün figürler birer birer ortadan kaldırılmıştı. Buna mukabil FETÖ gibi Batı nüfuz alanında kendini yeniden tanımlayan örgütler devlet dışı aktörler olarak güçlenmeye başladı. Devlet dışı aktörlerin “kusursuz tahrik” yöntemi ile açılan alanda serpilip büyümesi oldukça önemliydi. “İyi Müslüman ve Kötü Müslüman” arasında kıyasıya bir mücadele vardı. “İslamcı” kategorisine girmediklerine dair çok güçlü beyanlar ile varlık kazanan gruplar güç devşirmiştir. İngiltere ve ABD ekseninde hareket eden İsrail, “kusursuz tahrik” yöntemi ile Batı ve Doğu’yu aynı anda yeniden biçimlendirdi. Doksanların ikinci yarısında Türkiye’de siyasi alan da bu durumdan etkilendi. “Kusursuz tahrik” yöntemi ile Erbakan dönemi sona erdirildi. Atılan her adımı “şeriat” kategorisine dâhil ederek kamuoyunu Erbakan aleyhine harekete geçirdiler. İngiltere, ABD ve Almanya’nın nüfuz alanında faaliyet yürüten gruplar mücadeleden galip çıktı.
Bizden sonrakiler de geriye dönüp baktıklarında büyük bir ihtimalle 7 Ekim 2023’ü İsrail’in “kusursuz tahrik” yöntemi çerçevesinde değerlendireceklerdir. İsrail’in Gazze’ye uyguladığı kesintisiz abluka Filistinlilere hayatı zindan ediyordu. Ilan Pappe’nin Gazze için yazdığı bir kitaba “Yeryüzünün En Büyük Hapishanesi” unvanını (!) başlık olarak seçmesi boşuna değildir. Gazzeliler “kusursuz tahrik” içinde yaşıyordu. Çevre ülkeler artık Filistin’i tamamen yalnız bırakmıştı. Arap komşular İngiltere ve ABD ile anlaşacaklar, Filistin sorunu ise Siyonizm lehine nihai çözüme kavuşturulacaktı. Filistinlilerin Gazze’yi Batı Şeria ve Doğu Kudüs’tekilerle birlikte boşaltacakları bir ortam kurulmuştu. Yahya Sinvar ve arkadaşları bunu gördü ve hiç beklenilmeyen bir cevap verdi, daha ileri bir adım attı. “Kusursuz tahrik” yöntemi ile istenilen hareketi yaptı fakat hiç tahmin edilmeyen bir ölçüye ulaşarak karşı tarafın oyun sahasının dışına çıkmayı başardı. Kanaatimce Siyonist projenin çöküşü de burada başladı. Yöntem ilk defa başarısızlığa uğruyordu. İsrail’in bu kadar kontrolden çıkacağını herhalde kimse düşünmemişti. Böylelikle hem yöntemin hem de Batı sisteminin bütün zaafları ortaya döküldü.
Suriye’de meydana gelen 8 Aralık devrimini de aynı sürece dâhil etmek gerekir. Siyonistler, 7 Ekim 2023’ten sonra ilan ettikleri herhangi bir hedefe ulaşamadı. Bu dönemde Suriye devriminin gelişimini de fark edemediler. Aralık’tan sonra bütün dünyanın gözü önünde “kusursuz tahrik” çerçevesinde Suriye’yi günlerce vurmaları kontrolden çıktıklarının göstergesidir. En zayıf anlarında Suriye yönetimini savaşa çekmek istemişlerdi. Bu da “kusursuz bir tahrik”ti. Fakat yeni yönetim de İsrail’in istediğini yapmadı. Muhtemelen onlar da belirledikleri bir anda harekete geçecektir. Böylelikle Siyonistler bir kez daha gadre uğramanın haklılığına ulaşamadı.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.