|
Çoğaltmak istediklerimiz

Biraz fasulye ve biraz pilav alarak bakır bir tepsiye koydum. Üzerine patlıcan, salatalık ve birkaç tane kayısı ekledim.

Tam dışarı çıkacaktım ki babam sordu:

“- Nereye gidiyorsun kızım? “

“Ninem bunları kimsesiz yaşlı adama götürmemi söyledi” diye cevap verdim.

Bunun üzerine babam:

“- Şöyle yap. Mutfaktan birkaç tabak daha getir. Her bir şeyi ayrı tabağa koy ve tepsiyi güzelce düzenle. Yanlarına kaşık, bıçak ve bir bardak su da koy, öyle götür” dedi ve şöyle devam etti; “Yemek ikram etmek ‘Mal’ sadakasıdır. Bir şeyi düzgün vermek ise ‘Gönül’ sadakasıdır. Birincisi karnı doyurur; ikincisi ise kalbi doldurur.

Birincisi, ona, yardım isteyen dilenci hissini, ikincisi, yakın bir dost, iyi bir misafir olduğu hissini verir.”.

Maldan vermek ile gönülden vermek arasında ne kadar büyük bir fark olduğunu anlatan güzel bir hikayedir bu.

Vermek, verebilmek, paylaşmayı sevmek, başkalarını düşünmek önemli ama bunu nasıl yaptığın çok daha önemli.

İş dünyası bu duyguyu paraya dönüştürmeye başladı bile.

Şimdi buna inovatif, yenilikçi pazarlama deniyor.

Ürünün, sunumun, ambalajın, pazarlamanın kişiye özel hale dönüşmeye başladığı bir dönemdeyiz.

Herkes kendisini özel hissetmek istiyor.

Kendini özel hissetmek zengin, fakir, yaşlı, çocuk, genç, kadın erkek, işçi, işveren herkesin en doğal hakkıdır.

**

1970’li yıllar, Avanos. Yazın ilk günleri. Evin önünde bir kamyonet duruyor.

Kayseri’den yüz çuval şeker gelmiş. Kitap okuduğum kovuğumdan çıkıp çuvalların taşınmasını seyrediyorum.

Gazoz şişelerine, şeker çuvallarına, benim ders notlarına, fırından yeni çıkan bazlamaya, bahçeden kopardığı domatese bile dualar okuyan annem yine iş başında, dudakları sürekli kıpırdıyor.

Bu yaz çok gazoz satılacak inşallah. Çuvallar taşınıyor, kamyonet gidiyor. Tüm aile içimiz rahatlamış halde sofraya oturuyoruz.

Philips radyoda ajans zamanı. Spikerin okuduğu haberlerin içinden bir ara “şekere zam” haberini duyuyoruz. Büyük abim sevinçle “Oh!” diyor; “Tam zamanında almışız şekeri.”

Ertesi gün, babamı erkenden kalkmış, evin önündeki camekanda annemle konuşurken gördüm.

Canının sıkıldığı zamanlarda yaptığı gibi mendilini sebepsizce katlayıp duruyor. Az sonra da kalktı gitti zaten.

Annem camekandan salona geçerken kendi kendine mırıldanıyordu: “Deli bu herif anam, sabaha kadar uyumamış!”

Bir saat kadar sonra geldi babam. Rahatlamış, yüzü gülüyor.

Maliyeye gidip ihbar etmiş kendini. “Dün yüz çuval şeker aldım, aslında bugün alacaktım. Zamlı almam lazımken, ucuza aldım. Farkını ödemek istiyorum.”

Çocuk kafamda bile anlamıştım, babamın aslında Maliyeden değil, “Utanmaktan” korktuğunu.

Çukur dizisinin ünlü oyuncusu Avanoslu Ercan Kesal’ın Babası Mevlüt Kesal’a ithaf ettiği “Peri gazozu” kitabından bir alıntı.

Maliye’den, devletten, askerden, polisten, güçten korkudan değil, vicdanın kabul etmediği için doğru olmaya dosdoğru olmak deniyor.

Eskilerin “Ar” damarı dediği şey bu; Patladığında insanlıktan da çıkıyorsun.

**

Cömertliği teşvik etmenin yedi püf noktasını yazmış birisi.

Bir; Çevrenizdeki insanlarla vermenin kıymeti hakkında konuşun diyor uzmanlar. Araştırmalar gösteriyor ki, kendisini düşündüğü kadar başkalarını da düşünen çocukların, onlara bu değerleri aktaran en az bir ebeveynleri var. Öğrenerek gelişen bir duygu bu cömertlik. Tersi de doğru.

İki; Cömertliği teşvik etmeye dair model oluşturmak. Vakıf ve derneklerin varlığı insanları daha çok yardıma yönlendiriyormuş.

Üç; İnsanlar yardıma ihtiyacı olanları soyut birer sayı yerine birer kişi olarak tanıdıklarında genellikle daha verici oluyorlarmış.

“Çocuklara merhametin bir armağan olduğunu öğretin.” Diyor psikologlar

Dört; Yardımsever olmak toplumda herkese saygınlık ve sosyal statü kazandırır.

Beş; İnsanlara bölgesel ve küresel olarak birbirlerine bağlı olduklarını hissettirin.

Genel olarak, insanlar kendi sülale, kabile, ırk ya da kendisiyle aynı düşüncede olanlara karşı cömert olmaya daha fazla meyillidir.

Altı; Gençlik merkezlerinde, okullarda ya da dini kurumlarda gönüllü olun. Yalnızca iyi hissetmekle kalmayacak, aynı zamanda daha paylaşımcı bir mahalle inşa etmiş olacaksınız.

Yedi; Muhtemelen cömertliği teşvik etmek için yapabileceğiniz en iyi şey hiçbir zaman bir armağanı teşekkürsüz bırakmamaktır.

#Ercan Kesal
#Peri Gazozu
#Avanos
3 yıl önce
Çoğaltmak istediklerimiz
Bırak şu burjuva âdetlerini…
Çukurova Elektrik, Uzanlar-Sabancılar, karışık ilişkiler...
AB’nin ekonomik tehditlerine cevap
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek