|
Üç ders

İnsanlardan kaçan ve yalnız yaşamayı tercih eden ihtiyar adama sorarlar.

-“Sürekli yalnız olmaktan sıkılmıyor musun?”

Yalnız değilim der İhtiyar adam:

-“Yapacak çok işim var, iki şahin, iki kartal, iki tavşan, bir yılan, bir eşek ile bir aslanı eğitmek ve evcilleştirmem gerekiyor”

-“Ama senin etrafında hiç hayvan göremiyoruz. Neredeler?” dediler.

-“Onlar içimizde yaşayan hayvanlardır” dedi ihtiyar ve açıklamaya başladı;

-“İki şahin var, gördükleri her şeye saldırıyorlar. Onlara iyi-kötü, faydalı-zararlı şeyleri ayırt etmeyi öğretmeliyim.

İki şahin benim gözlerim.

İki kartal dokundukları her şeyi mahvediyor, yaralıyor, parçalıyorlar. Onlara hizmet etmeyi ve zarar vermeden yardım etmeyi öğretmeliyim.

İki kartal benim ellerim.

Tavşanlar her zaman korkarlar, kaçarlar ve saklanırlar. Onları sakinleştirip, zor durumlarla başa çıkmayı öğretmeliyim, beladan kaçmayı değil.

İki tavşan benim ayaklarım.

En zor kısmı yılanı izlemek.

Sıkı bir kafeste, güvenli bir şekilde kilitli olsa da her zaman saldırmaya, sokmaya, yakın olan herkesi zehirlemeye hazır.

Bu yüzden onu sürekli kontrol edip, disipline etmeliyim.

Yılan benim dilim.

Eşek, herkesin bildiği gibi çok inatçı, sonsuza kadar yorgun ve işini yapmak istemiyor.

Bu yüzden ona şükretmeyi ve akışta olmayı öğretmeliyim.

Eşek benim vücudum.

Ve sonunda kral olmak ve herkese emretmek isteyen bir aslanı evcilleştirmem gerekiyor.

Aslan gururlu, kibirli ve dünyanın kendi etrafında dönmesini istiyor.

O aslanı terbiye etmeliyim.

Aslan benim egom yani nefsim.

Gördüğünüz gibi yapacak çok işim var.”

Not; Bu ihtiyar adamın
Tolstoy
olduğu rivayet ediliyor.

**

Babamla bankada bir saat geçirirken kendime karşı koyamadım ve sordum...

-“Baba, neden
internet bankacılığını
kullanmıyoruz?”

-“Oğlum bunu neden yapayım ki?”

-“O zaman transfer gibi şeyler için burada bir saat harcamak zorunda kalmazsın. Alışverişini bile internetten yapabilirsin.”

Babam; “Bunu yaparsam evden dışarı çıkmak zorunda kalmayacak mıyım?” dedi.

-“Evet” dedim! Market alışverişin bile kapıda teslim edilecek”.

Dedi ki: “Biliyor musun bugün bankaya giderken dört arkadaşıma rastladım, bankada beni çok iyi tanıyan personelle bir süre sohbet ettim.

Her şey çevrimiçi olsa o ‘insan’ dokunuşu olur muydu?

Neden her şeyin bana teslim edilmesini ve sadece bilgisayarımla etkileşime girmeyi isteyeyim ki?

Uğraştığım kişiyi tanımayı seviyorum, sadece ‘satıcı’ olarak görmeyi değil.

**

Olayın 1506’da
Frankfurt’ta
yaşandığı rivayet ediliyor.

Bir tüccar 800 lonca kaybeder.

Yoldan geçen bir marangoz da tesadüfen bu tüccarın çantasını bulur.

800 lonca ne kadardır?

Yaklaşık
20 at bedeli
kadardır.

Ertesi gün marangoz kiliseye gittiğinde rahipten, Frankfurt’a gelen bir tüccarın 800 lonca kaybettiğini ve bulanın 100 lonca ile ödüllendirileceğini işitir.

Hemen eve gider parayı getirir ve Rahibe teslim eder.

Tüccar gelir, çantayı alır, ancak vadetmiş olduğu 100 loncayı ödemeyi reddeder.

Marangoza 5 lonca uzatır. Marangoz tüccara sözünü tutmasını söyler.

Açgözlü tüccar,
vaat edilen 100 loncayı vermemek için cüzdanında 800 değil 900 lonca olduğunu iddia eder.

Marangozun çantadan para aldığını iddia eder.

Rahip, marangoz için ayağa kalkar.

Marangozu tanıdığını ve onun dürüst bir adam olduğunu söyler. Asla böyle bir şey yapmayacağını söyler.

Tartışma kızışınca rahip, tüccarı ve marangozu Frankfurt mahkemesine götürür.

Hâkim, tüccara,
İncil'e
elini koyarak 900 lonca kaybettiğini yemin etmesini söyler.

Tüccar tereddüt etmeden elini İncil’e koyar ve yemin eder.

Yargıç, marangoza 800 lonca bulduğuna yemin etmesini söyler. Marangoz da elini İncil’e bastırarak yemin eder.

Herkes merakla hâkimin kararını beklemektedir.

Hâkim her şeyin gün gibi açık olduğunu belirterek kararını açıklar;
“İki yemini de doğru olarak kabul ediyoruz.
Marangoz 800 lonca buldu, tüccar ise 900 lonca kaybetti.

Yani marangozun bulduğu kese tüccarın değil.

Dolayısıyla marangozun bulduğu para, sahibi çıkmadığına göre marangozun kendisine aittir.

Tüccar ise kaybettiği 900 loncasını aramaya devam edebilir”.

Fakir bir marangozun haklarını reddeden cimri bir tüccar adil bir yargıç tarafından cezalandırılmış
ve bu olay Frankfurt tarihine geçmiştir.

**

Not 1:
Hikayeler linkedin’den alınmıştır.
Not 2:
Güzel insanları çoğaltmak için güzel insan olmaya çalışmak lazım.
#Frankfurt
#İncil
2 yıl önce
Üç ders
Kara dinlilerle milletin savaşı
Haritalarla bir söyleşi
İkiyüzlü dünyanın 200 günü
Garson nereye baksın?
İnsafsız takas!