Bunları hiçbiri birbirinden bağımsız değil.
Hepsi de birbirini tetikliyor.
Rüzgar kasırgaya, kar taneleri doluya dönüşüyor.
Neler oluyor sorusunun cevabı çok açık?
Kendi ellerimizle dünyayı yaşanmaz hale getiriyoruz.
**
Kimse bu suçu üstlenmiyor. Herkes bir suçlu arıyor.
Bu çevre cinayetinde herkesin parmağının olduğunu insandan başka herkes biliyor.
**
**
Özesmi’nin verdiği bilgilerden aklımızda kalanları aktaralım.
Ormanlara sadece kesimlik işlenebilir kütük olarak bakmanın yanlış olduğunu herkes biliyordur.
Biyolojk çeşitlilik açısından Türkiye’de 46 koruma alanından oluşan 408 bin 500 hektar alan var.
Bu yanan alanın 3,4 katına denk geliyor.
**
Ancak bu konuda da yeterince toplumsal bilincin oluşmadığı ortada.
Üretimiyle çevreye zarar veren bir şirket, zararını örtmek için çevreci şirketlere ekonomik destek vererek kendini korumaya alıyor.
Bir kısım STK’lar varlıklarını sürdürebilmek için kendilerine destek veren şirket ve iş insanlarının nasıl para kazandıklarına aldırmıyorlar.
Bu zihniyet sadece şirketlerde değil, bireylerde de yaygın.
Kaynağın temiz olup olmadığını sorgulayan STK’ları ve dürüst çalışanları tenzih ediyorum.