|
Hakaretin şehveti...

Salı günleri siyasi tansiyonun zirve yaptığı günler olarak hafızalara kazındı. Salılar "küfür geçidi" gibi, grup konuşmaları "küfürname" gibi oluyor. Dünkü grup konuşmalarında da hakaretler, küfürler, aşağılamalar hiç eksik olmadı.

Kemal Kılıçdaroğlu nefes alıp verir gibi hakaret sıralıyor. O kadar rahat hakaret ediyor ki, ağzından çıkanı kulağının duymadığına hükmediyorsunuz. Çünkü kulağı duysa beyni harekete geçer yaptığının normal, şık, uygun olmadığını söyler. İnsan düşünmeden bir laf ederse beynin katkısıyla hatasını telafi etmeye, cümlesini düzeltmeye çalışır. Normalde söz ağızdan çıkmadan bu işlem gerçekleşmelidir. "Yalancı", "korkak", "hırsız" gibi sözler onun lügatında çok sıradan çünkü gülerek sarfediyor. Bizde komiklik ya cinsellikle ya aşağılamayla takviye edildiği için olsa gerek hakaret ederken komiklik yapıyor gibi bir de gülümseme bekliyor.

Devlet Bahçeli hiç değilse hakaret ederken gülmüyor bağırıp çağırıyor. Dün yine "hırsız, akılsız, ihanet, rezalet" gibi hakaretleri sıralamayı ihmal etmedi. Ağdalı cümleler içine sıkıştırılmış hakaretleri dolaylı yapmayı nezaketten sayıyor.

Salı günkü grup konuşmalarına rast gelmeyenler çok şanslı. Bir çok insan "ya boş verin bunları, dinlemeyip ciddiye almayın olsun bitsin" diyor. Ama muhalefet liderlerini dinlememek, ciddiye almamak demokrasimiz için iyi bir şey midir? Ciddiye almama, kulak asmama, gülüp geçme yani muhalefeti ademe (yokluğa) mahkum etme siyaseti cılızlaştırır.

Biz kendimizi zorlayıp muhalefet liderlerini ciddiye almaya çalışıyorsak onların da çaba gösterip daha az hakaretle konuşmaları, daha muhtevalı nutuk atmaları gerekmez mi?

Biz parti liderlerine yaptığını, dediğini bilmeyen, sözün ağırlığını tartamayan insanlar muamelesi yapamayız.

PKK kanarya sevenler derneği mi

"Kaçırma" yokmuş "ikna" varmış. Sanki silahlı örgüt değil kanarya sevenler derneği... İsteyen istediği zaman girebiliyor, istediği zaman çıkabiliyor! Evine dönmeleri halinde sanki aileleri ölümle tehdit edilmiyor! Sanki işadamları gönüllü olarak haraç veriyorlar! Sanki sandığa giderken yolu kesilenler gönüllü olarak oy kullanıyorlar! Sanki PKK gönüllülük esasıyla çalışan bir sivil toplum örgütü! İsteyen yardım yapıyor, isteyen faaliyetlere iştirak ediyor! Bunlar milletle dalga mı geçiyor acaba? PKK kadar baskıcı, cani, eli kanlı bir örgüt dünya üzerinde kaldı mı? Bugün örgütün dayandığı dinamikler "sevgi" üzerine mi kurulu "korku" üzerine mi kurulu? Hiyerarşik yapıyla çalışan silahlı örgütlerde korku bir numaralı motivasyon kaynağıdır. Bu yüzden her hafta birileri canını kurtarmak için örgütten kaçar devlete teslim olur.

Kürt annesine hakaret

Böyle bir örgütün siyasi kolu da elbette tahammülsüz olur. Selahattin Demirtaş"ın Diyarbakır"da eylem yapan anneleri para karşılığı eylem yapmakla suçlaması çok yakışıksızdı: "Orada oturan bazı aileler istihbarat tarafından kendilerine verilen ücret karşılığında o eylemi yapıyorlar. Çocukların da dağa gittiği yok. Bazı çocuklar uyuşturucu şebekeleri tarafından kaçırılmış. Bazılarının hiç dağla alakası yok. Gitmemişler. Bazı aileler aldıkları paralar karşılığında o eylemi yapıyorlar". PKK"nın kendisine yardım etmeyeni hain, HDP"nin kendisine oy vermeyeni "işbirlikçi ajan" ilan ettiği bir ortamda çocuğu için eylem yapan anneyi de "satılık" ilan ederler. Onlara göre kendilerinden olmayan herkes hain, işbirlikçi, satılmış, ajan, kansız, uğursuz...

Zamanında suçladıkları devletten daha acımasız, daha saygısız, daha zalim, daha ceberrut olmaktan çekinmeyenler, Kürtlerin başına bela olan nasıl bir canavar ürettiklerini görmelidirler. Kendi insanına saygı duymayan, kendi malı gibi gören bir anlayış sadece istismarcıdır. Bu istismarcıların gün geçtikçe deşifre olmaları da hayırlı bir durumdur.

10 yıl önce
Hakaretin şehveti...
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…
Operadaki Hayalet’in “kehaneti” gerçekleşirse…
Ayasofya’yı açan adama vefa zamanı