|
CDS çıkarken başka, inerken başka

CDS çıkarken Türkiye’nin kendi dinamikleri üzerinden değerlendirirken, CDS düşerken hangi küresel gerekçeleri bulabiliriz diye bir telaş… Ama ne telaş… Tamam, CDS her ekonomi için düşüyor ama Endonezya, Japonya ve Türkiye için bir başka düşüyor. Bu da sadece küresel ölçekte cevapların yetersiz olduğunu ve Türkiye ile ilgili ekonomik gösterge pozitifliklerinin de ele alınması gerektiğini gösteriyor.

Türkiye, üretimi, imalatı, büyümesi, istihdamı, ücret artışından yana tavrı, dolaylı vergileri hafifletmesi ve satın alma gücü paritesine göre konumuyla bu CDS seviyesinden zaten başka bir ülke. (Dünya Bankası’na göre Türkiye satın alma gücü paritesine göre 2008’de 18. iken 2021’de 13. sıradadır.) Üstelik CDS, merkezi borç temerrüdü üzerinden modellenirken hükümet borcunun gayrisafi yurtiçi hasılaya oranı en düşük ülkelerden biri Türkiye...

Türkiye’nin büyüme ile kontrolü elden kaçırılmayacak enflasyon arasında hassas bir takas yaptığını sanırım ilk defa bu köşeden değerlendirmiştik. Ama bu takası, para politikasını maliye politikası ile ikame edebilecek kadar bir mali disipline sahip olduğu için yapabilmesinin mümkün olduğunu da not etmiştik. Bu husus gerçekten kritiktir. Her defasında referans verilen 94 şartlarından Türkiye’yi bambaşka bir yere koyar.

Mali disiplin şartları göz önünde bulundurulduğunda CDS fiyatlamasına, yurtiçinde ekonomi üzerine getirilen kötümser senaryoların ne denli etki etmiş olabileceğini de değerlendirmek gerekir. Dünyanın kayda değer ekonomilerinden olup hükümet borcunun gayrisafi yurtiçi hasılasına
oranı en düşük olan ülkenin
CDS seviyesi buysa, kötümserlerin daha doğrusu kötülükseverlerin senaryolarının katkısı bu halde yadsınamaz. Çünkü irrasyoneldir.

Yok, bu CDS seviyesi Türkiye’nin değil, işletmelerinin temerrüt riskini de içine alır diyelim; gene hükümetin mali disiplini işletmelerine destek verebilecek kadar güçlüdür. Neredeyse tüm dünya 2008 küresel finans krizi ve Kovid-19 salgınında birkaç tur özel sektör kurtarma paketi açıklamışken bunlara en az başvuran Türkiye gibi tedarik zincirinde öne çıkmış sivil bir ekonomi üzerine kötülüksevmek haksızlıktır.

Her ekonominin olabileceği gibi Türkiye’nin de zorlukları var ama avantajları çok daha fazla. Hem Türkiye’nin çözemeyeceği bir sorunu olmadığını herkes biliyor. Çözümlerini de geliştiriyor. Dezavantajlarını ortadan kaldırmak için Karadeniz’den Akdeniz’e, Doğu’dan Batı’ya, Kandil’den Afrin’e kadar gayret içinde. Sonuç veren bu gayret görmezden gelinemez. Ücret artışlarını en büyük kötülük olarak kayda geçiren IMF reçetelerine kapının kapanması, senaryocuları ne denli motive ediyordur tartışmasını bir tarafa bırakıyorum.

Konjonktür dahi aleyhine gittiği gibi lehine de gidecektir. Lehine gitmesi, kaçınılmaz olan Türkiye’nin çıkışına kaldıraç sağlar, o kadar. Türkiye çıkış hikâyesini her bir ferdi, her bir girişimcisiyle kendi yazmıştır. Konjonktür katkı verirse ne âlâ…

Fakat şu da bilinmeli; Türkiye’nin lehine giden konjonktür gelişmelerinin gerisinde global resesyon beklentisi vardır. Yani; dünya için durgunluk ve işsizlik anlamına gelen bir beklentinin, ekonomi politikalarına muhtemel etkisi ve emtia fiyatlarını aşağı çekmesi Türkiye’yi destekliyor. İşte bu türde bir konjonktür katkısının mümkün olması hiçbir biçimde Türkiye’nin kendi tercihlerinden bağımsız okunamaz.
O yüzden CDS çıkarken ki okumanın
bileşenleri başka inerken başka değildir.
Her iki yönde de hem Türkiye özelinde hem konjonktür özelinde dinamikler işler. İşe gelen yerden yorum yapılamaz.

Ancak belki daha önemli olan şurasıdır; konjonktür kendisine kısa vadede yarasa da dünyanın daha fazla kötüleşmesinin gerekçelerinden en önemlisini ortadan kaldırmaya çalışan tek ülke Ukrayna-Rusya arasında barış arayışıyla gene Türkiye’dir.

Bu dahi yol ve yöntemler tartışılabilecekse de ekonomide yapılmak istenenin bir yansımasıdır.
Mesele kısa vadeli mikro çıkarlar değil, uzun vadeli ortak menfaatlerdir.

Kredi Notu

Moody’s Türkiye’nin kredi notunu düşürmüş. Küresel finans krizinde junk (değersiz) finansal varlıklara AAA reytingler verdikleri anlaşılan ve dünyayı krize sürüklerken tüm itibarlarını kaybetmiş olan kredi derecelendirme kurumlarının Türkiye ile ilgili kararlarını ekonomik okumak hep zor oldu. Çıkarırken de sadece ve yalnızca siyasi, indirirken de sadece ve yalnızca siyasi kararlardır.

Bitmiş bir kurşunu yeniden patlar umuduyla sıkmaya çalışmış Moody’s.
İndirse ne olur, çıkarsa ne olur, gibi bir seviyede debelenmiş. Dikkat çekmeye mi çalışmış, gerçekten zarar verebileceğini mi düşünmüştür, bilmiyorum. Ama hadi ciddiye alınırsa şöyle bir yönü de var; rapor mutlaka bir süre önceden hazırlanmaya başlamış ve duyurusu bu zamana gelmiş. Fakat dünyada dinamiklerin öyle hızlı değiştiği bir dönemden geçiliyor ki indirme gerekçeleri bir ay öncede kalmış. Mevcut şartlar bambaşka. Cari açığın finansmanı meselesinde yepyeni boyutlar açılıyor mesela. Takvimine sadık kalmış ya da bana ne, deyip umursamamış gene de açıklamış olabilir. Çöp olmuş.
Yani notun junkımsı olması değil, not verilmesinin junk olması haber…
#Türkiye
#IMF
#CDS
2 yıl önce
CDS çıkarken başka, inerken başka
Yeni Türkiye’nin habercisi Togg
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir