Çip krizi dünyada teknoloji ürünlerinin arzını olumsuz etkilemeye devam ediyor. Bilgisayar, akıllı telefon, akıllı aletler ve otomotiv sektörü için kriz hafiflemek yerine bilakis derinleşiyor. Z Raporunun Temmuz 2021’deki araştırmasına göre çip sektörü 439 milyar dolarlık bir pazar. Bu büyüklüğüne rağmen yatırım ihtiyacı artıyor. Çünkü arka planda yeni ekonominin ürünleri dönüştürme süreci hızlandıkça hızlanmakta.
Aslında bilgisayar icat olduğundan beri birçok defa çip krizi ile karşılaşıldı. Önceki krizler incelendiğinde göze çarpan belirgin durum; her defasında bilgisayarın kendi evrimleştikçe çip ihtiyacının krize dönüştüğüdür. Bugün herkesin sıklıkla kullandığı klavyeli bilgisayarların bir sonraki kuşak tarafından daktilo muamelesine maruz kalacağı değerlendirildiğine göre çip tarafında sadece yeni nesil bilgisayarlar (tabletler) için dahi ilave yatırım yapılması gerektiği ortada.
Bir de meselenin nesnelerin interneti boyutu var. Dünya bir biçimde her alet, eşya ve ekipmanın internet bağlantısının olduğu akıllı makineler çağına doğru ilerliyor. Bu da çip talebini birkaç kat daha güçlendiriyor. Otomobiller de bunun bir parçası. Otomobillerde 3-4 bin civarı çip kullanıldığı bilgisi dikkate alındığında yeterince çip temin edilemediğinde başka şeyler gibi otomobil üretmek de mümkün olmuyor.
Son iki yıldır otomotiv sektöründe birçok fabrikanın üretime geçici olarak ara verdiği de görüldü. Tedarik zincirinde pandemiyle başlayan sorunlar çip kriziyle birleşince küresel ölçekte otomobil üretimi yavaşladı. Z Raporunun aynı araştırması otomotivde 30 milyon araçlık üretim kaybına yani %30 civarı üretim daralmasına işaret ediyor. Elbette buna paralel olarak fiyatlar da artıyor. Türkiye özelindeyse ÖTV artışları bu konjonktürle birleşince fiyatlar aşırı yükseldi. Otomobil birçokları için erişilmez bir lüks halini aldı. Aşırı fiyatlar oluşunca da düzeltilmesi gereken sorunlu yaklaşımların üzerine gidilemiyor.
Ayağı yerden kesen tatminkârlık doğru bir yaklaşım değildir. Otomobilde güvenlik altyapısı ve donanımı her geçen sene iyileşiyor. Türkiye’de otomobil ihtiyacı karşılanırken güvenlik kaygıları artık tercihlerde öncelik haline gelmeli. Elbette bunun için nitelik ve nicelik bakımından yeterli üretim yapılabilmeli ve makul fiyatlamalar oluşmalı. Çünkü otomobil piyasasındaki arz sorunları nedeniyle son dönemde trafikten çekilen araçların revize edilerek kullanıldığına dair haberlerle güvenliğin epey geri atılabildiği görülüyor.
Fiyatların da neden olduğu bu sorun genel trafik güvenliğini de riske ediyor. Keza birçok örnekte zaten sorun olan trafiği daha büyük sorun haline getirenin bu tür araçların yolda kalması olduğu görülüyor.
İşte, TOGG yatırımı ilk akla gelecek tüm faydaları kadar bu bakımlardan da çok önemli. Şimdiye kadar çok karizmatik modeller tanıtıldı. Fuar performanslarından ve otomobil dünyasının iletişiminden TOGG araçlarıyla ilgili küresel ölçekte heyecan oluştuğu anlaşılıyor.
Meselenin bir başka boyutu da TOGG’un çevreci karakteri… Türkiye’de artık dizel motorlu araçlardan başlayarak bir dönüşümün de önü açılabilir. En azından kamu araçlarından ve taksilerden başlayarak elektrikli araçların kullanımı zorunlu tutulabilir.
Fakat her şey ilerlerken TOGG’un çip güvenliğini sağlayacak ilave yatırımlar da ihmal edilmemelidir.
Kentsel Dönüşüm
Konut piyasasındaki dengesizlik Türkiye’de önemli bir ihtiyaç olan dönüşüm çalışmalarını olumsuz etkiliyor.
Ne mutlu ki İstanbul özelinde mesela neredeyse okul binalarının tamamı dönüştürülebildi. Hastane yatırımları yapıldı. İstanbul Valiliği İstanbul Proje Koordinasyon Birimi İPKB’nin bu başarısı ilçe belediyeleri tarafından örnek alınarak konut dönüşümünde kullanılabilir. Böylece dönüşüm bir alış-veriş meselesi değil, bir güvenlik meselesi olarak müteahhit-belediye-vatandaş üçlüsünü kol kola takacak bakış açısıyla gerçekleştirilebilir. Dönüşüm ihtiyacının en büyük ilçelerinden olduğu tespit edilen Bağcılar Belediyesi için tavsiye ederim mesela. Yanlış örnekler çıkarılıyor çünkü.
Belediye, Fatih Mahallesinde hasarlı bir yapıyı yıkmak durumunda kalıp yeniden inşası fizibl olmayınca yıkıntının çevresini rant dengelemek üzere riskli alan ilan ettirdi. Hem de riskli alan ilan ettirdikten bir yıl sonra etüt ve sondaj çalışmalarını yaptırdı. İlçenin yeni belediye başkanı Abdullah Özdemir yanlış başlayan bu testi başarıyla geçebilirse ilçenin deprem kaynaklı güvenlik endişeleri arkası gelecek başarılı dönüşümlerle aşılabilir.