|
İhtiyatsız kumar

İlahi, kumarın ihtiyatlısı mı olur, demezler mi adama. Derler ama asıl tehlike bu sözde gizli. Açıklayacağım.

Dünyanın faiz diye bir meselesi yok. Faizli zihniyet bir tek Türkiye’de kaldı, desem sanırım yanlış olmaz.
Faiz ve faizli işlemler, finansal okuryazarlığın en dibindeki
zavallı bir kavrayış seviyesinden başka bir şey değildir.

Gelişmiş ekonomilerde yaratılan serveti, gelişen ekonomilerde bedavadan nemalandırmak dışında bir fonksiyonu yoktur. Gelişmiş ekonomilerde faiz vermeye hevesli gelişen ekonomiler olmasa kimsenin faizle işi yoktur yani. Sömürü aracı olarak kullanırlar.

Kapitalizmin pişmanlığıdır faiz.
Çünkü onu, tekelci ideallerine ulaştıramayacak kadar çürüktür. Bütün dünya toksik olduğunu bilir, bütün hukuk sistemlerinde faizcilik yasaklı bir faaliyettir. Kapitalizm, kendine istisnalar yarattıysa da bu kanaldan hedeflerine ulaşmasına imkânı olmadığını artık bilmektedir. Hatta en iyi o bilmektedir.
O yüzden yeni bir kanal arıyor. Tekelleşme idealinden kopmak istemiyor.
Bu idealine sadık kalmasını sağlayacak ve onu hedefine gerçekten ulaştıracak tek kanal “kumar”dan başkası değil.

Sanki ihtiyatlı bir kumar varmış gibi işlenmeye başlandı dünya. Ve kumar yerleştirilmeye çalışılıyor. İnsanların neyin kumar, neyin değil, olduğunu da bilemeyeceği kadar hem finansal kesim hem reel kesim bulanmaya başladı.

Aklıma gene, daha önce de üzerinde durduğum, son Avrupa Futbol Şampiyonası öncesi Türkiye’nin finale kalması halinde bedeli iade edilmek üzere TV satış kampanyası yapılması geldi. Kumarın daniskasının nasıl da müşteri sadakat programı olarak tanıtılabileceğini görmüş olduk.

İhtiyatlı kumar olmaz efendiler. Bu çıkışlar çoklu menfaat uman ilginç stratejilerin parçası.

Faiz artırımıyla ilgili kısmı doğru... FED, politikasının faiz artırım yönünde olduğunu sene başında açıkladığından bu yana asıl amacının dünyadan ucuza ithalat yapmak olduğunu defaten yazdım. Şimdi, FED’e ve Türkiye’de yere göğe konulamayan Powell’a tepkilerin gerisinde geç ulaşılan bu kavrayış var.

Ama bu tepki verilirken diğer taraftan başka şeylerin altyapısı hazırlanıyor, uyarısını yapmak lazım.

Avrupa’daki Türkler

Avrupa’daki Türkler arkası kesilmeyen derin krizlerle boğuşan ekonomilerde hayatlarını idame ettirmeye çalışıyor. Sanıldığının aksine kıt kanaat geçiniyorlar. Son aylardaki kur hareketleri nedeniyle Türkiye’den bakınca varsıl görünseler de birçoğu müreffeh sayılmaz.

Bu şartlarına rağmen her ihtiyaç duyulduğunda Türkiye’nin yanındalar. Türkiye söz konusuysa katkı sunmak üzere ellerinden geleni artlarına koymuyorlar. Ama bulundukları yerlerde yabancılar, memleketlerinde de yeterince anlaşılamıyorlar. Dahası doğru anlaşılamıyorlar. Birçoklarının bulundukları yerde dikili bir ağacı yokken Türkiye’deki konut fiyatları onların da hayallerini ellerinden alıyor.

Belki emekli olunca vatanlarına dönmek istiyorlar. Dönemiyorlarsa da vatan bağı kurmak istiyorlar. Ne var ki bağ-bostan, tarla-tapan gitmiş. Evleri, ocakları yok. Bu şartlar altında Türkiye ile arzu ettikleri bağı kurmakta da zorlanıyorlar. Otellere gittiklerinde turist muamelesi görmekten de yorulmuşlar.

İkinci, üçüncü kuşaklar için vatan kavramı gevşiyor. Avrupa’daki Türkler, çocuklarına İstiklal Marşı’nı ezberletmeye devam etseler de umdukları gibi nesillerini Türkiye’ye bağlayamıyor.

Bilirsiniz köyünden şehre göçenler dahi evleri olmadığından memleketlerine gidemiyor. Başka ülkeden nereye gelip hangi ilişkileri sürdürebilirler?

Orta gelir grubuna dönük konut formüllerinde onların da unutulmaması gerekiyor. Lakayt piyasa hareketlerinin onları öz yurtlarından koparmasına izin vermemeli.

Sosyal konut 1 milyon adede çıkabilir

Sosyal konuta olan ihtiyaç Türkiye’ye yabancı akınıyla katmerleniyor. Başvuru sayısı, nüfusun %10’una yaklaşabilir. Ekonomi yönetiminin başvuru iştahıyla kendisini ifade eden ihtiyacın farkında olduğu biliniyor. Gerçekten konut krizi sosyal sorunlar yaratacak boyutta. Ama bu büyük oranda kentler için geçerli.

İlçeler ve köylerde konut sahipliğinin daha yüksek ve kiraların daha makul olduğu göz önüne alındığında konut sorunu kentlerdeki gibi şiddetli değil.

Bu bağlamda kentleri merkeze alan, periyodu uzatıp adedi 1 milyona çıkaran sosyal konut çözümlemeleri orta gelir grubuna dönük formüllerle beraber ekonomi yönetiminin gündeminde.

Yılın ikinci yarısından itibaren konutun enflasyonist baskısının TÜFE’yi hızlandırdığı görülürken barınma ihtiyacını karşılamaya dönük çözüm gayretleri içinden geçilen konjonktüre bakılarak toplum üzerindeki enflasyon baskısını yönetmekte önümüzdeki dönemde belirleyici olacak.

Yağmur altında beklerken; başörtüsü meselesi

28 Şubat zamanları… Tarihi yarımada da bir okulda, kardeşim, merkezi sınavlardan birine girecek…

Annemle beraber götürdük onu sınav yerine. İçeri girince diğer velilerle beraber okul avlusunun dışında beklemeye koyulduk. Birden rahmet sağanak oldu bardaktan boşanırcasına yağmaya başladı. Herkes ıslanıyordu. Bir yetkili, velilerin yandaki öğretmen evinin çardağı altına geçebileceklerini söyledi. Herkes koşuştu. Biz de yöneldik.

Ama almadılar. Malum zihniyetin kılık kıyafet standartlarına takıldık.

Herkes çardak altında biz de açıkta yağmur altındaki bekleyişe devam ettik. Şimdi eski yağmurlara şemsiye açmak mı?

#Faiz
#FED
#Sosyal Konut
#28 Şubat
٪d سنوات قبل
İhtiyatsız kumar
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset