|
OVP ve YEP

Orta Vadeli Program (OVP) hafta sonu açıklandı. Böylece 2025’e kadar bir projeksiyon ortaya konmuş oldu ki projeksiyonlardaki rakamlardan çok öngörülere kerteriz alınacak bir çerçeve ortaya çıkması değerliydi. Yeni Ekonomi Programı (YEP) sonrası bekleyişlerdeki belirsizliği gidermede bir ihtiyaç böylece karşılandı.

Buna göre gayrisafi yurtiçi hasılanın 2025 itibariyle 1 trilyon dolar seviyesini aşması hedefleniyor. Kişi başı gelirin 12 bin dolar, işsizliğin %9,6, enflasyonun yeniden tek haneli (%9,9) olması hesaplanıyor. Kurda artış hızının da düşeceği hesaplanıyor ki bu başlıkta dalgalanmaların azalması ekonomik istikrarda belirleyici olacak gibi görünüyor.

Büyümenin %5 seviyelerinde istikrar kazanması programın ana hedefi olarak ön plana çıkıyor. Bunun YEP’in büyüme amacına uygun olduğu değerlendirilebilir. Cari açık tarafındaysa durum biraz farklı… Enküçültmeye yakın bir seviye hedeflense de dış ticaret açığı (2022 için 105, 2023 için 80, 2024’te 78 ve 2025’te 79 milyar dolar) nedeniyle hala cari fazla hedeflenmesinden uzak olunduğu görülüyor. 2022 için 47,3 milyar dolar sonra sırasıyla 22, 13,7 ve en son 2025 için 10 milyar dolar cari açık oluşacağı düşünülüyor.

YEP’in performans göstergelerinden birisi olarak orta vadede cari fazla sağlamayı merkezine aldığı düşünülürse OVP’deki cari işlemler dengesi hedefi çelişkili duruyor. Ama yönetilemez değil.

YEP’in bütçe üzerindeki baskısının da kısa vadede artacağı hesaplanıyor. Bütçe açığı 2022 için iki katı olarak hesaplanmışken 2023’te bütçe açığı artmaya devam ediyor. 2024’ten itibarense düşüşe geçiyor ve 2025’te 409 milyar lira ile 2022’nin altına iniyor. Gene de bütçe dengesi Maastricht kriterleri içinde şekilleniyor. Ama ücret artışlarının güçlü sürdürüleceği beklentisini de destekliyor.

Faiz harcamalarının artacağı öngörülüyor ancak TL cinsi sabit getirili varlıklara referans veriliyor. Bu veri bankacılığın karşılık modelinin TL cinsinden menkul kıymetlerle sürdürüleceğine işaret ediyor, diyebilirim.

OVP toplamda yastıkaltından bir çözülmeyi beslemeye devam edecek gibi görünüyor. Hatırlanırsa mevcut dinamiklerin net hata noksan kaleminden görüleceği üzere yastıkaltından girişi zorladığını önceki yazılarımda tartışmıştım. Çerçeve bunun süreceğini düşündürüyor. Konut piyasasının güçlü kalacağı ve Togg’un sistemdeki nakit akımında önemli bir yer tutacağını da göz ardı etmeden söylüyorum.

Temmuz zammı yastıkaltından girişi yavaşlatmış olsa da okulların açılacağı ve periyodun enflasyonist etkisinin süreceği göz önüne alındığında yılsonuna kadar giriş devam edecektir. Bu ilişki yılın kalan kısmında cari açığın yönetilmesinde belirleyici olabilir. (Yılbaşından itibarense zam ve enflasyonda baz etkisi sonrası yastıkaltından giriş potansiyeli konut stokunun yeniden artmasına ve Togg’un piyasaya çıkmasına odaklanacaktır.)

Bunlar bir yana OVP’den Türkiye için gerçek dengelenmenin 2024’e tarihlendiği söylenebilir. Dünya Bankası da son global görünüm raporunda bazı ekonomilerin 2023’te bazılarınınsa 2024’te dengeleneceğini öngörüyordu. Fakat verilere yansıması Türkiye için 2024’ün dengelenme yılı olduğunu gösterse de 2023’ün ikinci yarısında bunun başlayacağı ve ilk grup ekonomiler arasında yer alacağı tartışılabilir. Çünkü global konjonktür Türkiye’yi tedarik zincirinde ön plana çıkarırken bunun çarpanları çalışmaya başlayacaktır. Kurduğu altyapının, işletmelerinin ve çalışanlarının özverisinin bir de hızlandıran etkisi olacaktır. Bunların olası etkilerinin projeksiyon hesaplarına ve beklenti modellerine sokulması kolay değildir. Gene de Türkiye için böyle bir öngörünün uluslararası ölçekte de tartışıldığını not etmek isterim.

Türkiye’nin önündeki asıl bariyer ise istatistiki veriler değil, parayla ilgili araçlar ve amaçlar karışıklığıdır. Araçlarla amaçlar, düşünce ve değer sisteminde yerli yerine oturduğunda pozitif anlamda bir kırılımın gerçekleşmesini artık beklemek gerekir.

Dan’l Webster

Mark Twain’in Calaveras’ın sıçrama şampiyonu kurbağası Dan’l Webster geliyor, son günlerde aklıma. Kumarbaz kişi bahislerde kazanmak için sıçrama rekoru kırması istenen sıradan, tatil seven bir kurbağa yetiştiriyor. Gün gelip, haydi sıçra, dediğinde de kurbağa boğazına kadar dolu olduğundan olduğu yere yapışıp kalıyor.

Bir de Anadolu fıkrasını çağrıştırıyor, son günlerde çok konuşulan stratejiler.

Tosbağalar piknik yapmaya karar vermiş. Haşlamışlar yumurtaları, almışlar azıklarını, yürümüş yürümüş az ileride bulunan küçük tepenin eteğindeki kıra altı saat sonra varmışlar. Bir de bakmışlar ki tuzu unutmuşlar. Demişler ki; şu genç olan gitsin getirsin. Büyük olan; ben gideyim bu genç yolda dayanamaz, demiş. Yola çıkınca da, benim gittiğimi bahane edip yumurtaları yerler, diye düşünmüş. En iyisi şu tepeyi dönüp arkalarına saklanayım da şunları bir taplayım bakalım yiyecekler mi, demiş.

Tosbağalar bekle Allah bekle gelen giden olmayınca, acıktık arkadaş, tuzun geleceği yok, getirin de yumurtaları yiyelim, deyince yaşlı tosbağa arkalarından çıkıvermiş. Demek beni beklemeyecektiniz, beni azıtıp yiyecektiniz ha, deyip suçüstü yapmış. Sen neredeydin diye sorulunca kabuğundan kafasını uzatıp, hiç gitmedim, beni beklemeyeceğinizi bildiğimden sizi izledim geriden, görüyorum ki yanılmamışım, sizi gidi sizi, demiş.

Hâsılı kurbağalar sıradan ve tosbağalar birbirlerine karşı kendilerini güvene almaktan başka bir şey düşünmüyor.

#OVP
#YEP
#gayrisafi yurtiçi hasıla
2 yıl önce
OVP ve YEP
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi