|
İşte size asrın barış planı
ABD Başkanı Trump’ın uzun zamandır pazarlanan sözde asrın planı açıklandı. Son yüzyılın en büyük problemi olan Filistin meselesinde yine çağımızın süper gücü olan ABD’nin bir çözüm üreteceğini zannedenlerin hayalleri de ilk anda suya düştü.
Sorunu anlamaktan ve tanımaktan uzak, özensiz ve aşağılayıcı plan
, çözüm arayan uzmanların elinde değil,
Netanyahu
’nun evinde hazırlandığı intibaını verdi.
Bu konudaki kuşkularımızı daha önce de açıklamış, refah vaadi karşılığında Filistinlilerin işgal edilmiş vatanlarını satın almayı hedefleyen bu girişimin bir şey getirmeyeceğini söylemiş ve yazmıştık. Bu bakımdan bizde hayal kırıklığı yaratmadı. Ama
bu plan, dünya düzeninin dara düşmüş iki madrabazın elinde nasıl tahrip edilebileceğini de bütün dünyaya gösterdi.
Anlaşmanın her maddesinde sıkıntı var. Filistin meselesini, tarihi bağlamından koparıp basit bir çıkar çatışmasına indirgeyen plan, her şeyden önce
uluslararası hukuku da yok sayıyor.
Bugüne kadar BM’nin aldığı 700’e yakın kararı ama özellikle İsrail’in 1967 öncesi sınırlarına çekilmesi kararını sadece bir iyi niyet söylemine indiriyor.
Uluslararası hukuk bakımından İsrail’in 1967 sonrasında yerleştiği alanların, “işgal altındaki bölgeler” tanımlanmasını kaldırıp işgali açıkça meşrulaştırıyor.

Anlaşma planı barış önermiyor. Mevcut statükoyu da korumuyor. Bilakis İsrail’in egemenlik sınırlarını artırırken; bir çözüm metninde asla olmaması gereken bir dil ile Filistinlileri aşağılıyor.

Filistinlilere vaat edilen sosyal refah karşılığında,
ağır ve aşağılayıcı şartlar ile ileride sığıntı bir devlet kurabilecek
lerini söyleyen bu anlaşma önerisi nasıl bir barış kurmak istiyor?
Bu bir barış değil, sadece İsrail’in güvenliğini sağlamayı amaçlayan
yeni bir işgal planı
dır. Bu bir barış planı değil,
Yahudi devletinin ABD eliyle resmen ilan edilmesi
dir. Sınırları belli olmayan İsrail, güvenliğini sağlama bahanesi ile istediğini yapma özgürlüğüne sahip olacak, Ürdün vadisini ve su kaynaklarını kontrol edecek; buna karşılık Filistinliler kendilerine yapılacak tünel ve yollarda özgürce dolaşacaklardır. Bu yeni formül, bugüne kadar ulaşılmış
iki devletli çözüm arayışını bütünüyle çöpe atma girişimi
dir. Tek taraflı bir yaptırımın, İsrail’in devlet politikasının Filistinlilere ve bölge ülkelerine dayatılmasıdır.
Filistin meselesinin can damarı olan
Kudüs’ü İsrail’in idaresinde bir başkent olarak bırakmayı
hedefleyen plan, bir anlaşma arayışı değil, aksine yangına benzin dökmektir.
Kudüs’ün statüsünün sadece bir egemenlik kurma meselesi olmadığı
unutulup mağdur Filistinliler ile zalim İsrail devleti arasında çözülebilecek bir soruna indirgeyen plan, açıkça yeni bölgesel çatışmalara zemin hazırlamaktadır. Planda Kudüs’ün bütün dinler nezdindeki önemi vurgulanırken kullanılan 667 kelimenin 248’i Yahudilere ayrılması bile planı hazırlayanların ön kabullerini açık etmektedir. Hristiyanlar ve Müslümanlar açısından önemine 377 kelime ile yer verilirken;
Osmanlı asırlarına yanlış bir bilgi ile referans verilmesi de planın ne denli özensiz olduğunu göstermektedir
. Her şey bir tarafa, asrın planında tarihi bir bilgi olarak; “1517’de Kanuni Sultan Süleyman’ın Kudüs’ün surlarını ve mabetlerini yeniden inşa ettiği” ifadesinin yer alması bile
planı hazırlayanların yetersizliğini ve konuya bakışlarını ortaya çıkarmaktadır.

Çok iddialı bir planda; Kudüs’ün 1516’de Osmanlı idaresine girdiğini, 1517’de Kanuni’nin değil, Yavuz’un Sultan olduğunu; Surların da Kanuni döneminde ama bir hayli sonra yapıldığını bilmeyenlerin hazırladığı bir plandan barış çıkabilir mi?

Bu planın her maddesi tamamen dayatmayı amaçlamakta, zorbalığı meşrulaştırmaktadır.
Filistinlileri sadece Batı Şeria’da sıkışmış ve her türlü teklife açık zanneden planın yapımcıları; Yahudi yerleşimcileri hatta
1948 sonrası Filistin’den veya başka ülkelerden ayrılmış Yahudileri hesaba katarken
;
milyonlarca Filistinli mülteciyi kendi kendi kaderlerine terk etmektedir
. Filistin nüfusunun neredeyse yarısını oluşturan Gazzelileri ise topyekûn arınması, zihinlerinin temizlenmesi gereken teröristler olarak görüp yok saymaktadır.

Peki bu mantıkla bir barışın tesis edilmesi mümkün müdür?

Anlaşmanın gülünç olduğu kadar aşağılayıcı bir başka yönü de şudur: Bütün şartlar kabul edilse bile; bu, Filistinlilerin bir devlet kurmasına yetmeyecektir. Filistinliler, İsrail’e karşı zihinsel bir temizlik yapmadıkça huzur ve barışın sağlanamayacağı planın bir çok yerinde aşağılayıcı bir tavırla ima edilmektedir. Bu şeytani plan Filistinlilere bir
sığıntı devlet olma hakkını
, bugüne kadar kendilerine
yapılanları unutup, zihinlerini ve ruhlarını arındırama şartına bağlarken;
İsrail’e bakışlardan mana çıkarıp istediğini yapma hakkı vermektedir.

Özetle bu girişim bir barış planı değildir. Trump ve Neyanyahu’yu düştükleri girdaptan kurtarıp kıyameti hızlandırmayı amaçlayan şeytani bir düzen arayışıdır.

#Donald Trump
#Filistin
#İsrail
#Binyamin Netanyahu
#Yahudi
4 yıl önce
İşte size asrın barış planı
Mülâhaza etmek
Siyasetçileri bürokratlara kurban etmek
Musallada bir sosyolog daha… Vehbi Başer’in ardından
Taşkent’in öbür yüzü
‘Korkuluk’…