|

Nükleer savaşın ontolojisi

Dünya kamuoyu Rusya-Ukrayna Savaşı nedeniyle oldukça gergin. Bu savaşın kapsamının bölgesel olarak genişlememesi ve küresel bir kapsama doğru ilerlememesi için başta Türkiye olmak üzere uluslararası kurum ve kuruluşlar çaba harcıyor. Ancak dünya kamuoyunun bilinçaltı daima 3. Dünya Savaşı riski ve bu savaşta nükleer silahların kullanılması ihtimaliyle meşgul. Peki nükleer silahları ne kadar tanıyor ve biliyoruz?

00:00 - 18/03/2022 Cuma
Güncelleme: 22:35 - 17/03/2022 Perşembe
Yeni Şafak
Arşiv
Arşiv
Umut Berhan Şen / SASAM Uzmanı

Dünya kamuoyu Rusya-Ukrayna Savaşı nedeniyle oldukça gergin. Bu savaşın kapsamının bölgesel olarak genişlememesi ve küresel bir kapsama doğru ilerlememesi için başta Türkiye olmak üzere uluslararası kurum ve kuruluşlar çaba harcıyor. Ancak dünya kamuoyunun bilinçaltı daima 3. Dünya Savaşı riski ve bu savaşta nükleer silahların kullanılması ihtimaliyle meşgul. Peki nükleer silahları ne kadar tanıyor ve biliyoruz?

Nükleer silah, nükleer reaksiyon ve nükleer füzyonun birlikte kullanılmasıyla ya da çok daha kuvvetli bir füzyonla elde edilen yüksek yok etme gücüne sahip bir silahtır. Genel patlayıcılardan farklı olarak bütünüyle bir kenti ya da bir ülkeyi canlı, cansız ne varsa tamamen yok edecek kapasiteye sahiptir.

Dünya savaş tarihinde, nükleer silah ABD tarafından 2. Dünya Savaşı’nın son günlerinde iki kez kullanılmıştır. İlk kullanım, 6 Ağustos 1945 sabahı, “Little Boy” isimli uranyum tipi silahın Japonya’nın Hiroşima kentine atılmasıyla gerçekleşmiştir. Üç gün sonra ise “Fat Man” kod isimli plütonyum tipi silah aynı ülkenin Nagazaki kentine atılmıştır. Kullanılan bu silahlar çoğu sivil 132.000 kişinin yaşamını kaybetmesine neden olmuştur.

İki nükleer silah türü bulunmaktadır: İlki, Hiroşima’ya atılan uranyum veya Nagazaki’ye plütonyum bombasındaki gibi uranyum ötesi ağır atom çekirdeklerini bölerek enerji elde eden füzyon bombalardır. Bu silahlarda uranyum ve plütonyum gibi ağır elementlerin parçalanabilir izotopları, “süper kritik kütle” denilen belli bir ağırlık limiti üzerinde bir araya getirildiğinde zincirleme reaksiyona girerek büyük bir enerji ortaya çıkarırlar. Hidrojen bombası veya füzyon bombası denen ikinci tipte ise ateşlenen bir füzyon bombası ile hidrojen çekirdekleri birleşmeye (füzyona) zorlanır ve sonuçta çok yüksek bir enerji ortaya çıkar. Füzyon bombalarının teorik üst limitleri olsa da, füzyon bombalarının gücünde bir üst limit yoktur. Amerikan Bilim Adamları Federasyonu’nun açıklamasına göre, 2012 itibarıyla dünyada 4.300’ü kullanıma hazır olmak üzere toplam 17.000 nükleer başlık mevcuttur.

SOĞUK SAVAŞ’IN TEMELİ

Radyoaktivite atom çekirdeğinin, tanecikler veya elektromanyetik ışımalar yayarak kendiliğinden parçalanmasıdır, bir enerji türüdür. Çekirdek tepkimesi sırasında ortaya çıkar. Canlı ve cansız, birçok nesnenin içinden geçebilir. Ancak toprağın, kayaların ve özellikle kurşunun içinden rahatça geçemez.

Nükleer silahlar hedef ülkedeki stratejik önemi olan binaları ve yerleşkeleri imha etmek ve insanları öldürmek amacıyla çok hızlı bir şekilde çok yüksek miktarda radyasyon ortaya çıkarırlar. Bu konuda en büyük ve insanlığın hafızasına kazınmış en acı deneyim, Amerikan ordusunun 2. Dünya Savaşı’nın sonunda (1945) Hiroşima ve Nagazaki’ye attığı bombalardır. Öte yandan nükleer silahlar, 2. Dünya Savaşı’ndan seksenli yılların sonuna kadar Amerika Birleşik Devletleri ve Sovyetler Birliği başta olmak üzere, kapitalist ve sosyalist bloklar arasında meydana gelen Soğuk Savaş’ın temelini oluşturmuştur. Uzun yıllar boyunca devam eden karşılıklı nükleer tehditler, insanlık için korkutucu bir deneyim meydana getirmiştir.

İNSANLIĞIN KABUSU RADYASYON

Esasen elektrik üretmek amacıyla kullanılan nükleer reaktörler radyasyon meydana çıkarırlar. Dolayısıyla radyasyonun reaktörden dışarı sızmasını önleyecek şekilde inşa edilirler. Fakat dünya kamuoyu, reaktörlerde bir sorun oluşması durumunda radyasyonun çevreye yayılabileceğinden ve insanlara ve diğer canlılara zarar verebileceğinden endişe duymaktadır. Zira, 26 Nisan 1986’da Ukrayna’nın Çernobil şehrinde meydana gelen ve radyoaktif etkileri Rusya, Avrupa ve Türkiye’yi de kapsayan geniş bir alanda görülen felaket, bu endişenin ne kadar haklı olduğunun ispatıdır.

Nükleer silahların savaşlarda kullanılma olasılığı her biri değişik etkilere sahip olan ve değişik silahların kullanıldığı iki alt gruba ayrılmaktadır. Bunlardan birincisi; sınırlı nükleer savaştır. Bu savaş türünde az miktarda nükleer silah kullanılır ve sadece düşman askeri hedef alınır. Yine de bu saldırı sivilleri etkiler ama asıl zarar gören grup askerlerdir. Böyle bir savaşta kullanılmak üzere Soğuk Savaş sırasında birçok ülke tarafından küçük çaplı nükleer silah üretilmiştir.

İkincisi büyük ölçekli nükleer savaştır. Bu savaş türünde büyük miktarlarda nükleer madde kullanılır ve asker de sivil de dahil olmak üzere bütün ülke hedef alınır. Böyle bir saldırıda bir ülkenin ekonomik, sosyal ve askeri yapısı tamamen yok edilmeye çalışılır.

Elbette bu iki nükleer savaş metodu arasında nasıl bir bağlantı olduğu bir tartışma konusudur. İki silahlanmış ülke arasında sınırlı bir nükleer savaşın olabileceğini kabul eden savaş stratejisi uzmanları bile böyle bir savaşın kısa zamanda büyük ölçekli bir nükleer savaşa dönüşebileceğini tahmin etmektedir. Ayrıca nükleer saldırı tamamen askeri bir bölgeye bile yapılsa, ortaya çıkacak radyoaktif maddeler, rüzgâr gibi doğal etmenlerle başka bölgelere taşınarak sivil nüfusta uzun süreli ve yok edici etkilerde bulunacaktır. Dolayısıyla yakın gelecekte gerçekleşmesi muhtemel büyük bir nükleer savaşta kısa sürede milyonlarca insanın yaşamını kaybetmesi, ekosistemin büyük zarar görmesi ve küresel iklim düzeninin tamamen değişmesi gibi riskler söz konusudur.

#Rusya
#Ukrayna
#nükleer savaş
#Nagaziki
#ABD
#2. Dünya Savaşı
#Çernobil
2 yıl önce