|

Sağcı aydın olmaz mı ?

Dünyada her çağ, her dönem için ama daha çok da bizim zamanımız için en riskli, en yanıltıcı şeylerden biri insanların dinsel, politik, ideolojik kimlik ve tercihleriyle ilgili genelleme yapmak ve o genelleme üzerinden onları etiketlemektir. Onayları var mı, yok mu demeden belli kimliklerle yaftalamaktır.

00:00 - 27/01/2022 Perşembe
Güncelleme: 22:27 - 26/01/2022 Çarşamba
Yeni Şafak
Cemil Meriç
Cemil Meriç
İsmail Özcan
/ Eğitimci - Yazar

“Sağcı aydın olmaz!” sözünü 1960’larda ünlü Fransız yazarı ve filozofu Jean Paul Sartre söylemişti. Daha sonraki yıllarda Türkiye’de de sol denince adı akla ilk gelen kişiler tarafından benimsenmiş ve referans kabul edilmişti. Aziz Nesin bu teze çok yaslanan biriydi. Aziz Nesin söyleyeceğini dobra dobra söyler, karnından konuşmazdı. “Sağcı aydın olmaz” sözünü aksi söz konusu olamaz anlayışı içinde benimsemişti. Sağcı aydın diye örnek gösterilen Cemil Meriç için “sağa soldan gelmedir, yoksa sağcı aydın olmaz” diyordu. Solcu aydın camiasında farklı düşünen, “sağcı aydın olabilir” diyen biri henüz bilinmiyor. Metin Toker de 1980’li yıllarda “sola açık olmak adam olmak demektir” sözünü ortaya atarak “aydın dediğin solcu olur” anlayışına epeyi katkı sunmuştu.

Dünyada her çağ, her dönem için ama daha çok da bizim zamanımız için en riskli, en yanıltıcı şeylerden biri insanların dinsel, politik, ideolojik kimlik ve tercihleriyle ilgili genelleme yapmak ve o genelleme üzerinden onları etiketlemektir. Onayları var mı, yok mu demeden belli kimliklerle yaftalamaktır.

Herkesçe tanınan, kelimenin dolu dolu anlamıyla “aydın” olarak bilinen herhangi bir isim kendini “sağcı” olarak tanımlıyor, “ben bütün bilgim, birikimimle sağcıyım” diyor; “sağcı aydın olmaz” tezine göre o insana “Hayır, sen solcusun, sağcı olamazsın, eğer sağcılıkta ısrar edersen aydın olamazsın!” demiş olmaz mıyız? Bu, muhatabımız olan insanı onun tercihine göre değil, kafamızdaki şablona göre niteleme, etiketleme olmaz mı?

HAKİKATİN DEĞİL, KİBİRİN TEZAHÜRÜ

Bir konuda birden fazla doğru olabileceğini, bir doğruya birden fazla yolla ulaşılabileceğini öne süren “Kuantum düşünce sistemi”nin artık iyice yaygınlaştığı bir zamanda yanlış olan şey, herhangi bir konuda kendi doğrularını dayatmanın, genellemenin ve kategorikleştirmenin boş bir çaba olduğunun bilinmemesidir. Belli koşullara bağlı olarak doğru olan bir şey, koşulların değişmesiyle doğruluğunu yitirir. Belli bir düzlemde doğru olan şey, farklı bir düzlemde yanlış olabilmektedir.

Sartre’ın “sağcı aydın olmaz” sözünü telaffuz ettiği dönemde Fransa’da kendilerini sağcı olarak tanımlayan, kamuoyunca da öyle bilinen birçok aydın bulunuyordu. Bunlardan bir tanesi Raymond Aron’du. Raymond Aron da Sartre gibi ünü Fransa’nın sınırları dışına taşmış, Başkan de Gaule’ün, fikirlerine çok değer verdiği bir yazar ve düşünürdü.

Türkiye’de cumhuriyetten sonra yetişen yazar, aydın, sanatçı camiası içinde hem sağcı hem de solcular bulunmaktadır. Nicelik olarak sol aydın ağırlıkta ise de hatırı sayılır oranda sağcı aydın da vardır. “Sağcı aydın olmaz” sözü bir gerçeği değil, daha çok kibir ve şişinmeyi ifade ediyor.

Bütün ülke solları gibi Türk solu da çağı, bilimi, sosyal adaleti, özgürlüğü, eşitlik duygusunu sadece kendisinin temsil ettiği; bütün ilerici fikirlerin ve yaklaşımların tekelinin kendisinde olduğu; ekonomik ve toplumsal sorunların çözümünün formülünü yalnızca kendisin bildiği inancının kibriyle aydın olmanın tek adresinin sol olduğunu söylüyor.

SAĞCI ENTELEKTÜELLERİMİZ

Türk edebiyatının büyük yazarlarından biri ve aynı zamanda Türkiye’nin yetiştirdiği büyük bir entelektüel olan Peyami Safa (1899-1961) hayatı boyunca sağcı olarak yaşamıştır. Çok iyi Fransızca’sıyla Batı’da ve dünyadaki politik, ekonomik ve toplumsal gelişmeleri çok yakından takip etmiş, o gelişmelerden Türkiye için gerekli olanları yazılarına ve eserlerine yansıtmıştır. Onun birbirinden güzel birçok romanı yanında Türk İnkılâbına Bakışlar adlı araştırma kitabı günümüzde bile aşılamamış derin ve köklü analizler ve yaklaşımlar içermektedir. Bugün de alanında tektir.

Türk edebiyatının zirve isimlerinden biri olan; Huzur, Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Beş Şehir gibi benzersiz ve unutulmaz eserler veren Ahmet Hamdi Tanpınar (1901-1962) da sağcı bir Türk aydını idi. Yüksek kapasiteli bir entelektüeldi. Romanlarında onun kadar insan ruhunun derinliklerine inmeyi başaran yazarlarımız çok azdır, belki hiç yoktur. Beş Şehir (İstanbul, Ankara, Bursa, Konya, Erzurum) adlı denemeler kitabı, farzı-ı muhal adı geçen beş şehir kendileri yok olsa bile onları ebedi yaşatacak lirizm yüklü tasvirlerle, çok az yerde rastlanabilecek heyecanlı tarihi bilgiler ve analizlerle dolu bir eserdir. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın entelektüel çapına bir tanıklık olması bakımından Cemil Meriç’in bir kanaatini de burada analım: “Hugo’yu anlayacak insan dünyada yok. Aczimi itiraf ediyorum. Türkiye’de Asırların Efsanesi’ni okuyup anlayacak insan çok azdır. Dikkatle okusaydı belki Tanpınar anlardı.”

Çok önemli sağcı bir aydın da Prof. Mümtaz Turhan (1908-1969) idi. Kültür Değişmeleri adlı kitabı Türk kültürünün temel taşlarından biridir. Garplılaşmanın Neresindeyiz? adlı eseri 1960’lardan 90’lara kadar Türkiye’nin temel kültür kitaplarından biri olarak işlev görmüştür. Çok çalışkan, çok üretken bir akademisyen olan Mümtaz Turhan, kısa hayatında daha birçok önemli eseri Türk irfanına kazandırmıştır. Selçuk Üniversitesi Rektörü iken genç yaşında vefat eden deha sahibi sosyal psikolog Erol Güngör’ü (1938-1983) o keşfetmiştir. Erol Güngör de dört dörtlük entelektüel bir insandı ve sağcıydı.

Yazımızın başlığındaki önermeyi çürütecek daha birçok örnek verilebilir. Özgürlükten, demokrasiden, çoğulculuktan bahsedilen bir dünyada halkıyla aydınıyla bir toplumun insanları kendilerini nasıl tanımlıyor, nasıl ifade ediyorsa, ona saygı duymanın ve öylece kabul etmenin dışında bir seçenek söz konusu bile olmamalıdır!

#jean Paul Sartre
#Aziz Nesin
#Cemil Meriç
#Peyami Safa
2 yıl önce
default-profile-img