Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) İnşaat Mühendisliği Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Uğurhan Akyüz, Türkiye'nin, dünyadaki en aktif deprem kuşaklarından birinde yer aldığını söyledi.
Ülkedeki yerleşim alanlarının yüzde 95'ine yakın kısmının deprem riskiyle karşı karşıya olduğunu ifade eden Akyüz, yıllardır meydana gelen depremler ve sonrasında yapılan incelemeler neticesinde, yapıların deprem davranışları hakkında oldukça fazla bilgi birikimi oluştuğunu dile getirdi.
Zemin ve iklim koşulları izolatörlerin kurulumu için önemli
Deprem izolatörleri hakkında bilgi veren Akyüz, deprem kuvvetinin, yapı sağlığı izleme sistemleri ile tespit edilebilerek, ivme cinsinden ölçülebildiğini anlattı.
Deprem izolatörlerinin çalışma ilkelerini örneklendiren Akyüz, şunları kaydetti:
Akyüz, deprem izolatörlerinin risklerine de değinerek şehirlerin tepelik bölgelerine inşa edilecek yüksek binalara yönelik rüzgar yükünün, neredeyse deprem yüküyle eşit hale gelebileceğinin altını çizdi.Akyüz, şu ifadeleri kullandı:
Bina inşa edilirken veya sonradan da yapıya entegre edilen deprem izolatörlerinin maliyetine de değinen Akyüz, söz konusu sistemin toplam maliyette hastane projelerinde yüzde 2-3, yapılarda ise yaklaşık yüzde 5-10 civarında artışa neden olabileceğini dile getirdi.
Deprem sönümleyici sistemler
Yapıları depremin etkilerine karşı koruyan bir başka sistem olan sönümleyiciler hakkında da konuşan Akyüz, deprem sönümleyicilerin, izolatörlere göre sonradan yapıya entegre edilmesinin daha kolay olduğuna dikkati çekti.
Akyüz, "Deprem sönümleyici sistemler, zemin ile yapının tabanı arasına esnek enerji sönümleyici elemanlar yerleştirerek, zeminden yapıya aktarılan deprem kuvvetlerinin azaltılmasına, sismik enerji ve hareketlerini absorbe etmesine yardımcı olur. İzolatörlere göre daha uygun fiyatlı olan sönümleyiciler, yerli imkanlarla da üretilebiliyor." dedi.
Raylı temel sisteminin de dünyada yaygın olarak kullanıldığını bildiren Akyüz, bu teknolojide yapıların rayların üzerine inşa edildiğini ve binaların deprem esnasında yer kabuğundan bağımsız olarak ray üzerinde hareket ettiğini söyledi.
Yapıların temeline kauçuk tamponlar koyularak, deprem esnasında titremesi ve eğilmesi yerine yatay sallanmasını sağlayan raylı temel sisteminde, bina iskeletinde hidrolik teller kullanılarak yıkıma engel olunduğunu belirten Akyüz, duvarların iç kısımlarında yer alan boşluklara metal plakalar yerleştirildiğini ve böylece yapının aynı esnada hareket ettiğini dile getirdi.
Akyüz, bina altındaki zemin suyu seviyesinin düşürülmesinin de deprem sırasında aşırı çökmeleri engelleyecek bir tedbir olduğuna değindi.
"Deprem yönetmeliğimiz, Japonya'nın yönetmeliğinden daha katı"
Depremlerden sağ çıkmanın sadece zemine uygun sağlam yapılar inşa etmekle mümkün olmadığının altını çizen Akyüz, bu alanda hazırlanan yönetmeliklerin ve denetimlerin de çok önemli olduğunu vurguladı. Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği'nin, depremle yaşamayı ona uygun yapılar tasarlayarak öğrenen Japonya'nın bu konudaki yönetmeliğinden daha katı olduğuna dikkati çeken Akyüz, "Yönetmelik, yapıları sağlam yapmak ve can güvenliğini sağlamak için bütün teknik detayları veriyor. Burada sorun yönetmelikten ziyade teknik detayların uygulanmasında" diye konuştu.
Aktif deprem kuşaklarından yer alan ülkelerin, bu duruma "deprem öncesi", "deprem anı" ve "deprem sonrası" planlarıyla hazırlıklı olması gerektiğine işaret eden Akyüz, "Türkiye'de kaç insan, oturduğu veya çalıştığı yerdeki toplanma alanlarının yerini biliyor? Depremden önce de binalarımızı güçlendirmeyi konuşmalıydık ve uygulamalıydık. Bu ihmal binlerce canımıza mal oldu" değerlendirmesinde bulundu.