|

Aksa’nın kedileri öksüz

Hz. Peygamber döneminin en hayvansever sahabesiyle aynı lakabı taşıyor Filistinli Ghassan Younis. Nam-ı diğer Ebu Eymen. Sadece kedileri değil Mescid-i Aksa’nın avlusındaki kuşları da o besliyordu. Çocuklara, gençlere şekerler, küçük oyuncaklar veriyordu. Çocukluğumuzun, cebi sürprizlerle dolu yaşlı dedeleri gibi tıpkı. Ömrünü Mescid-i Aksa’ya adayan bu güzel adam geçtiğimiz hafta vefat etti.

Haber Merkezi
04:00 - 24/01/2021 Pazar
Güncelleme: 14:32 - 23/01/2021 Cumartesi
Yeni Şafak
Ghassan Younis
Ghassan Younis
SEMANUR SÖNMEZ YAMAN

Mescid-i Aksa’nın halıları, ön saflarda cemaati, arkada oyun oynayan iki sevimli yavrucağı ağırlıyor. Biri annesinin kucağında Mescid-i Aksa ziyaretine gelen Meryem bebek, diğeri henüz 4-5 aylık yavru bir kedi. Gülümseyerek seyrettiğimiz ikilinin oyunu, yavru kedinin kapıya doğru yaptığı ani hamleyle sona eriyor. Küçük kedi, biz ne olup bittiğini anlayamadan Kıble mescidinden dışarı çıkıp avludaki iri yarı sakallı amcanın yanına koşuyor hızla. Sadece o değil Harem-i Şerif’in dört bir yanında ne kadar kedi varsa aynı adamın etrafında toplanıyor miyavlayarak. Bu sahne karşısında gayrı ihtiyari Ebu Hureyre’yi, “kediciklerin babası” lakaplı sahabeyi hatırlıyoruz hepimiz. Ve öğreniyoruz ki Hz. Peygamber döneminin en hayvansever sahabesiyle aynı lakabı taşıyor Filistinli Ghassan Younis. Nam-ı diğer Ebu Eymen. Sadece kedileri değil Mescid-i Aksa’nın avlusındaki kuşları da o besliyor. Çocuklara, gençlere şekerler, küçük oyuncaklar veriyor. Çocukluğumuzun, cebi sürprizlerle dolu yaşlı dedeleri gibi tıpkı. Merhamet ve sevginin mücessem hali.

ELİNDE YİYECEKLERLE MESCİDE GELİRDİ

Sonraki ziyaretlerimizde daha ayrıntılı öğreniyoruz hikâyesini. 73 yıllık ömrünün hatırı sayılır bir kısmını Mescid-i Aksa’ya adamış Ghassan Younis. Kudüs’e 100 km. mesafedeki Arara’da oturmasına rağmen, haftanın en az iki günü Aksa’ya gidiyor. Şam kapısından girip eski şehrin sokaklarını adımlıyor, elinde poşetler, poşetlerinde kedi mamaları, dilimlenmiş salamlar, kuşyemleriyle... Genç erkeklerin özgürce girip çıkamadığı kutsal beldeyi, işgal güçlerinin eline bırakmamak asıl derdi. Aksa’nın ilk murabıtlarından biri o ve kedileri de murabıtlara benzetiyor. Allah’ın kendisine lütfu olarak görüyor etrafında dolaşan her bir canlıyı.


1971’de başladığı düzenli Aksa ziyaretlerini, işgal güçlerinin yasakları dışında tam 49 yıl boyunca sürdürmüş. Henüz 20’li yaşlarında Aksa’nın yaşlı cemaatine getirdiği tatlılarla başlayan ikram etme alışkanlığını, onlarca çocuğu hediyelerle güldürdüğü, güldürürken düşündürdüğü günlere taşımış. İsrail’in Müslüman cemaati azaltma çabasına inat, Aksa’nın hayvanlarını bile koruyup kollamasıyla meşhur. Yüreğindeki sevgiyi, cebindeki şeker ve oyuncakları, çocuklarla, cemaatle, kedilerle hatta serçelerle bölüşüyor.

“Rızkı veren Allah, ben sadece aracıyım” diyor Ebu Eymen. Mescid-i Aksa’nın bütün misafirlerini kendi misafiri gibi görüyor. Mescitlerde oturmuş sohbet eden erkekler, bir araya gelmiş Kuran-ı Kerim okuyan kadınlar, avludaki zeytin ağaçlarının altında spor yapan, dinlenen gençler, onun selam ve hediye menzilinde. Kimini bir sakızla sevindiriyor, kimine naneli şeker uzatıyor. Bizim gibi farklı ülkelerden gelen Müslümanları da unutmuyor. Sırt çantasından çıkardığı küçük objeleri dağıtıyor uzaklardan gelen Mescid-i Aksa ziyaretçilerine. Çam sakızı, çoban armağanı. Mescid-i Aksa’dan küçük yadigârlar, ülkelerimize dönünce İslam âleminin işgal altındaki bu kutsal beldesini hatırlatsın diye…

Hediyeler, kedilere ve kuşlara karşılıksız olsa da çocuklara öyle değil. Hediye almak için bir şey yapmaları gerekiyor. Hz. Peygambere salavat getirmek, Ebu Eymen’in sorduğu bilmecelere cevap vermek, yaşlı bir teyzeye yardım etmek yahut elim sende oynamak gibi. Kedilerin babası, çocukların yüzünü güldüren fahri bir öğretmen aynı zamanda. Yüreğinin en geniş sınıfında, hepsine yer var. Kudüslü çocukların hiç sıkılmadan, zilin çalmasını beklemeden koşa koşa girdikleri bir sınıf. Sınıfına katılan her çocuğu hediyeleşmenin lezzetiyle tanıştırıyor ve ekliyor; “Beyt-ül Makdis’te en büyük hediye, namaz kılmaktır.” “Kudüs’ü özgürlüğüne kavuşturacak olan sizlersiniz. Sizler Kudüs’ün Selahaddinleri olacaksınız.”


SELAMI GÜZEL İNSAN

Ebu Eymen aynı zamanda selamı yayan güzel insanlardan. Aksa’nın çevresinde gördüğü herkesi ayrı ayrı selamlıyor. Kimseyi atlamadan kimiyle tokalaşıyor, kiminin omzuna dokunuyor hafifçe, bazısını sımsıkı sarılıp kucaklıyor öz kardeşi gibi. Yüzündeki içten gülümseme, sadaka kabilinden.

Namaz vakti girdi mi kedileri de çocukları da bırakıyor avluda. Kıble Camii’ne yöneliyor doğruca. Abdestini alıp saftaki yerine geçiyor şevkle. Pozitif enerjisi namazda bile hissediliyor.

Her Filistinli gibi İsrail zulmünden o da nasibini alıyor sık sık. Fanatik Yahudilerin baskınlarına tepki gösterdiği için Mescid-i Aksa’dan uzaklaştırma cezasına çarptırıldığında, kediler ve kuşlar aç kalmasın diye arkadaşlarına veriyor hazırladığı yiyecek poşetlerini.

En büyük hayali, İsrail işgalinin son bulması ve özgür Filistin’i görmek… Daha doğrusu görmekti ancak kısmet olmadı. Her fani gibi vadesi dolunca o da göçtü ahiret yurduna. Amel defterine ibadetleriyle birlikte yazıldı gülümsemesi, kedilere ve sair mahlûkata iyilikleri.

Şimdi, Aksa’nın bahçesindeki her kedi, Kubbetüsssahra’ya konan her kuş, camide koşup oynayan her çocuk, onu hatırlatıyor cemaate. Bedeni olmasa da ruhu her daim Aksa’da… İslam tarihinin ikinci Ebu Hureyresi olarak sadece Kudüslü Müslümanların değil, İslam dünyasının yüreğinde yaşıyor. Mekânı cennet, Filistinli çocuklara miras bıraktığı özgürlük hayali gerçek olsun...

#Mescid-i Aksa
#Ghassan Younis
#Filistin
3 yıl önce